KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

POLİÇE KAPSAMINDA SİGORTA TAZMİNATINI TALEP HAKKI SİGORTALIYA AİT OLDUĞUNDAN DAVACININ SİGORTA POLİÇESİNE DAYALI OLARAK DAVALI TARSİM’DEN SİGORTA TAZMİNATINI TALEP EDEMEZ

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No        : 2024/11-109
Karar No       : 2024/524

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                          : 16.05.2023
SAYISI                          : 2022/538 E., 2023/306 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.02.2022 tarihli ve 2020/2110 Esas,
                                        2022/1207 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili ile davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438/2 nci maddesi gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili; davalılardan T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. ile müvekkili arasında düzenlenen 01.04.2011 tarihli sözleşme ve ek protokol uyarınca müvekkilinin domates üreterek teslimini taahhüt ettiğini, aynı tarihli kira sözleşmesi ile anılan davalının kiraladığı 455 dekarlık araziyi müvekkiline alt kira sözleşmesiyle kiraladığını, müvekkili tarafından kiralanan arazide üretilecek domates ürünü için davalı Z. Sigorta A.Ş’nin acentesi olan davalı T.E.B. A.Ş. aracılığıyla Tarsim Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigorta Poliçesi tanzim ettirildiğini, anılan sigorta poliçesinin müvekkili tarafından yaptırıldığını ve priminin müvekkili tarafından ödendiğini, 21-22 Eylül 2011 tarihindeki aşırı yağışlara bağlı olarak sulama kanallarının taşması üzerine poliçede sigortalanan 357.841 m2’lik arazideki domates ürününün tamamının hasara uğradığını, ihbardan sonra ekspertizlerin hasar olmadığına dair görüş bildirdiklerini, ayrıca ihbar sonrasında müvekkili tarafından yaptırılan sigorta sözleşmesinde davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin hem sigorta ettiren hem de sigortalı olarak gösterildiğinin ve davalı T.E.B. A.Ş’nin dain-i mürtehin olarak yer aldığının öğrenildiğini, ekspertiz raporları sonrasında sigorta ettiren ve sigortalı olarak gözüken T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. tarafından delil tespiti talep edildiğini, ancak anılan davalının tespit dosyasına sunduğu dilekçe ile tespit talebinden ve bu tespit talebine dayalı her nevi davadan feragat ettiğini bildirdiğini, davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin feragat dilekçesi ile davalı T.E.B. A.Ş. arasındaki kredi ilişkisi nedeniyle müvekkilinin poliçeden doğan haklarını bertaraf etmeyi planladığını, öte yandan anılan davalının varsa zararını poliçe kapsamında talep etme imkânı yerine müvekkilinden alacağı olduğu iddiasıyla takip başlattığını, oluşan hasarın sigorta teminatı kapsamında kaldığını, tespit talebine dayalı her nevi davadan feragat ederek müvekkilinin tazminat almasını engelleyen davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. ile sigorta sözleşmesi yapılırken müvekkilini belirtilen hususlarda bilgilendirmeyen ve kendisine sigorta poliçesini vermeyen diğer davalıların müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek HMK’nın 107 nci maddesi gereğince şimdilik 1.000,00 TL’nin hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 25.09.2019 tarihli dilekçe ile davalılardan Tarsim Sigortaları Havuz İşlet. A.Ş. yönünden talep miktarını 230.505,00 TL’ye çıkarmıştır.

