
EVLENDİKTEN KISA SÜRE İÇERİSİNDE KARŞILIKLI VE YOĞUN ŞEKİLDE EVLİLİK BİRLİĞİNİ SARSAN KUSURLU DAVRANIŞLAR SERGİLEYEN EŞLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI TAZMİNAT ÖDEMEMESİ GEREKİR
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/2-491
Karar No : 2024/510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri 9. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 03.10.2022
SAYISI : 2022/278 E., 2022/793 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarih ve 2021/9875 Esas,
2022/364 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, evlilik süresince erkeğin eşine duygusal, psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet uyguladığını, ailesini ve kendisini tehdit ettiğini, taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, kadının ailesinin evliliğe olan müdahalesine ve sessiz kaldığını, eşine ve ailesine hakaret ve küfür ettiğini, müvekkilinin davacının ailesi tarafından tehdit edildiğini, taraflar arasındaki evlilik birliğinin kadının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını ileri sürerek, asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.06.2021 tarihli ve 2020/183 Esas, 2021/394 Karar sayılı kararı ile; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, bir yılı aşkın süredir ayrı yaşadıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin sık sık evi terk ettiği, kredi kartlarını iptal ettirmek suretiyle eşini zor durumda bıraktığı, eşi ile ilgili olan özel durumları ailesine anlattığı, eşini başka kadınlarla kıyaslayarak "sen de kadın mısın, böyle kız mı olur" şeklinde aşağıladığı, yaşanan bir tartışma anında tarafların birbirine şiddet uygulaması nedeni ile Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2018/4.3 Esas ve 2018/6.6 Karar sayılı dosyası ile yargılandıkları, dosya incelendiğinde eşlerin birbirlerini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, taraflar ayrıldıktan sonra kadının ailesinin erkeğin yanına gittiği, burada kadının kardeşi ile erkek arasında tartışma yaşandığı, erkeğin eşinin annesine ve kardeşine hitaben "Sizi Kayseri'de yaşatmayacağım, Kayseri'den gidin" şeklinde sözlerle tehdit ettiği, buna karşılık kadın da eşine "sen adam mısın, şerefsiz, köpek, sizde şeref yok" şeklinde hakaret ettiği, eşine ve annesine sinkaflı küfürler ettiği, kayınvalidesine "orospu, meziyetsiz" dediği, eşinin ailesi ile görüşmek istemediği gibi eşinin kendi ailesi ile de görüşmesini istemediği, gerçekleşen olaylara göre erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile kadın yararına 350,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 12.000,00 TL maddi, 12.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.10.2021 tarihli ve 2021/1239 Esas, 2021/1495 Karar sayılı kararı ile; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularınun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı-karşı davacı erkeğin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu kabulü doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 1. bentte belirtildiği üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurlu olup, davacı-karşı davalı kadın yararına TMK 174/1. ve TMK 174/2. madde koşulları oluşmamıştır. O halde hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak, davacı-karşı davalı kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
4- Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davacı-karşı davalı kadının ekonomik ve sosyal durumunun yeniden araştırılarak, Ticaret Sicil Gazetesinde geçen şirket ortağı olup olmadığı, ya da başka bir işten gelir elde edip etmediği, gelir elde ediyorsa bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtaramayacağı hususlarının belirlenerek sonucuna göre yoksulluk nafakası (TMK m.175) hakkında hüküm verilmesi gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilamının 4 üncü bendine uyulduktan sonra kadın hakkında yapılan araştırma sonucunda düzenli ve sabit gelir elde ettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine, bozma ilamının 2 ve 3 üncü bendinde yer alan hususlar hakkında ise önceki kararda yer alan gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi, hükmolunan tazminatların miktarı ve yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; her iki dava ve fer'îleri yönünden kararın hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına TMK’nın 174 üncü maddesinde yazılı maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
a) Direnme konusu uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un "Evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir" hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken "ortak hayatın sürdürülmesi" olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak "temelden sarsılmanın" karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, bu hüküm tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlanmalıdır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki "birlik artık sarsılmıştır" diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (4721 sayılı Kanun md. 2). Nitekim benzer ilkeye Hukuk Genel Kurulunun 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 Esas, 2015/2795 Karar sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (4721 sayılı Kanun md. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
5. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının "kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş" şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da "kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine" karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
6. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
7. Türk Medeni Kanunu’nun "Maddi ve manevi tazminat" başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
8. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
9. Türk Medeni Kanunu’nun 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlal edilen eşe "uygun bir tazminat" verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
10. Eldeki davaya gelince; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı ve evlendikten üç yıl sonra karşılıklı olarak boşanma davası açtıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda ayrıntıları ile yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararında tespit edilen kusurlu davranışlara göre erkeğin ağır kusurlu bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada "erkeğin ağır kusurlu olduğuna ilişkin" kabulün isabetli kabul edildiği, Özel Dairenin ise tespit edilen olaylara göre eşlerin eşit kusurlu sayılmaları gerektiği ve buna bağlı olarak kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğuna işaret ederek hükmü bozduğu, İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnildiği anlaşılmıştır.
