
MALIN MUHAMMEN DEĞERİN ÜZERİNDE SATILMIŞ OLMASI HER ZAMAN ZARAR UNSURUNUN OLUŞMAYACAĞI VE MALIN GERÇEK DEĞERİNİ BULDUĞU ANLAMINDA YORUMLANAMAZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/12-524
Karar No : 2025/70
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Erdemli İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20.03.2024
SAYISI : 2024/9 E., 2024/53 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.11.2023 tarihli ve 2023/5827 Esas,
2023/7383 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki ihalenin feshi isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takipte müvekkiline ait Mersin ili, Erdemli ilçesi, 1.5 ada, 4 parselde kayıtlı 33 No.lu bağımsız bölümün 14.06.2022 tarihinde üçüncü kişiye ihale edildiğini, hesap kat ihtarnamesi müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğinden icra emri gönderilmediğini, müvekkiline satış ilanının da usulsüz tebliğ edildiğini, satış ilanı tebligatındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ihaleden diğer borçluların bilgi vermesiyle satış günü haberdar olduğunu, satış kararının tirajı düşük ve yurt genelinde yayın yapmayan yerel gazetede ilan edilmiş olması, ilanın elektronik ortama yüklenmiş olmasına rağmen sisteme resimlerin yüklenmemesi, satış ilanında KDV’den muafiyetin belirtilmemesi, divanhaneye asılmaması ve bu konuda talimat dosyasında tutanak düzenlenmemesi gibi eksiklikler yüzünden ihaleye katılımın az olmasına sebebiyet verilmesinin ihalenin feshi nedenlerinden olduğunu, taşınmazın güncel değerinin 2.000.000,00 TL olmasına rağmen altı ay önce hazırlanan kıymet takdir raporunda değerinin 350.000,00 TL tespit edildiğini, icra müdürlüğünün tek kişiden oluşan bilirkişi raporu alarak değerin düşük yazılmasına sebep olduğunu, taşınmazın değeri ve özellikleri dikkate alındığında tirajı yüksek olan ülke genelinde yayın yapan bir gazetede ilan yapılmış olsaydı ihaleye daha fazla katılımın sağlanacağını ve taşınmazın değerinin çok altında değil normal değerinde satılacağını, satış ilanının tirajı 50.000’den çok düşük olan bir gazetede yayınlanması sebebiyle ihaleye katılımın az olduğunu ve müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Alacaklı vekili; taşınmazın ihale bedeli muhammen bedelin üstünde olduğundan zarar unsurunun bulunmadığını, bu nedenle istemin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, satış ilanının borçluya bizzat tebliğ edildiğini, ihalenin usul ve yasaya uygun yapıldığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
2. İhale alcısı vekili; borçlunun şikâyet dilekçesinde yurt içinde bir adres göstermediğini, satış ilanının borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğini, borçlunun kıymet takdirine itiraz etmediğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.12.2022 tarihli ve 2022/207 Esas, 2022/338 Karar sayılı kararı ile; şikâyet konusu 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmazın 14.06.2022 tarihinde yapılan açık artırmada üçüncü kişiye 782.000,00 TL bedelle ihale edildiği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 134. maddesinde "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur" düzenlemesinin yer aldığı, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre ihale bedelinin en az muhammen bedel kadar olması hâlinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulünün gerektiği (Özel Dairenin 30.05.2022 tarihli ve 2022/5704 Esas, 2022/6445 Karar sayılı kararı) dolayısıyla borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı, kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede ise satışın süresinde talep edilerek avansın yatırıldığı, 2004 sayılı Kanun’un 128/a maddesi uyarınca ihalenin kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren yasal iki yıllık süre içinde yapıldığı, 2004 sayılı Kanun’un 124. maddesinin 3. fıkrasına göre yapılan ilanın satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, tahmin edilen kıymeti, bulunduğu yer, birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saat ile diğer bilgilerin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği hususlarını içerdiği, elektronik satış ilanının yapıldığı, elektronik ortamda teklif verildiği, satış kararındaki ilana ilişkin hüküm ile yapılan ilanların birbirine uygun olduğu, ihalenin satış ilanında belirtilen saat ve yerde yapıldığı, açık arttırma tutanağının yasanın aradığı tüm şartları içerdiği ve bu nedenlerle feshi gerektiren bir olguya rastlanmadığı gerekçesiyle şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.05.2023 tarihli ve 2023/543 Esas, 2023/761 Karar sayılı kararı ile; yerleşik Yargıtay uygulamasına göre ihale bedelinin en az muhammen bedel kadar olması hâlinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulünün gerektiği, satılan malın muhammen bedelinin üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte (kural olarak) hukuki yararın bulunmadığı, zarar unsurunun gerçekleşmemiş olması hâlinde şikâyetçinin süresinde veya usulüne uygun kıymet takdirine itirazı ya da fesat iddiası var ise işin esasının incelenmesi gerektiği, somut olayda kıymet takdiri raporunun şikâyetçiye 04.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun bu tebligatın usulsüz tebliğ edildiğine dair bir şikâyetinin bulunmadığı, şikâyetçi süresinde kıymet takdirine itiraz etmediğinden ihalenin feshi sebebi olarak kıymet takdirine ilişkin hususlara dayanamayacağı, hukuki yarar yokluğu hususunun istisnalarının da somut olayda gerçekleşmediği, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı, borçlunun kıymet takdirine itirazı ya da fesat iddiası bulunmadığından diğer istinaf sebeplerinin incelenmediği, satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin fesih sebebinin de bu nedenle incelenmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. - 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).
Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulanagelmiştir.
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.
