KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

DAVALI BORÇLUNUN DAVACI ALACAKLININ ALACAĞINA GÖRE ZATEN ÖNCELİĞİ BULUNAN İPOTEK BORCUNU KAPATMAYI AMAÇLADIĞINDAN ALACAKLILARINA ZARAR VERME KASTI BULUNMAMAKTADIR.

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/2185
Karar No      : 2024/6801

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 14.09.2022
SAYISI                                 : 2022/2080 E., 2022/2477 K.

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırarak yeniden hüküm tesis etmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 16.01.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen gün ve saatte davalı Ramazan E. vekili Av. M.Ş. geldi. Diğer davalı ile davacı adlarına gelen olmadı. Davalı Ramazan vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra eksiklik nedeni ile geri çevrilen dosya eksik hususlar tamamlanarak tekrar gelmekle işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 02.07.2024 gününde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı borçlu Mustafa Kemal G. hakkında yapılan takibin sonuçsuz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 18.10.2019 tarihinde davalı Ramazan E.'e devrettiğini belirterek, davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesi talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Mustafa cevap dilekçesinde; müvekkilinin, tasarrufun iptali talep edilen Salihli Hacıhıdır Mah. Turgut Mevkii 1.5 ada 7 parsel nolu taşınmazın sahibi olmadığını, bu nedenle davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, Beylikli Mahallesi 18.0 parsel nolu taşınmaz kaydında Anadolu Bankası Salihli Şubesi lehine ipotek bulunduğunu, bu borcu ödeyemediğini, taşınmazı satın almayı kabul eden diğer davalı Ramazan E.'in Anadolu Bankası Salihli Şubesine olan borçlarını kabul ederek davaya konu taşınmazı ipotekli olarak satın aldığını, 18.10.2019 tarihinde 42.000.TL'ye davalı Ramazan E.'e ipotekli olarak sattığını, diğer davalı Ramazan E.'in satış işleminden sonra, Anadolu Bankası Salihli Şubesine olan borçlarını ödediğini, Ramazan E.'in ipotek karşılığı müvekkiline ait borçlar karşılığı 307.000,00-TL para ödediğini, davacıdan ya da diğer alacaklılarından mal kaçırması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Ramazan E. vekili cevap dilekçesiyle; davacının iddialarının zaman aşımına uğradığını davalı Mustafa Kemal G.'in, Anadolu Bankası Salihli Şubesi’nden kredi çekip banka lehine ipotek tesis ettirdiğini, bankaya olan borcunu ödeyemeyince, ipotek alacaklısı Anadolu Bankası yetkililerinin davaya konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi girişiminde bulunmadan önce, ipoteğe konu taşınmazın haricen satışı girişiminde bulunduğunu ve müvekkilinin ipotek bedelini Anadolu Bankası’na ödediğini, müvekkilinin Beylikli Mahallesi’nde yaklaşık 50 yıldır çiftçilikle uğraştığını, şahsına ait çok sayıda taşınmazı olduğunu, iddia edildiği şekilde müvekkili ile davalı Mustafa Kemal G.’in akrabalık ilişkisi olmadığını, davacı alacaklı bankayı zarara uğratmaya yönelik bir kastı olmadığını, alacaklı Anadolu Bankası yetkililerinin taşınmaz maliki Mustafa Kemal G.’i tapu dairesinde bizzat hazır bulundurup taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırıp taşınmazın müvekkiline devrini sağladıklarını, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların yasal dayanağı bulunmadığını, belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ivazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, tarafların birbirlerini tanıdıkları yada akraba olduklarının ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde, verilen kararın dosya kapsamıyla uyumlu olmadığını, taşınmazın satış bedelinin tasarruftan aylar sonra ödenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, resmi senette yer alan satış bedeli ile rayiç değer arasında mislini aşan farkın bulunduğunu, harç ve vekalet ücreti hesabının hatalı yapıldığını, tasarrufun iptali için gerekli yasal şartların oluştuğunu, davalılar arasındaki tasarrufun muvazaalı yapıldığını, haricen yaptıkları araştırmada davalıların akraba olduklarını tespit ettiklerini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "... Alınan bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazın haciz ve ipotek şerhleri ile birlikte satış bedeli ile rayiç değeri arasında mislini aşan fark bulunmuyor ise de satış bedelinin tasarruftan yaklaşık iki ay sonra ödenmiş olmasının, tarafların birbirlerinin beyanlarına itimat edecek seviyede birbirlerini tanıdıklarını ispatladığı, davalıların aynı ilçenin aynı mahallesinde ikamet ettikleri gibi dosyaya sunulu nüfus kayıtlarında her iki davalının da Manisa ili, Salihli ilçesi, Beylikdüzü mahallesi 27 cilt numarasında kayıtlı oldukları, bu iki hususun da taraflar arasındaki tanışıklığı ispatladığı, davalılar tarafından sunulan cevap dilekçelerinde davalı Ramazan E.'in, diğer davalının borçlarından haberdar olduğu hususunun belirtildiği görülmüş, bu haliyle iptali talep edilen tasarrufun gerçek bir taşınmaz satışı olmadığı anlaşılmıştır.