11. Gerçekten de boşanma davalarında; eşlerin boşanmaya sebep olan olaylarda tespit edilen kusurlu davranışları neticesinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu konusunda hiç bir tereddüt bulunmasa dahi, tarafların kusurlu davranışlarının birbirleri ile kıyaslanması sonucunda varılan kusur oranı, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesi ile düzenleme altına alınan tazminatlar açısından hayati önem taşımaktadır. Yargıtaya göre eşler; evlilik ve aile olgusunu ahlaki değerler üzerine kurmak, toplumun kural ve geleneklerine göre şekillendirmek ve özellikle birbirlerine saygı göstermek zorundadır. Bu nedenle eldeki dosyada olduğu gibi, eşlerin evlendikten kısa süre içerisinde karşılıklı ve yoğun şekilde evlilik birliğini sarsan kusurlu davranışlar sergilediği veya sergilemekten çekinmediği bir evliliğin sona ermesi nedeniyle eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine maddi-manevi tazminat ödememesi gerekmektedir.
12. Somut olayda 08.10.2016 tarihinde evlenen eşlerin, evliliğin ilk günlerinden itibaren sorun yaşamaya başladıkları, son olarak 25.08.2018 tarihinde karşılıklı basit yaralama nedeni ile birbirlerinden şikayetçi oldukları, olay nedeni ile Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandıkları, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eşlerin birbirlerine karşı son derece saygısız davranışları olduğu gibi karşı tarafın ailesine de ahlaki değer yargılarına uymayan davranışlar sergiledikleri, tarafların tespit edilen tüm kusurlu davranışları yanında, özellikle kadının yaşanan bir tartışma anında bir çok aile bireyinin önünde kayınvalidesine hitaben "sen orospusun, oğlun da orospu çocuğu, meziyetsizler" dediği, tanık olarak dinlenen eşinin arkadaşının yanında "senin orospu annen yüzünden böyle oluyor" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen tüm bu olaylara göre tarafların kusurlu davranışları kıyaslandığında eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Kanun koyucu; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit kusurlu davranışlar sergileyen eşlere, boşanma sebebiyle ekonomik durumda meydana gelecek azalmaları tamamlama borcu yüklememiştir. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesinin somut olaya ve hakkaniyete uygun olduğu, dolayısıyla direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise; de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
b) Uyulan kısımlara yönelik temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede
16. Temyize konu bozma kararında yer alan ve “…4-Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davacı-karşı davalı kadının ekonomik ve sosyal durumunun yeniden araştırılarak, Ticaret Sicil Gazetesinde geçen şirket ortağı olup olmadığı, ya da başka bir işten gelir elde edip etmediği, gelir elde ediyorsa bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtaramayacağı hususlarının belirlenerek sonucuna göre yoksulluk nafakası (TMK m.175) hakkında hüküm verilmesi gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır. Bu durumda bozma kararına uyularak oluşturulan hüküm Özel Dairece incelenmesi gerektiğinden, bu hükme yönelik inceleme yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı (VI-D-2-a) 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince (VI-D-2-a) BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın, davacı-karşı davalı vekilinin uyulan kısımlara yönelik temyiz itirazları yönünden inceleme yapılması için (VI-D-2-b) YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
09.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.