Davalı Cevabı

5.1. Davalı T.E.B. A.Ş. vekili; poliçenin sigortalısı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. olduğundan davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, arazinin Çiftçi Kayıt Sisteminde de anılan şirket adına kayıtlı göründüğünü, mevzuat gereği poliçenin bu şirket adına düzenlenmesi gerektiğini, acente olarak hareket eden müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.2. Davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. vekili; müvekkilinin kiraladığı 455 dönüm tarım arazisini kendisi için domates üretmek maksadıyla sözleşme ile davacıya kullandırdığını, kiraya konu araziden elde edilecek tüm ürün müvekkiline ait olduğundan davacının bilgisi dahilinde Tarsim sigortasının müvekkili adına yapıldığını, meydana gelen hasardan sonra müvekkilinin de sigortaya ihbarda bulunduğunu, tazmin talebinin “hasarın sigorta kapsamı dışında kaldığı” gerekçesiyle reddedildiğini, poliçede sigortalı olarak müvekkili gösterildiğinden müvekkilinin tazmin talep edebileceğini, davacının poliçeden yararlanamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.3. Davalı Z. Sigorta A.Ş. vekili; müvekkilinin tüm primi davalılardan Tarsim’e devrettiğini ve sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.4. Davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili; davacının müvekkili ile bir sigorta ilişkisine girmediğini, davaya konu poliçede sigorta ettirenin de sigortalının da ürünlerin yetişmesinde menfaat sahibi T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. olduğunu, hasarın teminat dışında kaldığını, aşırı yağışlardan meydana gelen su birikintilerinden doğan hasarın teminat kapsamına alınmadığını, kanalların taşmasından kaynaklanan bir hasarın tespit edilmediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı

6. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli ve 2013/316 Esas, 2014/54 Karar sayılı kararı ile davacının sigorta poliçesinde sigortalı veya sigorta ettiren sıfatının bulunmadığı, dolayısıyla sigorta sözleşmesi kapsamında talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.12.2014 tarihli ve 2014/9956 Esas, 2014/20159 Karar sayılı kararı ile davacının her bir davalıdan farklı hukuki sebeplerle talepte bulunduğu, dolayısıyla davacının her hukuki sebebe göre dava açma hakkı bulunup bulunmadığı değerlendirilerek davalıların ileri sürülen sebeplere göre sorumlu olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

7. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.12.2019 tarihli ve 2015/522 Esas, 2019/1227 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak, sigorta poliçesinde sigorta ettiren ve sigortalı olarak davalı T. Salça Konserve Gıda San. Tic. A.Ş'nin gösterildiği, ancak davalı şirketin poliçede gösterilen arazide üretim yapmadığı, söz konusu araziyi davacıya kiraladığı, dolayısıyla sigorta menfaatinin olmaması sebebiyle sigorta tazminatını talep edemeyeceği, sigorta kapsamındaki ürün üretimi ve riskinin primleri de ödeyen davacının üzerinde olduğu, sigorta primlerinin davacı tarafından ödendiğinin davalılar tarafından bilindiği, dava konusu sigorta kapsamında yer alan ürünlerin 22.09.2011 tarihinde meydana gelen yağış ve sel baskını sebebiyle oluşan zararından davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş'nin sorumlu olduğu, muafiyet ve müşterek sigorta oranları da uygulandığında davacının talep edebileceği miktarın 230.505,80 TL olarak hesaplandığı, diğer davalıların dava konusu zararın meydana gelmesinde kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, her ne kadar davacı vekili tarafından 25.06.2019 tarihli talep artırım dilekçesi sunulmuşsa da ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, tahkikat aşamasının tamamlanması ve bozma kararından sonraki yargılama aşamasında ıslah yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. yönünden davanın kabulü ile 1.000,00 TL tazminatın 22.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.02.2022 tarihli ve 2020/2110 Esas, 2022/1207 Karar sayılı kararı ile; “… 1-) Dava Bitkisel Ürün Sigorta Poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Sigorta sözleşmesinin delili mahiyetinde olan sigorta poliçesinde davacının sigortalı, sigorta ettiren ya da sigorta mukavelesinin nam ve hesabına yapıldığını gösteren hiçbir işaret bulunmamakta olup poliçede gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı olarak T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. gösterilmiştir. Poliçenin düzenlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 1270/3. maddesi gereği sigorta mukavelesinin bunu yapmış olan T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş.’nin nam ve hesabına yapılmış sayılacağı açıktır. Bu durumda davacının sigorta poliçesine dayalı olarak davalı Tarım Sigortaları Havuz İşl. A.Ş.’den sigorta tazminatının ödenmesini istemi bakımından aktif husumeti (sıfat) bulunmamaktadır. Buna rağmen mahkemece, düzenlenen poliçenin ve buna bağlı aktedilen mukavelenin denizcilik rizikolarına karşı sigorta mukaveleleri bakımından cari olup somut uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan 6762 sayılı TTK’nın 1342/1. maddesine dayalı olarak poliçenin davacı nam ve hesabına yapıldığının kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiş, davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşl. A.Ş. vekilinin buna yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2-) Bozma sebep ve şekline göre davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşl. A.Ş. vekilinin sair, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle kararın oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

10. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.05.2023 tarihli ve 2022/538 Esas, 2023/306 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigorta sözleşmesi kapsamındaki ürün üretimini yapan ve sigorta sözleşmesinin primlerini ödeyen davacının davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş.’den talepte bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Sigorta sözleşmesi; somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263/1 (6102 sayılı TTK’nın 1401/1) maddesinde; “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım çerçevesinde, sigorta sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, sigortacının asli ediminin rizikoyu taşıma (himaye sağlama) borcu iken sigorta ettirenin asli edimini ise prim ödeme borcu oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır. 6762 sayılı TTK’nın 1263/1 (6102 sayılı TTK’nın 1401/1) maddesinde yapılan tanıma göre Türk Sigorta Hukukunda zarar sigortası ve meblağ sigortası ayrımının benimsendiği, Kanun’un sistematiğinin buna göre oluşturulduğu görülmektedir.

14. Tüm sigorta sözleşmelerinde temel unsur olan riziko; gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan, ancak gerçekleşmesi hâlinde zarar veya ekonomik bir ihtiyaç doğuran olaydır. Rizikoyu teşkil eden olay, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olamaz (6762 sayılı TTK, md. 1277). Zarar sigortalarında rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle sigortalının uğradığı gerçek zarar sigortacı tarafından karşılanmaktadır. Meblağ sigortalarında ise sigortacı bir zararın söz konusu olup olmadığına ve eğer bir zarar gerçekleşmişse bunun miktarına bakmadan, sözleşmede belirlenen edimini yerine getirmekle yükümlüdür.

15. Zarar sigortası kapsamında yer alan bir sigorta türü de tarım sigortalarıdır. Tarım sigortaları 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanun'u ile özel olarak düzenlenmiştir. Kanun'un amacı ise 1 inci maddede “Bu Kanunun amacı; üreticilerin bu Kanunda belirtilen riskler nedeniyle uğrayacağı zararların tazmin edilmesini temin etmek üzere, tarım sigortaları uygulamasına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesidir” şeklinde ortaya konulmuştur.

16. Hangi risklerin teminat kapsamına alınacağı sözleşme tarihinde yürürlükte olan 5363 sayılı Kanun’un 12 nci maddesinde “Kapsama alınacak bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal yapılar, tarım alet ve makineleri ile çiftlik hayvanları için kuraklık, dolu, don, sel, taban suyu baskını, fırtına, hortum, deprem, heyelan, yangın, kaza ve zararlılar ile hayvan hastalıklarının neden olacağı zararlar ve/veya tarım sektörü bakımından önemli görülecek diğer risklere ilişkin teminatlar Bakanlar Kurulunca belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre tarım sigortaları bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal yapılar, tarım alet ve makineleri ile çiftlik hayvanları için yapılabilmekte ve bunların maruz kalabileceği kuraklık, dolu, don, sel, taban suyu baskını, fırtına, hortum, deprem, heyelan, yangın, kaza ve zararlılar ile hayvan hastalıklarının neden olacağı zararlar ve/veya tarım sektörü bakımından önemli görülecek diğer riskler arasından Bakanlar Kurulunca belirlenecek olan riskler teminat kapsamına alınacaktır.

17. Tarım sigortaları içerdikleri yüksek risk karşılığında yüksek prim ödenmesini gerektirdikleri için bu sigortaları yapılabilir hâle getirmek üzere birçok açıdan sınırlama getirilmiş, özellikle Bakanlar Kurulunca Kanun’da belirtilen tüm riskler teminat kapsamına alınmamıştır. Bu kapsamda ayrıca tarım sigortalarında zararın bir kısmının sigortalı üzerinde bırakılması anlamına gelen yüksek muafiyetler ile riskin sözleşmede kararlaştırılan belirli bir oranının teminata dâhil edilmemesi anlamına gelen müşterek sigorta öngörülmüştür.