İİK'nin 280. maddesinde mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının işlemi diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesine gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edileceği hükme bağlanmıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki tanışıklık ispatlandığından İİK'nin 280/1. maddesinde öngörülen koşulların oluştuğu görülmekle, davanın 18.0 parsel sayılı taşınmaz yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalıdır.

Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, belirtilen eksikliklerin düzeltilmesinin yeniden yargılama gerektirmediği gözetilerek, HMK'nun 353/1-b-3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur..." gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili temyiz dilekçelerinde, davalılar arasında akrabalık olmadığını, ipotek kaldırılmasaydı Anadolu Bank'ın ipoteği nedeni ile taşınmazın satılacağını, dava dayanağı takip dosyalarındaki borcun kapatıldığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 280/1 nci maddesi "Mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir." hükmünü yer verilmiştir. Madde metninden anlaşılacağı üzere zarar verme kastı ile yapılan tasarrufların iptal edilebilmesi için borçlunun aciz halinde bulunması, alacaklarına zarar verme kastı ile hareket etmesi, 3. kişinin de yani borçlu ile işlemde bulunan kişinin de borçlunun içinde bulunduğu aciz halini ve bunun yanında alacaklarına zarar verme kastıyla hareket ettiğini bilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

TMK'nın 6 ncı maddesi ve HMK'nın 190 ıncı maddesi uyarınca İİK'nun 280/1 inci maddesindeki unsurların yani tasarrufun iptali koşullarının gerçekleştiğini ispat külfeti davacıya aittir.

Somut olayda; tanıklar borçlunun mali durumunun herkes tarafından bilindiğini, davalı borçlunun aciz halinde bulunduğunu bildiği olayların olağan akışına göre kabul edilebilir bir durum ise de iptali istenen işlemle ne borçlunun alacaklarına zarar verme kastıyla hareket ettiği ne de davalı 3. kişinin davalının bu kastını bildiği halde işlemi gerçekleştirdiği söylenebilir.

Davalı 3. kişi, dava konusu taşınmazı miktarı taşınmaz değerine yakın olan ipotek borcunu davalı borçlunun ipotek alacaklısı dava dışı kişiye ödemek suretiyle edinmiştir. Dava konusu tasarruf olmasa da taşınmaz öncelikle ipotek borcunun kapatılması amacıyla satışa (cebri icraya) konu olacaktır. Bu halde evvela ipotek alacaklısının tatmin edilmesi (alacağının karşılanması) gerekeceğinden davacı alacaklı dava konusu taşınmaz üzerinde veya satış bedeli üzerinde zaten herhangi bir hak talebinde bulunamayacaktır. Nitekim Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre dava dışı kişilerin yapmış oldukları ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte cebri satış sonucunda ipotek borcunun kapatılması sonrası geriye herhangi bir bedel kalmadığında İİK'nın 280/1 inci maddesi koşulları oluşsa bile 3. kişinin herhangi bir sorumluluğuna gidilmemektedir.

Hal böyle olunca, dava konusu tasarrufla davalı borçlunun davacı alacaklının alacağına göre zaten önceliği bulunan ipotek borcunu kapatmayı amaçladığının, bu itibarla alacaklılarına zarar verme kastı ile hareket etmediğinin kabulü gerekmektedir. Aksi halin benimsenmesi taşınmaz bedelini ipotek borcunu kapatmak suretiyle ödeyen 3. kişilerin aynı bedeli bu kez de tasarrufun iptalini isteyen alacaklılara ödemesi gibi bir sonuca yol açar ki, bu da hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile hem de Anayasa ile koruma altına alınan mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir.

Sonuç olarak, davacı alacaklı İcra ve İflas Kanunu’nun 280/1 inci maddesinde belirtilen ipta koşullarının gerçekleştiğini kanıtlayamadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

VI. KARAR

Değerlendirme bölümünde açıklanan sebeplerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

17.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı Ramazan E.'e verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalılara iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

02.07.2024 tarihinde Başkan Kadri Özerdoğan'ın karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.