Hal böyle olunca, her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, önceki içtihatlarımıza uygun olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar ettiği fesih iddialarının da esasının incelenerek hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ihale tarihi, bilirkişi raporunda belirlenen bedel, ihale bedeli ve ihale süreci dikkate alındığında alacağına kavuşmadığı her gün alacaklı yönünden de maddi kayıplara neden olacağı, ülkemizdeki enflasyonun sadece borçlu aleyhine bir durum olmadığı, alacaklı ve ihale alıcısının aleyhine bir durum olduğu, her ne kadar Özel Dairece görüş değişikliğine gidilmiş ise de bu hususun borçlu lehine sebepsiz zenginleşmeye yol açarken alacaklının alacağına hızlı bir şekilde kavuşmasını engelleyeceği, kötüniyetli borçlu taraflarca ihalenin sürüncemede bırakılacağı, alacaklı açısından alacağının enflasyona ezileceği ve maddi zararlara neden olacağı düşünüldüğünde icra hukukunun alacaklı ile borçlunun menfaatlerinin yoğun bir şekilde çatıştığı bir mücadele alanı olduğu ve asıl olan borcun ödenmesi, bir diğer ifade ile alacaklının alacağına kavuşmasıdır ilkesine aykırı düştüğü, pandemi sürecinin 2004 sayılı Kanun’un 128/a maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen iki yıllık süreyi kapsamadığı, kesinleşen kıymet takdirinden sonra iki yılın geçmesi hâlinde yeniden kıymet takdiri yapılması zorunluluğuna ilişkin bir değişiklik olmayıp iki yıllık sürenin Kanun'da mevcut olduğu, enflasyon düşünüldüğünde bu sürenin de uzun bir süre olarak değerlendirilmesi gerekebileceği, ayrıca malın gerçek değerinin kötüniyetli mal sahipleri tarafından yükseltilerek satılamayacak bedellere getirilmesinden kaynaklı ülkemizdeki enflasyonun daha fazla yükselmesine neden olacağı yani maliyet ve satış arasındaki uçurumun artacağı bu nedenle ihaleye konu taşınmazın gerçek değerinin maliyet hususu da dikkate alınarak satılabilir değerinin göz önünde bulundurulması gerektiği, ayrıca ihale alıcısının ihale bedeli olarak yatırmış olduğu meblağın da ülkemizdeki enflasyon nedeniyle yasal faizin enflasyondan az olması durumunda maddi zarara uğrayacağı, ihale tarihinde alabileceği bir malı daha sonraki süreçte enflasyon nedeniyle alma imkânının da kalmayacağı, ihale tarihinde malın gerçek değerinin ihale bedeli olduğu kanaatine varıldığından alacaklı, borçlu ve ihale alıcısı arasındaki menfaat çatışmasındaki hakkaniyetin gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; taşınmazın güncel değerinin 4.000.000,00 TL’ye yükseldiğini, iki yıllık bir süreçte dairenin değerinin yirmi kat arttığını, taşınmazın fiyatının covid ve benzeri olumsuz gelişmelerden dolayı olağanüstü bir şekilde arttığından borçlunun çok ciddi bir zararının oluştuğunu, taşınmazın düşük bedelle ihale edilmesinin borçlunun ve alacaklının zararına olduğunu, ihale alıcısının ise düşük bedelle değerli bir taşınmaz almış olacağını, şikâyetin esası incelendiğinde borçlunun haklı olduğunun anlaşılacağını ve hakkaniyetin sağlanacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı Kanun’un 134/8. maddesi uyarınca ihalenin feshini talep edenin fesihte hukuki yararının bulunması gerektiği gözetildiğinde, kıymet takdiri kesinleşen şikâyet konusu 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmazın açık artırma ile 782.000,00 TL’ye üçüncü kişiye ihale edilmesi karşısında şikâyetçi borçlunun fesihte hukuki yararının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre borçlunun fesih iddialarının incelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun'un 134/8. maddesi.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 114/1-h maddesi.
2. Değerlendirme
1. İcra-iflâs hukukunun diğer adı cebri icra hukukudur. Cebri icra, borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesidir (ifa edilmesidir). Borçlar genellikle kendiliğinden (ihtiyarî olarak) yerine getirilir (ifa edilir). Borçluların, borçlarını herhangi bir cebrî işlem (zor kullanma) ile karşılaşmadan rızaları ile ifa etmeleri, kanuna saygı gösterilmesi ve akitlere (sözleşmelere) uyulması gerektiği hakkındaki genel düşüncenin (telâkkinin) bir sonucudur. İyi teşkilâtlanmış (örgütlenmiş) bir toplumda hakların alınması için özel (cebrî) bir takip yoluna ihtiyaç gösterecek hâller istisnaî (ayrık) niteliktedir. Bununla beraber, her toplumda borcunu rızası ile ifa etmeyen (ödemeyen) borçlular vardır. Bu gibi borçlulara karşı bunlardan alacaklı olanları korumak için (yani alacaklıların alacaklarına kavuşabilmeleri için) alacaklılara, Devlet kuvvetinin yardımını isteme hakkı tanınmıştır. Alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra iflâs hukuku veya cebrî icra hukuku (veya takip hukuku) denir. Borcunu rızası ile yerine getirmeyen (ifa etmeyen, ödemeyen) borçlu, alacaklının talebi üzerine Devlet kuvveti ile borcunu yerine getirmeye (ödemeye) zorlanır. Devletin cebri icra organları (icra dairesi), borçlunun mallarına el koyar, bu malları satar ve satış bedelinden alacaklıya alacağını öder. Borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesinde cebrî icra organlarının, alacaklı ile borçlu arasındaki menfaatler dengesini gözetmeleri gerekir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.47).