EVLENDİKTEN KISA SÜRE İÇERİSİNDE KARŞILIKLI VE YOĞUN ŞEKİLDE EVLİLİK BİRLİĞİNİ SARSAN KUSURLU DAVRANIŞLAR SERGİLEYEN EŞLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI TAZMİNAT ÖDEMEMESİ GEREKİR
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No : 2023/2-491
Karar No : 2024/510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri 9. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 03.10.2022
SAYISI : 2022/278 E., 2022/793 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarih ve 2021/9875 Esas,
2022/364 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, evlilik süresince erkeğin eşine duygusal, psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet uyguladığını, ailesini ve kendisini tehdit ettiğini, taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, kadının ailesinin evliliğe olan müdahalesine ve sessiz kaldığını, eşine ve ailesine hakaret ve küfür ettiğini, müvekkilinin davacının ailesi tarafından tehdit edildiğini, taraflar arasındaki evlilik birliğinin kadının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını ileri sürerek, asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.06.2021 tarihli ve 2020/183 Esas, 2021/394 Karar sayılı kararı ile; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, bir yılı aşkın süredir ayrı yaşadıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin sık sık evi terk ettiği, kredi kartlarını iptal ettirmek suretiyle eşini zor durumda bıraktığı, eşi ile ilgili olan özel durumları ailesine anlattığı, eşini başka kadınlarla kıyaslayarak "sen de kadın mısın, böyle kız mı olur" şeklinde aşağıladığı, yaşanan bir tartışma anında tarafların birbirine şiddet uygulaması nedeni ile Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2018/4.3 Esas ve 2018/6.6 Karar sayılı dosyası ile yargılandıkları, dosya incelendiğinde eşlerin birbirlerini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, taraflar ayrıldıktan sonra kadının ailesinin erkeğin yanına gittiği, burada kadının kardeşi ile erkek arasında tartışma yaşandığı, erkeğin eşinin annesine ve kardeşine hitaben "Sizi Kayseri'de yaşatmayacağım, Kayseri'den gidin" şeklinde sözlerle tehdit ettiği, buna karşılık kadın da eşine "sen adam mısın, şerefsiz, köpek, sizde şeref yok" şeklinde hakaret ettiği, eşine ve annesine sinkaflı küfürler ettiği, kayınvalidesine "orospu, meziyetsiz" dediği, eşinin ailesi ile görüşmek istemediği gibi eşinin kendi ailesi ile de görüşmesini istemediği, gerçekleşen olaylara göre erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile kadın yararına 350,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 12.000,00 TL maddi, 12.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.10.2021 tarihli ve 2021/1239 Esas, 2021/1495 Karar sayılı kararı ile; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularınun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı-karşı davacı erkeğin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu kabulü doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
3- Yukarıda 1. bentte belirtildiği üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurlu olup, davacı-karşı davalı kadın yararına TMK 174/1. ve TMK 174/2. madde koşulları oluşmamıştır. O halde hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak, davacı-karşı davalı kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
4- Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davacı-karşı davalı kadının ekonomik ve sosyal durumunun yeniden araştırılarak, Ticaret Sicil Gazetesinde geçen şirket ortağı olup olmadığı, ya da başka bir işten gelir elde edip etmediği, gelir elde ediyorsa bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtaramayacağı hususlarının belirlenerek sonucuna göre yoksulluk nafakası (TMK m.175) hakkında hüküm verilmesi gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilamının 4 üncü bendine uyulduktan sonra kadın hakkında yapılan araştırma sonucunda düzenli ve sabit gelir elde ettiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine, bozma ilamının 2 ve 3 üncü bendinde yer alan hususlar hakkında ise önceki kararda yer alan gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi, hükmolunan tazminatların miktarı ve yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; her iki dava ve fer'îleri yönünden kararın hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına TMK’nın 174 üncü maddesinde yazılı maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
a) Direnme konusu uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un "Evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir" hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken "ortak hayatın sürdürülmesi" olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak "temelden sarsılmanın" karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, bu hüküm tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlanmalıdır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki "birlik artık sarsılmıştır" diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (4721 sayılı Kanun md. 2). Nitekim benzer ilkeye Hukuk Genel Kurulunun 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 Esas, 2015/2795 Karar sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (4721 sayılı Kanun md. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
5. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının "kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş" şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da "kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine" karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
6. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
7. Türk Medeni Kanunu’nun "Maddi ve manevi tazminat" başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir" hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
8. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
9. Türk Medeni Kanunu’nun 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlal edilen eşe "uygun bir tazminat" verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
10. Eldeki davaya gelince; tarafların 08.10.2016 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı ve evlendikten üç yıl sonra karşılıklı olarak boşanma davası açtıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda ayrıntıları ile yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararında tespit edilen kusurlu davranışlara göre erkeğin ağır kusurlu bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada "erkeğin ağır kusurlu olduğuna ilişkin" kabulün isabetli kabul edildiği, Özel Dairenin ise tespit edilen olaylara göre eşlerin eşit kusurlu sayılmaları gerektiği ve buna bağlı olarak kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğuna işaret ederek hükmü bozduğu, İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnildiği anlaşılmıştır.