18. Tarım sigortaları çok riskli sigortalar olduğundan Devlet desteğini gerektirmektedir. 5363 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile ürünler, riskler, bölgeler ve işletme ölçekleri itibariyle tarım sigortalarında Devlet tarafından prim desteği sağlanacağı belirtilmiştir. Ayrıca tarım sigortalarının yapılabilmesini temin amacıyla diğer sigortalardan farklı olarak özel bir organizasyona gerek duyulmuş ve 5363 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile bu Kanun kapsamındaki risklerin teminat altına alınması, standart sigorta poliçelerinin belirlenmesi, hasar organizasyonları, aktüerya çalışmaları, tazminat ödemelerinin yapılması, reasürans teminatının sağlanması, tarım sigortalarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve izlenmesi ile diğer teknik hizmetlerin yürütülmesi amacıyla tüzel kişiliği haiz “Tarım Sigortaları Havuzu” kurulmuştur. Havuz, mevzuatta kısaca “Kurul” olarak belirtilen “Tarım Sigortaları Yönetim Kurulu” tarafından yönetilir ve temsil edilir. Kurul, tarım sigortaları alanında faaliyet göstermek isteyen sigorta şirketleri ile sözleşmeler yaparak, bu sigorta şirketlerinin sisteme katılımını sağlar. Kurul tarafından alınan kararların uygulanması, tarım sigortalarını yapmak üzere Havuz’a katılmış olan şirketlerin kurduğu ve sigorta şirketlerinin eşit oranda pay sahibi olacağı bir anonim şirkete (Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş.) bırakılmıştır (5363 sayılı Kanun md. 9).

19. Kurul ile sözleşme akdederek sisteme dâhil olan tarım sigortaları alanında faaliyet gösterecek sigorta şirketleri, tarım üreticileri ile doğrudan sözleşme ilişkisine girerek tarım sigortalarını kendi ad ve hesaplarına akdetmektedir. Ancak bu sigorta şirketleri üzerlerinde riski tutmamakta sözleşme ile üstlendikleri riskleri ve tahsil ettikleri primlerin tamamını Kanun gereğince Havuz’a aktarmaktadırlar. Dolayısıyla sigorta sözleşmesini kendi ad ve hesabına yaptığı için sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tüm yükümlülükler nedeniyle sorumluluk sigorta şirketine aittir. Başka bir deyişle sigorta şirketi Kanun gereğince sigorta ettiren ile yaptığı geçerli sözleşmeden kaynaklanan riskler ile tahsil ettikleri primlerin tamamını Havuz’a aktarmakta; sigorta şirketinin kusuruyla kurulmayan veya geçersiz olan sigorta sözleşmelerinden Havuz sorumlu olmamaktadır.

20. Bununla birlikte 5363 sayılı Kanun gereğince kurulacak tarım sigortası sözleşmelerinin tabi olacağı esasların belirlenmesi için Tarım Sigortaları Uygulama Yönetmeliği çıkarılmıştır. Anılan Yönetmeliğin 5 inci maddesi ile sözleşmede yer alan tarafların haiz olduğu hak ve borçları gösteren sigorta poliçesini sigorta ettirene verme yükümlülüğünün sigorta şirketinde olduğu belirtilmiştir. Yine Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde; sigorta sözleşmelerinin akdedilmesinde, sigortalının bilgilendirilmesi esas olduğu, sigortalıya yapılacak bilgilendirmede, sigorta sözleşmelerinde bilgilendirmeye ilişkin mevzuat hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre sözleşme tarihinde yürürlükte olan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik gereğince sigorta sözleşmesi akdedilirken sigorta ettireni bilgilendirme yükümlülüğü de sigorta şirketine veya acentesine ait olmaktadır.

21. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, Devlet Destekli Bitkisel Ürün Sigorta Sözleşmesinin müvekkili tarafından davalı sigorta şirketi Z. Sigorta A.Ş.’nin acentesi olan davalı T.E.B. A.Ş. aracılığıyla yapıldığını, ancak sigorta sözleşmesinin müvekkili tarafından yapılmasına rağmen davalı T.E.B. A.Ş. tarafından sigorta ettiren ve sigortalı olarak davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. gösterildiğini, davalı T.E.B. A.Ş. ve davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin birlikte hareket ederek müvekkilinin bilgisizliğinden faydalanmak suretiyle müvekkilini yanıltıcı işlemlerde bulunduklarını, sözleşme akdedilirken davalı T.E.B. A.Ş. tarafından müvekkilinin yanlış bilgilendirildiğini ve poliçenin müvekkiline teslim edilmediğini ileri sürerek davalı Z. Sigorta A.Ş. ve acentesi olan davalı T.E.B. A.Ş’ye sözleşme öncesi kusura (culpa in contrahendo) dayalı olarak dava açıldığı anlaşılmaktadır.

22. Yine davacı vekili, davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin poliçede sigortalı olarak yer almasına rağmen riziko gerçekleştikten sonra sigorta tazminatının tahsiline yönelik işlemler yapmadığını, üstelik delil tespiti dosyasından feragat ettiğini, ayrıca hem sigorta tazminatını tahsile yanaşmayıp hem de kira alacağı için müvekkili aleyhine takip başlattığını ileri sürerek davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş. aleyhine dava açmıştır. Davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. aleyhine açılan davada ise sözleşmeye dayanarak rizikonun teminat kapsamında olduğunu ileri sürmüştür.

23. Görüldüğü üzere davacı, davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. aleyhine açılan davada sözleşmeye dayanarak talepte bulunmuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere davacının davalı Z. Sigorta A.Ş. ve acentesi olan davalı T.E.B. A.Ş’ye karşı ileri sürdüğü sebepleri davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş’ye karşı ileri sürmesi de mümkün değildir.

24. Dolayısıyla sigorta sözleşmesinin delili mahiyetinde olan sigorta poliçesinde davacının sigortalı, sigorta ettiren ya da sigorta mukavelesinin nam ve hesabına yapıldığını gösteren hiçbir işaret bulunmadığından davacının sigorta sözleşmesini davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin temsilcisi olarak davalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’nin nam ve hesabına yaptığı kabul edilmelidir. Bu durumda söz konusu poliçe kapsamında sigorta tazminatını talep hakkı sigortalı T. Salça Konserve Gıda San. ve Tic. A.Ş’ye ait olduğundan davacının sigorta poliçesine dayalı olarak davalı Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş’den sigorta tazminatını talep etmesi bakımından aktif husumeti bulunmamaktadır.

25. O hâlde mahkemece davacının sigorta sözleşmesi kapsamında davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş.’den talepte bulunamayacağı, ancak diğer davalılar yönünden ileri sürülen hukuki sebeplere göre talepte bulunabileceği, her ne kadar diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de kararın davacı vekili tarafından temyiz edildiği ve dolayısıyla anılan davalılar yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.

26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; sigorta poliçesinde sigortalı olarak davalı T. Salça Konserve Gıda San. Tic. A.Ş'nin gösterilmiş ise de anılan davalının poliçede gösterilen arazide üretim yapmadığı, söz konusu araziyi davacıya kiraladığı, dolayısıyla menfaatinin olmaması sebebiyle sigorta tazminatını talep edemeyeceği, sigorta kapsamındaki ürün üretimi yapan ve primleri de ödeyen davacının poliçe kapsamında davalı Tarsim Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş’den talepte bulunabileceği, bu itibarla direnme kararının uygun olduğu görüşü ile 6762 sayılı TTK'nın 1342/1 maddesinde bir kimsenin ismi sigorta poliçesinde belirtilmeden de onun lehine sigorta sözleşmesi akdedilebileceğinin düzenlendiği, somut uyuşmazlıkta sigorta menfaati sahibi olan davacı lehine sigorta sözleşmesi akdedildiği, bu nedenle direnme kararının bu değişik gerekçeyle uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

27. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Tarsim Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

23.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 17’si GENİŞLETİLMİŞ BOZMA, 6’sı DİRENME UYGUN DAİREYE, 2’si ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.