2. 2004 sayılı Kanun'un 30.11.2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hükümlerine göre hacizli veya ipotekli taşınmazlar, satış talebi üzerine yalnız açık artırma yolu ile satılır. Burada söz konusu olan 2004 sayılı Kanunu’na göre yapılan cebri açık artırma ile satıştır. Açık artırma yolu satış yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır (Kuru, s.642).
3. 2004 sayılı Kanun'da şikâyet hakkı olan kişiler genel olarak düzenlenmemiştir. Hukuki yararı bulunmak şartı ile takip alacaklısı, borçlusu ve üçüncü kişiler şikâyet hakkına sahiptir. İhalenin feshi istemi bir çeşit şikâyet olduğu hâlde 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesi kimlerin ihalenin feshini isteyebileceğini, hukuki yarar şartını, ihalenin feshi sebeplerini ve ihalenin sonucunu ayrıntılı olarak düzenlemiştir.
4. İhalenin feshini isteyebilecek kişiler 2004 sayılı Kanun'un 134/2. maddesinde sınırlı (tahdidî) olarak sayılmıştır. Ancak her hukukî yararı olan değil, hukuki yararı olanlar içerisinde "ilgili" konumda bulunan kişilerin şikâyet yolu ile ihalenin feshi hakkı olduğu düzenlenmiştir.
5. İhalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaati) bulunması şarttır (dava şartı). Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş (zarar görmüş) olması gerekir. 2004 sayılı Kanun'un 134/8. maddesinde hukuki yarar şartı şu şekilde düzenlemektedir; “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” (Kuru, s.714). Bu hükmün kanunda yer alma nedeni ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
6. Fesih isteyen ilgilinin belirgin bir fesih sebebine dayanması ve bu yanlış işlem nedeniyle hukukça korunan menfaati ihlal edilmiş olmalıdır. İhalenin feshi sebepleri arasında gösterilmese dahi kamu düzeni söz konusu olduğu hâllerde icra mahkemesince kendiliğinden ihalenin feshine karar verebilir.
7. Satılan (taşınır veya taşınmaz) malın muhammen bedelin altında bir bedelle satılmış olması, yalnız (tek) başına ihalenin feshi sebebi teşkil etmez; yani, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmayan ilgilinin, sadece malın muhammen bedelinin altında satılmış olduğuna dayanarak ihalenin feshini istemekte hukuki yararı yoktur. Fakat, ihalenin feshini isteyen kişi, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmakta ve satılan mal bu nedenle muhammen bedelin altında satılmış ise ilgilinin o ihalenin feshini istemekte hukuki yararı vardır (Kuru, s.714).
8. Kanun bir dava şartı olan dava açmakta yarar bulunmasını, ihalenin feshini isteme konusunda açıkça hükme bağlamıştır (2004 sayılı Kanun md. 134/8). Bu hükmün Kanun'a açıkça konma nedeni ihalenin kesinleşmesinin gereksiz şikâyetlerle engellenmesinin önüne geçmektir. Bu sayede cebri artırmalara katılma istekleri artacak ve malın gerçek değeri ile paraya çevrilmesi sağlanacaktır (Ramazan Arslan, İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara, 1984, s.193).
9. İhale bedelinin malın tahmin edilen değerinden yüksek olduğu her ihalenin feshi isteminin bu gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Bazı durumlarda malın tahmin edilen değerden fazla ihale edilmiş olması zararın doğmadığı sonucunu doğurmaz. Örneğin borçlu tarafından feshi istenen bir ihale, artırma ilanı örneği kendisine tebliğ edilmeden yapılmışsa böyle bir durumda ihale bedelinin malın tahmin edilen değerinden az olmaması her zaman borçlunun zararı olmadığını göstermez. Satış ilanı örneği gönderilmeyen borçlunun satıştan haberi olsaydı satışı önleme fırsatı bulacağını ispat etmesi durumunda ihalenin feshinde yararının bulunduğunu kabul etmek gerekir (Arslan s.194; Emel Hanağası, Davada Menfaat, Ankara, 2009, s.104; Hakan Pekcanıtez, Cemil Simil, İcra İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul, 2017, s.366).
10. Diğer taraftan 2004 sayılı Kanun'un 127. maddesinde taşınmaz satışlarında satış ilanının bir örneğinin borçluya tebliği zorunludur. Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2016 tarihli ve 2014/12-1752 Esas, 2016/478 Karar ile 03.11.2020 tarihli ve 2017/12-326 Esas, 2020/824 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere satış ilanının borçluya tebliğ edilmesindeki amaç borçlunun da satışa ilişkin hazırlıklar yapabilmesi ve imkân bulduğu ölçüde satışa katılımı arttırarak daha rekabetçi bir ortam yaratılmasına, dolayısıyla ihalenin daha yüksek bir bedelle yapılmasına ve daha çok borçtan kurtulmasına fırsat oluşturulmasıdır.
11. Somut olayda ise alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takipte kıymet takdiri kesinleşen 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmaz 14.06.2022 tarihli birinci açık artırmada 782.000,00 TL'ye üçüncü kişiye ihale edilmiştir. Borçlu vekilinin ihalenin feshi istemi üzerine İlk Derece Mahkemesince ihalede zarar unsuru gerçekleşmediğinden borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı, kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede ise feshi gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, borçlunun şikâyet dilekçesinde ileri sürülen fesih nedenleri incelenmemiştir.
12. Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişikliklerle taşınır ve taşınmaz değerlerinde büyük artışlar olduğu bilinmektedir. Bu nedenle asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup malın muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. O hâlde şikâyetçi borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğundan şikâyet dilekçesinde ileri sürülen fesih iddialarının incelenmesi gerekir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlunun kıymet takdirine itiraz etmediği, kıymet takdir tarihinden makul bir süre olan dokuz ay sonra taşınmazın muhammen bedelin üstünde ihale edildiği, borçlunun hukuki menfaatinin bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince hukuki menfaat yanında borçlunun ileri sürdüğü diğer şikâyet nedenlerinin de incelediği, borçlunun olağanüstü koşullar nedeniyle yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etme hakkı varken bu hakkını kullanmayarak ihalenin feshini istemesinin açıkça hakkın kötüye kullanımı olduğu, Özel Dairenin hukuki menfaatle ilgili önceki kararlarının 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin ve ihale hukukunun ruhuna uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373/1. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
" K A R Ş I O Y"
İpotek alacaklısı bankanın, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip neticesinde ihale edilen konutla ilgili taşınmaz maliki/borçlu, birçok nedenle ihalenin feshini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ileri sürülen fesih nedenlerinin bulunmadığını ayrıca taşınmazın muhammen bedelin 2,23 kat fazlasına ihale edildiğini bu nedenle borçlunun, ihalenin feshini istemede hukuki yararının bulunmadığını belirterek şikâyetin reddine karar vermiştir. İstinaf mahkemesi müştekinin istinaf isteminin reddine karar vermiştir. Özel Daire “…önceki içtihatlarından dönüldüğünü, satışa konu mal, muhammen bedelin üstünde satılsa bile, borçlunun diğer fesih nedenlerini ileri sürerek ihalenin feshini istemede hukuki menfaatinin olduğu..” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.
İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur. (İİK.md.134/11) İhalenin feshini isteyen borçlu, icra dairesince muhammen bedeli 350.000,00 TL belirlenmesine ve İİK md. 128/a maddesi gereğince belirlenen bu bedele itiraz etme hakkı varken itiraz etmeyerek bu bedelin kesinleşmesini ve bu bedel üzerinden iki yıl içinde ihale edilmesini kabul etmesine rağmen; taşınmaz, kıymet takdir tarihinden makul bir süre olan 9 ay sonra muhammen bedelin 2,23 katı olan 782.000,00 TL’ye üçüncü kişiye ihale edilmiştir. Bu koşullarda yapılan ihalenin feshini istemede, artık davacının hukuki menfaatinden söz etmek mümkün değildir.
Kaldı ki, mahkeme hukuki menfaat yanında müşteki-borçlunun ileri sürdüğü diğer şikâyet nedenlerini de incelediğini ve “…ilanın, satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, tahmin edilen kıymeti, bulunduğu yer, birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saat ile diğer bilgilerin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği hususlarını içerdiği, elektronik satış ilanının yapıldığı, elektronik ortamda teklif verildiği, satış kararındaki ilana ilişkin hüküm ile yapılan ilanların birbirine uygun olduğu, ihalenin satış ilanında belirtilen saat ve yerde yapıldığı, açık arttırma tutanağının yasanın aradığı tüm şartları içerdiği ve bu nedenlerle feshi gerektiren bir olguya rastlanmadığını” belirterek şikâyeti reddetmiştir.
Öte yandan, müşteki-borçlu vekili temyiz dilekçesinde sadece Covid salgınını gerekçe göstererek taşınmazın düşük değerle satıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir. Müşteki taraf, satışa hazırlık aşamasında yapması gereken “olağanüstü koşullar” nedeniyle iki yıl içinde de yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etme hakkı varken bu hakkını kullanmayarak “ihalenin feshini” istemesi ihale hukuku bakımından mümkün olmadığı gibi, bu durumda fesih istemek, açıkça “bir hakkın kötüye kullanımıdır”.
Özel Dairenin hukuki menfaatle ilgili önceki kararları, İİK'nın 134. maddesinin ve ihale hukukunun ruhuna uygun olmasına rağmen sadece çok özel hâllerde uygulanması gereken yeni içtihadını genelleştirerek her ihaleye uygulaması, İİK’nın 134/1.fıkrasına açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi, ihale hukukunun en temel ilkeleri olan “ihalenin afaki nedenlerle iptalinin önlenmesi, ihaleye azami iştirakin sağlanması, kötüniyetli kişilerin ihalelere musallat olarak nemalanmaların önlenmesi, ihale alıcısının ihalenin iptal edilmeyeceğine inanarak ihaleye katılmasının sağlanması, takip alacaklısının bir an önce alacağına kavuşmasının sağlanması…” gibi ilke ve amaçları ciddi şekilde etkileyeceği açıktır.
Somut olaya bakıldığında, müşteki-borçlu, kötüniyetli olarak, borcunu ödememek ve ipotek verdiği konutu mümkün mertebe kullanmak maksadıyla tamamen afaki nedenlerle fesih isteyerek, üç yıldan beri konutu kullanmaya devam etmektedir. Direnme kararının bozulmasıyla ihalede başa dönüleceğinden; ilk derece mahkemesinin bozmaya uyarak şikâyeti kabul etmesi, bu kararın kanun yollarından geçerek kesinleşmesi, icra dairesinin sıfırdan ihale sürecine başlaması ve neticelendirmesi, yapılacak ikinci ihaleye karşı şikâyet yoluna gidilmesi, istinaf ve temyiz yollarının tüketilmesi aşamaları dikkate alındığında en az 6-7 yılın geçeceği, enflasyonist ortam da düşünüldüğünde, alacaklının alacağının alım gücündeki azalış, en önemlisi de ihale alıcısının yatırdığı paranın buz gibi eriyip yok olması dikkate alındığında Özel Dairenin eski kararından dönmesi ve yeni kararında ısrarcı olmasının sonuçları ortada durmaktadır.
İzah edilen nedenlerle, direnme kararının onanması gerekirken bozulmasına dair Sayın Çoğunluğun kararına muhalifim.
6. H.D. Bşk.
Mahmut Coşkun
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 21’i BOZMA, 4’ü ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.