Başkan                     Üye               Üye                       Üye                                Üye
Kadri Özerdoğan     Ali Çolak       Yunus Yılmaz      Ömer Faruk Aydıner    Mehmet Arı
(Karşı Oy)

KARŞI OY

İcra ve İflas Kanununda, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabî tasarruflar 278, 279 ve 280 inci maddelerde üç grup altında düzenlenmiş ise de; bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmadığından hangi tasarrufların iptale tabî olduğu hususunun tayini hâkimin takdirine bırakılmıştır. Borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz hâlinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Bu özellikten ötürü dava dilekçesinde İİK'nın 278, 279, 280 inci maddelerinden hangisine dayanılarak iptal istendiğinin belirtilmesi de zorunlu değildir. Hatta bu maddelerden biri gösterilmemiş olsa bile mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine dayanarak iptal kararı verebilir. Daha açık bir anlatımla 278, 279 ve 280 inci maddelerde üç grup altında düzenlenen iptale tabî tasarrufların tayini bakımından, hâkimin, Kanun ile belirlenen bu ilkeler ile sınırlı olarak serbest takdir ve tahkik yetkisi bulunmaktadır. (HGK 03.05.2023 tarih 2021/(17)4-204 Esas, 2023/415 Karar sayılı kararı)

Öte yandan, tasarrufun iptali davasının temel amaçlarından bir diğeri de, aciz halinde olan borçlunun, alacaklılarından biri veya birkaçı lehine olan borçlarını ödemek amacıyla, diğer borçluları aleyhine veya zararına yaptığı işlemlerinin önüne geçmektir. Zira yasal anlamda olması gereken, borçlunun aktif mal varlığının, yapılacak sıra cetveline göre tüm alacaklılara garameten paylaştırılmasıdır. Aciz halindeki bir borçlu, alacaklılarından birine olan borcunu ödemek için, bir malını sattığı veya devrettiği takdirde, bu alacaklıdan daha önce hak sahibi olan bir başka alacaklısına zarar verdiği açıktır. Dolayısı ile bu şekilde gerçekleşen bir eylemle, borçlu ve borçludan malı satın alan üçüncü kişi, aynı maldan alacağının bir kısmını alabilme ihtimali olan diğer alacaklılarından mal kaçırmış olmaktadır.

İpotekli bir taşınmazda ise, önceliğin ipotek alacaklısına ait olduğu tartışmasızdır. Böyle bir taşınmaz hakkında açılan bir tasarrufun iptali davasında , o taşınmaz ipotekle yükümlü olarak paraya çevrilir, önce ipotek alacaklısı alacağını aldıktan sonra kalan kısım diğer alacaklılar arasında sıra cetveline göre dağıtılır. İİK'nun 114/1 inci maddesine göre malların paraya çevrilmesi kural olarak açık artırma yolu ile yapılır. İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte de, ipotekli şeyin açık artırma sureti ile (İİK'nun 150/g) yapılan ihalesi sonucunda elde edilen para önce ipotek alacaklısına ödenir, kalan var ise sıra cetveline göre diğer alacaklılara paylaştırılır.

Somut olayda dava konusu Manisa ili, Salihli ilçesi, Beylikli mahallesi 18.0 parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı-asıl borçlu Mustafa Kemal G. tarafından davalı-üçüncü kişi Ramazan E.'e 18/10/2019 tarihli ve 18495 yevmiye sayılı senet ile 42.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği, devir anında taşınmaz hissesi üzerinde toplam 310.000 TL ipotek kaydının bulunduğu, alınan 26/11/2021 havale tarihli bilirkişi raporu ile tasarruf tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 236.830,05 TL olduğu, ipotek bedelinin üçüncü kişi tarafından ödenerek kaldırıldığı, bu hali ile ivazlar arasında önemli bir oransızlık olmadığı anlaşılmaktadır.

Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında tasarrufun iptalini gerektirecek bir akrabalık bağının varlığı ispatlanmamıştır.

Ancak davalı borçlu ve üçüncü kişinin Manisa/Salihli Beylikli Mahallesi, Beylikli Sokak, aynı cilt numarasında kayıtlı olduğu, davalıların dinlettiği tanıkların dahi borçlunun mali durumunun üçüncü kişi ve köy halkı tarafından bilindiğini beyan ettiği görülmüştür. Bu halde İİK'nun 280/1 inci maddesinde ifadesini bulan, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun üçüncü kişi tarafından bilindiği sabit olmuştur.

Buna göre, borçlunun borçlularından haberdar olan üçüncü kişinin, borçlu ile eylem birliği içinde hareket ederek sadece ipotek borçlusunun borcunu ödemek sureti ile taşınmazın açık artırmada daha yüksek bir bedel ile satılarak diğer borçların da ödenme ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde, diğer alacaklıların zararına hareket ettiğinin kabulü gerekir. İpotekli taşınmazların, sadece ipotek bedelini karşılayabileceği varsayımının kabul edilmesi halinde, ipotekli tüm taşınmaz mallar yönünden tasarrufun iptali davasının açılmaması, açılan davanın da hukuki yarar yokluğundan reddi gerekir. Oysa böyle bir varsayım ne doktrinde, ne de Yargıtay uygulamalarında kabul görmüştür.

Bu nedenlerle, davanın kabulü yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiğinden, sayın çoğunluğun kararın bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Başkan
Kadri Özerdoğan