KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

ZAMANAŞIMI DEF'İ, İLK İTİRAZ NİTELİĞİNDEDİR.

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/3435
Karar No      : 2024/4798

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
Reşadiye Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 12.07.2023
SAYISI                                 : 2022/104 E., 2023/370 K.

Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin tenfizi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizin 14.03.2022 tarih ve 2022/110 E., 2022/1974 K. sayılı ilamı ile Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkemenin kararı davacı Gülser D. vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; Hayriye D.'nin 19.03.2006 tarihinde öldüğünde Reşadiye Noterliğinin 18.10.1991 tarih ve 3520 yevmiye sayılı vasiyetnamesi bulunduğunu, Reşadiye Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.12.2007 tarihli, 2006/276 Esas, 2007/390 Karar sayılı kararı ile bu vasiyetnamenin açılıp okunduğunu, vasiyetnamede müvekkiline Tokat ili, Reşadiye ilçesi, Kurtuluş Mahallesi, Gülüstan Sok., 2.6 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin vasiyet edildiğini, dava konusu taşımazın 1/2 hissesinin tapu kaydının iptali ile vasiyetname uyarınca müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.

2. Davacı vekili birleştirilen dosyaya sunduğu dava dilekçesinde; Hayriye D.'nin 19.03.2006 tarihinde öldüğünde Reşadiye Noterliğinin 18.10.1991 tarihli 003520 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile Tokat ili, Reşadiye ilçesi, Kurtuluş Mah., Gülistan Sok., 2.6 ada 20 parsel sayılı taşınmazı Gülser D. ve müvekkiline yarı yarıya ve müştereken bıraktığını, taşınmazın tapu kaydının iptali ile vasiyetname uyarınca davaya konu taşınmazın 1/2 hissesinin müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 11.09.2020 tarih ve 2017/362 E., 2020/110 K. sayılı kararı ile davalılarca, murise ait vasiyetnamenin açılmasından sonra vasiyetnamenin iptaline yönelik herhangi bir dava açılmadığı, herhangi bir tenkis yahut zamanaşımı iddiasında bulunulmadığı, bu haliyle Hayriye D. tarafından 18.10.1991 tarihinde Reşadiye Noterliğinde yapılan vasiyetnamenin kanunen aranan şartları taşıdığı ve vasiyetin yasal olarak kesinleştiği anlaşıldığından, davanın kabulü ile vasiyetnamenin davacıya ilişkin hükümlerinin tenfizine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile; 1/2 hissesinin Gülser D. adına, 1/2 hissesinin mevcut kayıt malikleri adına aynı hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline, Yıldız B.'un talebi yönünden usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin 11.09.2020 tarih ve 2017/362 E., 2020/110 K. sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Yıldız B. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 14.03.2022 tarih ve 2022/110 E., 2022/1974 K. sayılı ilâmında; vasiyetnameye konu taşınmazın murisin ölümü ile mirasçılara intikal ettiği, mirasçıların bir kısmının terekede bulunan mal olan taşınmazdaki 27/60 payını satış suretiyle Yıldız B.’a temlik ettiği, taşınmaz mülkiyetinin naklini içeren bir vasiyetnamenin tenfiz edilebilmesi için vasiyet edilen malın mirasbırakanın terekesinde bulunması gerektiği, davanın açıldığı tarih itibariyle murisin terekesinde vasiyetnameye konu taşınmazın 33/60 payının bulunduğu, vasiyetnamenin tenfizi davasında mirasçılar tarafından satış suretiyle temlik edilen paylar yönünden, bu payların artık terekede olmaması nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verilemeyeceği, dolayısıyla mahkemece, terekede mevcut mirasçılar adına kayıtlı bulunan 33/60 payın 1/2’sine karşılık gelen payın iptali ile davacı vasiyet alacaklısına tescil edilmesi gerekirken, satış suretiyle temlik edilen ve terekeden çıkan paylar yönünden de tescile karar verilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemece, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında davaya konu taşınmazın tapu kayıtları incelendiğinde muris Hayriye D.nin 19.03.2006 tarihinde öldüğü, 02.04.2009 tarihinde dava konusu 2.6 ada, 20 parsel sayılı taşınmazın yasal mirasçılara intikalen tescil edildiği, mirasçılardan Beser B.'un 15/60, Hayrettin Bakır'ın 3/60, Cebrail Bakır'ın 3/60, Mahmut Bakır'ın 3/60, Selvinaz Bakır'ın 3/60 payını 03.04.2009 tarihli ve 1132 yevmiye numaralı tapu akdi ile Yıldız B.’a satış suretiyle temlik ettikleri, davanın açıldığı tarih itibariyle murisin terekesinde vasiyetnameye konu taşınmazın 33/60 payının bulunduğu, bu nedenle asıl dava ve birleştirilen davanın kabulüne; dava konusu taşınmazın 33/60 payının tapu kaydının iptali ile 1/2'sinin davacı Gülser D. adına, 1/2'sinin davacı Yıldız B. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Gülser D. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı Gülser D. vekili temyiz dilekçesinde, davalı Yıldız B.'un vasiyetnamenin tenfizi davasını 2021 tarihinde açtığı dikkate alındığında 10 yıllık süre hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle lehine kazanıma hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, murisin hak bahşetmediği yasal mirasçılar tarafından yapılan satışların hukuken tanınmasının miras hukukuna aykırılık teşkil ettiğini, yasal mirasçıların yaptığı satışların TMK'nın 2 nci maddesine de aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı TMK'nın 514 üncü maddesine (MK'nun 461 inci maddesi) göre; mirasbırakan tasarruf özgürlüğü sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ile tasarrufta bulunabilir.