MALIN MUHAMMEN DEĞERİN ÜZERİNDE SATILMIŞ OLMASI HER ZAMAN ZARAR UNSURUNUN OLUŞMAYACAĞI VE MALIN GERÇEK DEĞERİNİ BULDUĞU ANLAMINDA YORUMLANAMAZ.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2024/12-524
Karar No : 2025/70
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Erdemli İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20.03.2024
SAYISI : 2024/9 E., 2024/53 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.11.2023 tarihli ve 2023/5827 Esas,
2023/7383 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki ihalenin feshi isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takipte müvekkiline ait Mersin ili, Erdemli ilçesi, 1.5 ada, 4 parselde kayıtlı 33 No.lu bağımsız bölümün 14.06.2022 tarihinde üçüncü kişiye ihale edildiğini, hesap kat ihtarnamesi müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğinden icra emri gönderilmediğini, müvekkiline satış ilanının da usulsüz tebliğ edildiğini, satış ilanı tebligatındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ihaleden diğer borçluların bilgi vermesiyle satış günü haberdar olduğunu, satış kararının tirajı düşük ve yurt genelinde yayın yapmayan yerel gazetede ilan edilmiş olması, ilanın elektronik ortama yüklenmiş olmasına rağmen sisteme resimlerin yüklenmemesi, satış ilanında KDV’den muafiyetin belirtilmemesi, divanhaneye asılmaması ve bu konuda talimat dosyasında tutanak düzenlenmemesi gibi eksiklikler yüzünden ihaleye katılımın az olmasına sebebiyet verilmesinin ihalenin feshi nedenlerinden olduğunu, taşınmazın güncel değerinin 2.000.000,00 TL olmasına rağmen altı ay önce hazırlanan kıymet takdir raporunda değerinin 350.000,00 TL tespit edildiğini, icra müdürlüğünün tek kişiden oluşan bilirkişi raporu alarak değerin düşük yazılmasına sebep olduğunu, taşınmazın değeri ve özellikleri dikkate alındığında tirajı yüksek olan ülke genelinde yayın yapan bir gazetede ilan yapılmış olsaydı ihaleye daha fazla katılımın sağlanacağını ve taşınmazın değerinin çok altında değil normal değerinde satılacağını, satış ilanının tirajı 50.000’den çok düşük olan bir gazetede yayınlanması sebebiyle ihaleye katılımın az olduğunu ve müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Alacaklı vekili; taşınmazın ihale bedeli muhammen bedelin üstünde olduğundan zarar unsurunun bulunmadığını, bu nedenle istemin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, satış ilanının borçluya bizzat tebliğ edildiğini, ihalenin usul ve yasaya uygun yapıldığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
2. İhale alcısı vekili; borçlunun şikâyet dilekçesinde yurt içinde bir adres göstermediğini, satış ilanının borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğini, borçlunun kıymet takdirine itiraz etmediğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.12.2022 tarihli ve 2022/207 Esas, 2022/338 Karar sayılı kararı ile; şikâyet konusu 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmazın 14.06.2022 tarihinde yapılan açık artırmada üçüncü kişiye 782.000,00 TL bedelle ihale edildiği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 134. maddesinde "İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur" düzenlemesinin yer aldığı, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre ihale bedelinin en az muhammen bedel kadar olması hâlinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulünün gerektiği (Özel Dairenin 30.05.2022 tarihli ve 2022/5704 Esas, 2022/6445 Karar sayılı kararı) dolayısıyla borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı, kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede ise satışın süresinde talep edilerek avansın yatırıldığı, 2004 sayılı Kanun’un 128/a maddesi uyarınca ihalenin kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren yasal iki yıllık süre içinde yapıldığı, 2004 sayılı Kanun’un 124. maddesinin 3. fıkrasına göre yapılan ilanın satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, tahmin edilen kıymeti, bulunduğu yer, birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saat ile diğer bilgilerin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği hususlarını içerdiği, elektronik satış ilanının yapıldığı, elektronik ortamda teklif verildiği, satış kararındaki ilana ilişkin hüküm ile yapılan ilanların birbirine uygun olduğu, ihalenin satış ilanında belirtilen saat ve yerde yapıldığı, açık arttırma tutanağının yasanın aradığı tüm şartları içerdiği ve bu nedenlerle feshi gerektiren bir olguya rastlanmadığı gerekçesiyle şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.05.2023 tarihli ve 2023/543 Esas, 2023/761 Karar sayılı kararı ile; yerleşik Yargıtay uygulamasına göre ihale bedelinin en az muhammen bedel kadar olması hâlinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulünün gerektiği, satılan malın muhammen bedelinin üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte (kural olarak) hukuki yararın bulunmadığı, zarar unsurunun gerçekleşmemiş olması hâlinde şikâyetçinin süresinde veya usulüne uygun kıymet takdirine itirazı ya da fesat iddiası var ise işin esasının incelenmesi gerektiği, somut olayda kıymet takdiri raporunun şikâyetçiye 04.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun bu tebligatın usulsüz tebliğ edildiğine dair bir şikâyetinin bulunmadığı, şikâyetçi süresinde kıymet takdirine itiraz etmediğinden ihalenin feshi sebebi olarak kıymet takdirine ilişkin hususlara dayanamayacağı, hukuki yarar yokluğu hususunun istisnalarının da somut olayda gerçekleşmediği, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı, borçlunun kıymet takdirine itirazı ya da fesat iddiası bulunmadığından diğer istinaf sebeplerinin incelenmediği, satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin fesih sebebinin de bu nedenle incelenmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... 6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. - 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).
Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulanagelmiştir.
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.