11. Gerçekten de boşanma davalarında; eşlerin boşanmaya sebep olan olaylarda tespit edilen kusurlu davranışları neticesinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu konusunda hiç bir tereddüt bulunmasa dahi, tarafların kusurlu davranışlarının birbirleri ile kıyaslanması sonucunda varılan kusur oranı, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesi ile düzenleme altına alınan tazminatlar açısından hayati önem taşımaktadır. Yargıtaya göre eşler; evlilik ve aile olgusunu ahlaki değerler üzerine kurmak, toplumun kural ve geleneklerine göre şekillendirmek ve özellikle birbirlerine saygı göstermek zorundadır. Bu nedenle eldeki dosyada olduğu gibi, eşlerin evlendikten kısa süre içerisinde karşılıklı ve yoğun şekilde evlilik birliğini sarsan kusurlu davranışlar sergilediği veya sergilemekten çekinmediği bir evliliğin sona ermesi nedeniyle eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine maddi-manevi tazminat ödememesi gerekmektedir.
12. Somut olayda 08.10.2016 tarihinde evlenen eşlerin, evliliğin ilk günlerinden itibaren sorun yaşamaya başladıkları, son olarak 25.08.2018 tarihinde karşılıklı basit yaralama nedeni ile birbirlerinden şikayetçi oldukları, olay nedeni ile Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandıkları, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eşlerin birbirlerine karşı son derece saygısız davranışları olduğu gibi karşı tarafın ailesine de ahlaki değer yargılarına uymayan davranışlar sergiledikleri, tarafların tespit edilen tüm kusurlu davranışları yanında, özellikle kadının yaşanan bir tartışma anında bir çok aile bireyinin önünde kayınvalidesine hitaben "sen orospusun, oğlun da orospu çocuğu, meziyetsizler" dediği, tanık olarak dinlenen eşinin arkadaşının yanında "senin orospu annen yüzünden böyle oluyor" şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen tüm bu olaylara göre tarafların kusurlu davranışları kıyaslandığında eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Kanun koyucu; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit kusurlu davranışlar sergileyen eşlere, boşanma sebebiyle ekonomik durumda meydana gelecek azalmaları tamamlama borcu yüklememiştir. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesinin somut olaya ve hakkaniyete uygun olduğu, dolayısıyla direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise; de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
b) Uyulan kısımlara yönelik temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede
16. Temyize konu bozma kararında yer alan ve “…4-Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davacı-karşı davalı kadının ekonomik ve sosyal durumunun yeniden araştırılarak, Ticaret Sicil Gazetesinde geçen şirket ortağı olup olmadığı, ya da başka bir işten gelir elde edip etmediği, gelir elde ediyorsa bu gelirin kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtaramayacağı hususlarının belirlenerek sonucuna göre yoksulluk nafakası (TMK m.175) hakkında hüküm verilmesi gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır. Bu durumda bozma kararına uyularak oluşturulan hüküm Özel Dairece incelenmesi gerektiğinden, bu hükme yönelik inceleme yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı (VI-D-2-a) 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince (VI-D-2-a) BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın, davacı-karşı davalı vekilinin uyulan kısımlara yönelik temyiz itirazları yönünden inceleme yapılması için (VI-D-2-b) YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
09.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 25 üyenin 23’ü BOZMA, 2’si ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.