Vasiyet, genellikle ivazsız bir tasarruftur. Vasiyet alacaklısı, mirasbırakanın külli halefi olmayıp, cüzi halefi olduğu için vasiyet olunan mal üzerinde doğrudan hak kazanması mümkün değildir. Vasiyet alacaklısının alacak hakkının hukuki sebebi olan vasiyet her ne kadar mirasbırakanın sağlığında yapılıyorsa da, bu bir ölüme bağlı tasarruf olduğundan, vasiyet alacağı ancak mirasbırakanın ölümü ile doğar. Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın vasiyetin yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. Vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açılır.

Vasiyet alacaklısı, miras bırakanın külli halefi olmayıp, cüz'i halefi olduğu için vasiyet olunan mal üzerinde doğrudan murisin ölümü ile birlikte hak kazanması mümkün değildir. Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın vasiyetin yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. Nitekim, gerek murisin ölüm tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunun gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun TMK'nın ilgili hükümlerinde, vasiyet alacaklısının kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını kazanabilmesi için açabileceği dava hakkına ilişkin zamanaşımı süreleri, murisin ölüm tarihi esas alınmak sureti ile değil, vasiyet alacaklısının ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinden veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinden itibaren geçerli olmak üzere düzenlenmiştir.

4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17 nci maddesinde, mirasçılık ve mirasın geçişinin miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceği öngörülmüştür. Miras bırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

743 sayılı Medeni Kanunun 580 inci maddesine göre, kendisine muayyen birşey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak davasının müruru zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında henüz ifası lazım olmayan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir.

Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunmasından sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekir.

Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için hak düşürücü süre işlemeye başlar. Vasiyetnamenin tenfizi ve buna bağlı olarak tapu iptal ile tescil davası vasiyetnamenin açılıp okunduğu, itiraza uğramadan veya itiraz edilmiş ise itirazların reddedilmesi sonucunda kesinleştiğine dair bir tespit davasıdır.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanunun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen davada Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, zamanaşımı def'inin ilk itiraz olduğu, 6100 sayılı HMK'nın 117 nci maddesi uyarınca ilk itirazların cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmesi gerektiği, süresinde cevap dilekçesi sunularak zamanaşımı itirazında bulunulmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

HUMK'un 440/III- 1 inci bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,

24.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                       Üye                    Üye                  Üye 
Hikmet Onat       Gülfem Saygılı      Mustafa Erol      Bayram Şen     Necmi Apaydın

İÇTİHAT YORUMU : “Zamanaşımı bir def’i olmasına rağmen uygulamada bir ilk itiraz olarak bilinmekte ve zamanaşımı def’i, uygulanacak usul işlemleri bakımından birçok kez ilk itirazlar bakımından yapılan uygulamalara tabi tutulmaktadır. Ancak, bu görüş doktrinde eleştirilmekte ve zamanaşımının bir def’i olduğu ve karşı tarafın izni veya ıslah yoluyla ileri sürülebileceği vurgulanmaktadır.” (ÖZTÜRK, Emrah, Medeni Usul Hukukunda İlk İtirazlar, Ankara, 2014, s. 33)

“Yargıtay bazı kararlarında zamanaşımının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerektiğine hükmederek zamanaşımını âdeta ilk itirazlardan saymakta, bu durum uygulamada da sık sık görülmekte idi. İlk itirazlara ilişkin kanun hükmünde zamanaşımına dair bir düzenleme olmamasına karşın Yargıtay’ın bu yaklaşımı zamanaşımının incelenmesi ve karara bağlanmasında usule ilişkin savunma vasıtalarına benzemesidir. Ancak bu benzerlik zamanaşımını bir usul hukuku savunması olarak kabule yeterli değildir.” (AK, Aslınur, Dava ve İcra Takibinde Zamanaşımı Def’i, İstanbul, 2020, s. 10)

“Zamanaşımı def’i, maddi hukuktan kaynaklanan savunma aracıdır, oysa ilk itirazlar usul hukuku kaynaklıdır.

Cevap dilekçesinde ileri sürülmesi unutulan zamanaşımı def’inin, sa­vunmanın genişletilmesi yoluyla, yani hasmın muvafakati veyahut ıslah ile ileri sürülmesi mümkündür. Oysa ilk itirazlar açısından böyle bir imkân yoktur. Dolayısıyla cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ilk itirazla­rın daha sonra ileri sürülmesine imkân tanıyan bir hukuki çare (ıslah vb.) mevcut değildir.

Öte yandan ilk itirazlar nedeniyle davanın reddine ilişkin karar usule ilişkin bir karar olup maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezken, zamanaşımı def’i nedeniyle davanın reddine dair verilen karar kesin hüküm teşkil eder, aynı alacak hakkında ikinci bir dava açılamaz.” (TUTUMLU, Mehmet Akif, Türk Borçlar Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Zamanaşımı ve Zamanaşımı Def’i, Ankara, 2024, s. 346, 347)