Hal böyle olunca, her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, önceki içtihatlarımıza uygun olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar ettiği fesih iddialarının da esasının incelenerek hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ihale tarihi, bilirkişi raporunda belirlenen bedel, ihale bedeli ve ihale süreci dikkate alındığında alacağına kavuşmadığı her gün alacaklı yönünden de maddi kayıplara neden olacağı, ülkemizdeki enflasyonun sadece borçlu aleyhine bir durum olmadığı, alacaklı ve ihale alıcısının aleyhine bir durum olduğu, her ne kadar Özel Dairece görüş değişikliğine gidilmiş ise de bu hususun borçlu lehine sebepsiz zenginleşmeye yol açarken alacaklının alacağına hızlı bir şekilde kavuşmasını engelleyeceği, kötüniyetli borçlu taraflarca ihalenin sürüncemede bırakılacağı, alacaklı açısından alacağının enflasyona ezileceği ve maddi zararlara neden olacağı düşünüldüğünde icra hukukunun alacaklı ile borçlunun menfaatlerinin yoğun bir şekilde çatıştığı bir mücadele alanı olduğu ve asıl olan borcun ödenmesi, bir diğer ifade ile alacaklının alacağına kavuşmasıdır ilkesine aykırı düştüğü, pandemi sürecinin 2004 sayılı Kanun’un 128/a maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen iki yıllık süreyi kapsamadığı, kesinleşen kıymet takdirinden sonra iki yılın geçmesi hâlinde yeniden kıymet takdiri yapılması zorunluluğuna ilişkin bir değişiklik olmayıp iki yıllık sürenin Kanun'da mevcut olduğu, enflasyon düşünüldüğünde bu sürenin de uzun bir süre olarak değerlendirilmesi gerekebileceği, ayrıca malın gerçek değerinin kötüniyetli mal sahipleri tarafından yükseltilerek satılamayacak bedellere getirilmesinden kaynaklı ülkemizdeki enflasyonun daha fazla yükselmesine neden olacağı yani maliyet ve satış arasındaki uçurumun artacağı bu nedenle ihaleye konu taşınmazın gerçek değerinin maliyet hususu da dikkate alınarak satılabilir değerinin göz önünde bulundurulması gerektiği, ayrıca ihale alıcısının ihale bedeli olarak yatırmış olduğu meblağın da ülkemizdeki enflasyon nedeniyle yasal faizin enflasyondan az olması durumunda maddi zarara uğrayacağı, ihale tarihinde alabileceği bir malı daha sonraki süreçte enflasyon nedeniyle alma imkânının da kalmayacağı, ihale tarihinde malın gerçek değerinin ihale bedeli olduğu kanaatine varıldığından alacaklı, borçlu ve ihale alıcısı arasındaki menfaat çatışmasındaki hakkaniyetin gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; taşınmazın güncel değerinin 4.000.000,00 TL’ye yükseldiğini, iki yıllık bir süreçte dairenin değerinin yirmi kat arttığını, taşınmazın fiyatının covid ve benzeri olumsuz gelişmelerden dolayı olağanüstü bir şekilde arttığından borçlunun çok ciddi bir zararının oluştuğunu, taşınmazın düşük bedelle ihale edilmesinin borçlunun ve alacaklının zararına olduğunu, ihale alıcısının ise düşük bedelle değerli bir taşınmaz almış olacağını, şikâyetin esası incelendiğinde borçlunun haklı olduğunun anlaşılacağını ve hakkaniyetin sağlanacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı Kanun’un 134/8. maddesi uyarınca ihalenin feshini talep edenin fesihte hukuki yararının bulunması gerektiği gözetildiğinde, kıymet takdiri kesinleşen şikâyet konusu 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmazın açık artırma ile 782.000,00 TL’ye üçüncü kişiye ihale edilmesi karşısında şikâyetçi borçlunun fesihte hukuki yararının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre borçlunun fesih iddialarının incelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun'un 134/8. maddesi.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 114/1-h maddesi.
2. Değerlendirme
1. İcra-iflâs hukukunun diğer adı cebri icra hukukudur. Cebri icra, borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesidir (ifa edilmesidir). Borçlar genellikle kendiliğinden (ihtiyarî olarak) yerine getirilir (ifa edilir). Borçluların, borçlarını herhangi bir cebrî işlem (zor kullanma) ile karşılaşmadan rızaları ile ifa etmeleri, kanuna saygı gösterilmesi ve akitlere (sözleşmelere) uyulması gerektiği hakkındaki genel düşüncenin (telâkkinin) bir sonucudur. İyi teşkilâtlanmış (örgütlenmiş) bir toplumda hakların alınması için özel (cebrî) bir takip yoluna ihtiyaç gösterecek hâller istisnaî (ayrık) niteliktedir. Bununla beraber, her toplumda borcunu rızası ile ifa etmeyen (ödemeyen) borçlular vardır. Bu gibi borçlulara karşı bunlardan alacaklı olanları korumak için (yani alacaklıların alacaklarına kavuşabilmeleri için) alacaklılara, Devlet kuvvetinin yardımını isteme hakkı tanınmıştır. Alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra iflâs hukuku veya cebrî icra hukuku (veya takip hukuku) denir. Borcunu rızası ile yerine getirmeyen (ifa etmeyen, ödemeyen) borçlu, alacaklının talebi üzerine Devlet kuvveti ile borcunu yerine getirmeye (ödemeye) zorlanır. Devletin cebri icra organları (icra dairesi), borçlunun mallarına el koyar, bu malları satar ve satış bedelinden alacaklıya alacağını öder. Borçların Devlet kuvveti yardımı ile (zorla) yerine getirilmesinde cebrî icra organlarının, alacaklı ile borçlu arasındaki menfaatler dengesini gözetmeleri gerekir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.47).
2. 2004 sayılı Kanun'un 30.11.2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hükümlerine göre hacizli veya ipotekli taşınmazlar, satış talebi üzerine yalnız açık artırma yolu ile satılır. Burada söz konusu olan 2004 sayılı Kanunu’na göre yapılan cebri açık artırma ile satıştır. Açık artırma yolu satış yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır (Kuru, s.642).
3. 2004 sayılı Kanun'da şikâyet hakkı olan kişiler genel olarak düzenlenmemiştir. Hukuki yararı bulunmak şartı ile takip alacaklısı, borçlusu ve üçüncü kişiler şikâyet hakkına sahiptir. İhalenin feshi istemi bir çeşit şikâyet olduğu hâlde 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesi kimlerin ihalenin feshini isteyebileceğini, hukuki yarar şartını, ihalenin feshi sebeplerini ve ihalenin sonucunu ayrıntılı olarak düzenlemiştir.
4. İhalenin feshini isteyebilecek kişiler 2004 sayılı Kanun'un 134/2. maddesinde sınırlı (tahdidî) olarak sayılmıştır. Ancak her hukukî yararı olan değil, hukuki yararı olanlar içerisinde "ilgili" konumda bulunan kişilerin şikâyet yolu ile ihalenin feshi hakkı olduğu düzenlenmiştir.
5. İhalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaati) bulunması şarttır (dava şartı). Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş (zarar görmüş) olması gerekir. 2004 sayılı Kanun'un 134/8. maddesinde hukuki yarar şartı şu şekilde düzenlemektedir; “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” (Kuru, s.714). Bu hükmün kanunda yer alma nedeni ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.
6. Fesih isteyen ilgilinin belirgin bir fesih sebebine dayanması ve bu yanlış işlem nedeniyle hukukça korunan menfaati ihlal edilmiş olmalıdır. İhalenin feshi sebepleri arasında gösterilmese dahi kamu düzeni söz konusu olduğu hâllerde icra mahkemesince kendiliğinden ihalenin feshine karar verebilir.
7. Satılan (taşınır veya taşınmaz) malın muhammen bedelin altında bir bedelle satılmış olması, yalnız (tek) başına ihalenin feshi sebebi teşkil etmez; yani, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmayan ilgilinin, sadece malın muhammen bedelinin altında satılmış olduğuna dayanarak ihalenin feshini istemekte hukuki yararı yoktur. Fakat, ihalenin feshini isteyen kişi, geçerli bir ihalenin feshi sebebine (yolsuzluğa) dayanmakta ve satılan mal bu nedenle muhammen bedelin altında satılmış ise ilgilinin o ihalenin feshini istemekte hukuki yararı vardır (Kuru, s.714).
8. Kanun bir dava şartı olan dava açmakta yarar bulunmasını, ihalenin feshini isteme konusunda açıkça hükme bağlamıştır (2004 sayılı Kanun md. 134/8). Bu hükmün Kanun'a açıkça konma nedeni ihalenin kesinleşmesinin gereksiz şikâyetlerle engellenmesinin önüne geçmektir. Bu sayede cebri artırmalara katılma istekleri artacak ve malın gerçek değeri ile paraya çevrilmesi sağlanacaktır (Ramazan Arslan, İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara, 1984, s.193).
9. İhale bedelinin malın tahmin edilen değerinden yüksek olduğu her ihalenin feshi isteminin bu gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Bazı durumlarda malın tahmin edilen değerden fazla ihale edilmiş olması zararın doğmadığı sonucunu doğurmaz. Örneğin borçlu tarafından feshi istenen bir ihale, artırma ilanı örneği kendisine tebliğ edilmeden yapılmışsa böyle bir durumda ihale bedelinin malın tahmin edilen değerinden az olmaması her zaman borçlunun zararı olmadığını göstermez. Satış ilanı örneği gönderilmeyen borçlunun satıştan haberi olsaydı satışı önleme fırsatı bulacağını ispat etmesi durumunda ihalenin feshinde yararının bulunduğunu kabul etmek gerekir (Arslan s.194; Emel Hanağası, Davada Menfaat, Ankara, 2009, s.104; Hakan Pekcanıtez, Cemil Simil, İcra İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul, 2017, s.366).
10. Diğer taraftan 2004 sayılı Kanun'un 127. maddesinde taşınmaz satışlarında satış ilanının bir örneğinin borçluya tebliği zorunludur. Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2016 tarihli ve 2014/12-1752 Esas, 2016/478 Karar ile 03.11.2020 tarihli ve 2017/12-326 Esas, 2020/824 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere satış ilanının borçluya tebliğ edilmesindeki amaç borçlunun da satışa ilişkin hazırlıklar yapabilmesi ve imkân bulduğu ölçüde satışa katılımı arttırarak daha rekabetçi bir ortam yaratılmasına, dolayısıyla ihalenin daha yüksek bir bedelle yapılmasına ve daha çok borçtan kurtulmasına fırsat oluşturulmasıdır.
11. Somut olayda ise alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı takipte kıymet takdiri kesinleşen 350.000,00 TL muhammen bedelli taşınmaz 14.06.2022 tarihli birinci açık artırmada 782.000,00 TL'ye üçüncü kişiye ihale edilmiştir. Borçlu vekilinin ihalenin feshi istemi üzerine İlk Derece Mahkemesince ihalede zarar unsuru gerçekleşmediğinden borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olmadığı, kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede ise feshi gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, borçlunun şikâyet dilekçesinde ileri sürülen fesih nedenleri incelenmemiştir.
12. Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişikliklerle taşınır ve taşınmaz değerlerinde büyük artışlar olduğu bilinmektedir. Bu nedenle asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup malın muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. O hâlde şikâyetçi borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğundan şikâyet dilekçesinde ileri sürülen fesih iddialarının incelenmesi gerekir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlunun kıymet takdirine itiraz etmediği, kıymet takdir tarihinden makul bir süre olan dokuz ay sonra taşınmazın muhammen bedelin üstünde ihale edildiği, borçlunun hukuki menfaatinin bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince hukuki menfaat yanında borçlunun ileri sürdüğü diğer şikâyet nedenlerinin de incelediği, borçlunun olağanüstü koşullar nedeniyle yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etme hakkı varken bu hakkını kullanmayarak ihalenin feshini istemesinin açıkça hakkın kötüye kullanımı olduğu, Özel Dairenin hukuki menfaatle ilgili önceki kararlarının 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin ve ihale hukukunun ruhuna uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373/1. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
" K A R Ş I O Y"
İpotek alacaklısı bankanın, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip neticesinde ihale edilen konutla ilgili taşınmaz maliki/borçlu, birçok nedenle ihalenin feshini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ileri sürülen fesih nedenlerinin bulunmadığını ayrıca taşınmazın muhammen bedelin 2,23 kat fazlasına ihale edildiğini bu nedenle borçlunun, ihalenin feshini istemede hukuki yararının bulunmadığını belirterek şikâyetin reddine karar vermiştir. İstinaf mahkemesi müştekinin istinaf isteminin reddine karar vermiştir. Özel Daire “…önceki içtihatlarından dönüldüğünü, satışa konu mal, muhammen bedelin üstünde satılsa bile, borçlunun diğer fesih nedenlerini ileri sürerek ihalenin feshini istemede hukuki menfaatinin olduğu..” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.
İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur. (İİK.md.134/11) İhalenin feshini isteyen borçlu, icra dairesince muhammen bedeli 350.000,00 TL belirlenmesine ve İİK md. 128/a maddesi gereğince belirlenen bu bedele itiraz etme hakkı varken itiraz etmeyerek bu bedelin kesinleşmesini ve bu bedel üzerinden iki yıl içinde ihale edilmesini kabul etmesine rağmen; taşınmaz, kıymet takdir tarihinden makul bir süre olan 9 ay sonra muhammen bedelin 2,23 katı olan 782.000,00 TL’ye üçüncü kişiye ihale edilmiştir. Bu koşullarda yapılan ihalenin feshini istemede, artık davacının hukuki menfaatinden söz etmek mümkün değildir.
Kaldı ki, mahkeme hukuki menfaat yanında müşteki-borçlunun ileri sürdüğü diğer şikâyet nedenlerini de incelediğini ve “…ilanın, satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, tahmin edilen kıymeti, bulunduğu yer, birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saat ile diğer bilgilerin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği hususlarını içerdiği, elektronik satış ilanının yapıldığı, elektronik ortamda teklif verildiği, satış kararındaki ilana ilişkin hüküm ile yapılan ilanların birbirine uygun olduğu, ihalenin satış ilanında belirtilen saat ve yerde yapıldığı, açık arttırma tutanağının yasanın aradığı tüm şartları içerdiği ve bu nedenlerle feshi gerektiren bir olguya rastlanmadığını” belirterek şikâyeti reddetmiştir.
Öte yandan, müşteki-borçlu vekili temyiz dilekçesinde sadece Covid salgınını gerekçe göstererek taşınmazın düşük değerle satıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir. Müşteki taraf, satışa hazırlık aşamasında yapması gereken “olağanüstü koşullar” nedeniyle iki yıl içinde de yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etme hakkı varken bu hakkını kullanmayarak “ihalenin feshini” istemesi ihale hukuku bakımından mümkün olmadığı gibi, bu durumda fesih istemek, açıkça “bir hakkın kötüye kullanımıdır”.
Özel Dairenin hukuki menfaatle ilgili önceki kararları, İİK'nın 134. maddesinin ve ihale hukukunun ruhuna uygun olmasına rağmen sadece çok özel hâllerde uygulanması gereken yeni içtihadını genelleştirerek her ihaleye uygulaması, İİK’nın 134/1.fıkrasına açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi, ihale hukukunun en temel ilkeleri olan “ihalenin afaki nedenlerle iptalinin önlenmesi, ihaleye azami iştirakin sağlanması, kötüniyetli kişilerin ihalelere musallat olarak nemalanmaların önlenmesi, ihale alıcısının ihalenin iptal edilmeyeceğine inanarak ihaleye katılmasının sağlanması, takip alacaklısının bir an önce alacağına kavuşmasının sağlanması…” gibi ilke ve amaçları ciddi şekilde etkileyeceği açıktır.
Somut olaya bakıldığında, müşteki-borçlu, kötüniyetli olarak, borcunu ödememek ve ipotek verdiği konutu mümkün mertebe kullanmak maksadıyla tamamen afaki nedenlerle fesih isteyerek, üç yıldan beri konutu kullanmaya devam etmektedir. Direnme kararının bozulmasıyla ihalede başa dönüleceğinden; ilk derece mahkemesinin bozmaya uyarak şikâyeti kabul etmesi, bu kararın kanun yollarından geçerek kesinleşmesi, icra dairesinin sıfırdan ihale sürecine başlaması ve neticelendirmesi, yapılacak ikinci ihaleye karşı şikâyet yoluna gidilmesi, istinaf ve temyiz yollarının tüketilmesi aşamaları dikkate alındığında en az 6-7 yılın geçeceği, enflasyonist ortam da düşünüldüğünde, alacaklının alacağının alım gücündeki azalış, en önemlisi de ihale alıcısının yatırdığı paranın buz gibi eriyip yok olması dikkate alındığında Özel Dairenin eski kararından dönmesi ve yeni kararında ısrarcı olmasının sonuçları ortada durmaktadır.
İzah edilen nedenlerle, direnme kararının onanması gerekirken bozulmasına dair Sayın Çoğunluğun kararına muhalifim.
6. H.D. Bşk.
Mahmut Coşkun
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 21’i BOZMA, 4’ü ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.