KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BELİRSİZ ALACAK DAVASININ ŞARTLARINI TAŞIMAYAN DAVA, KISMÎ DAVA OLARAK GÖRÜLMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2024/243
KARAR NO    : 2025/781

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

MAHKEMESİ              : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 12.12.2023
NUMARASI                : 2023/3384 E., 2023/3500 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince duruşmalı, davalılar vekillerince duruşmasız olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 27.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı vekili Avukat İ.C. ile davalı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı vekili Avukat S.Ö.İ.Y., davalı Çorum Valiliği İl Özel İdare vekili Avukat G.E.'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı yüklenici vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Çorum Stol Tipi Havaalanı Yapım İşini üstlendiğini, taraflar arasında 6 hakediş düzenlendiğini, 6 nolu hakkediş ile 327.070,00 m3'lük kazı bedelinin davalılar tarafından ödendiğini, müvekkili firma tarafından 29.04.2012 tarihine kadar, çıkacak ödeneklere istinaden kazı faaliyetlerine devam edildiğini ve 189.425,58 m3’lük daha kazı işi gerçekleştirildiğini, davalılar tarafından yapılan bu kazının tespit edildiğini, sözleşmeye konu havaalanı inşaatının 2002 yılında DHL Yatırım Programından çıkarıldığının ve bu nedenle ödemelerin yapılmadığının şifaen öğrenildiğini, müvekkili firma tarafından davalı idareye başvurularak tasfiye sürecinin başlatılması ve kesin hakedişin yapılmasının talep edildiğini, bu kapsamda 26.04.2012 tarihinde davalı idarece “Durum Tespit Tutanağı” düzenlendiğini, söz konusu tutanakta iş sahasında toplamda 516.495,580 m3 kazı işleminin yapıldığının tespit edildiğini, bununla birlikte davalı idarece düzenlenen 12.06.2012 tarihli Kesin Hakediş raporunda müvekkili firmaya herhangi bir hakediş ödemesi çıkarılmadığını belirterek 189.425,580 m3’lük kazı ve harfiyat işi nedeniyle ödenmesi gereken 284.927,25 TL’nin bilirkişi marifetiyle tespit edilecek senelere sair eskale tutarları bakımından da belirsiz alacaklarının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçelerinde özetle; 12.11.1999 tarihli 6 numaralı hakkedişle yükleniciye ödeme yapıldığını, çalışmalara devam etmesi yönünde davacıya herhangi bir talimat verilmediği gibi davacının, idarenin bilgisi dahilinde çalışması olmadığını, havaalanı sahasında daha evvel Köy Hizmetleri ve DSİ tarafından kazı çalışmaları yapıldığını, söz konusu 201.698,700 m3'lük imalatın kimin tarafından yapıldığının bilinmesi gerektiğini, netice olarak kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı belli olmayan 201.698,700 m3 imalâtın yıl sonu tespitlerine dahil edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle; davalı idarenin 189.425.580 m3'lük kazıyı bilgi ve denetimleri dışında ve ne zaman yapıldığı tespit edilemeyen imalat olduğunu iddia ederek davanın reddini talep etmiş ise de, bu kadar büyüklükteki bir kazının devlet kurumları tarafından (DSİ, Karayolları, İl Özel İdare... gibi) belgesiz, kayıtsız, talimatsız yapılmasının hukuken mümkün olmadığı, söz konusu kazının başka resmi kurumlarca yapıldığının ispat edilemediği, idare tarafından tutulan tasfiye tutanağında 189.425.580 m3'lük kazının davacı tarafından yapılmadığına dair bir tespitin ve açıklamanın da olmadığı, taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında, işin bitmediği ve geçici kabulünün yapılmadığı dikkate alınarak, imalâtın yapıldığı yıl olan 1999 yılı fiyatları ile yapılan imalât bedelinin ödenmesi gerektiği, bilirkişi raporlarında bu tarih itibariyle yapılan hesaplamanın 254.718,95 TL olduğu, davacı davadan önce davalıları temerrüte düşürmediğinden alacağa dava tarihinden taraflar arasındaki işin ticari iş mahiyetinde olduğundan avans faizi işletilmesi gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 254.718,95 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; gerçekleştirilen işbu imalât nedeni ile doğmuş olan alacağın hesabı yönünden 88/13181 sayılı Fiyat Farkı (Eskalasyon) Kararnamesi'nin 8'inci maddesi uyarınca 2012 yılı birim fiyatlarının esas alınması gerektiğini beyan etmektedir.

2. Davalı Çorum İl Özel İdaresi vekili temyiz dilekçesinde özetle: davanın zamanaşımına uğradığını, son ödeme yapıldıktan sonra, davacıya, ilave iş yapması yönünde bir talimat verilmediği gibi, davacının, böyle bir talebi de olmadığını, davacı yüklenici tarafından yapılacak bütün çalışmaların, Bölge Müdürlüğünün bilgisi, gözetimi ve denetimi altında yapılması esas olup, Bakanlığın, yani selefi Müdürlüğün, izni alınmadan, herhangi bir çalışma yahut imalat yapılmaması gerektiğini, davacı tarafından iddia edilen sürede, sürecin yaşandığı mevsim koşullarında, iddia edilen büyüklükte bir kazının yapılamayacağını beyan etmektedir.

3. Davalı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ihtilaflı kazının davacı tarafından yapıldığı varsayımıyla kısmen kabul kararı verilmesinin dosya kapsamına aykırı olduğunu beyan etmektedir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 06.12.1996 tarihli sözleşme ile yapımı üstlenilen Çorum Stol Tipi Havaalanı İnşaatı işi davacı yüklenici tarafından Çorum 2. Noterliği’nin 13.09.1999 tarihli ve 18373 no'lu devir sözleşmesi ile üstlenilmiştir. Davacı yüklenici, taraflar arasında 6 hakediş düzenlendiği, söz konusu hakediş bedellerinin ödendiği, ancak 12.11.1999 tarihli 6 no'lu hakedişten sonra yapılan 189.425,580 m3 kazı imalât bedelinin ödenmediğini belirterek, 31.05.2012 tarihinde tasfiye kabul tutanağı düzenlendiğinden 2012 yılı fiyatlarıyla yapılan iş bedelinin tahsilini talep etmiştir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile 1999 yılı birim fiyatlarıyla yapılan iş bedeli 254.718,95 TL hesaplanmış mahkemece bu bedelin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşmenin 13.2. maddesinde fiyat farkı uygulanacağı düzenlenmiştir. Sözleşme tarihinde yürürlükte olan 88/13181 sayılı Fiyat Farkı Kararnamesi'nin 8/2. maddesine göre, “herhangi bir imalât için yapılan kesin ve ara metraj sonucu bir imalatın miktarında artma veya eksilme tespit edildiği takdirde artan veya eksilen miktar (imalat hangi yılda yapılmış olursa olsun), geçici kabul itibar tarihini geçmemek üzere, artış ve eksilişin kesinleştiği yılın fiyatları ile değerlendirilir.” hükmü bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, işin devamı sırasında yapılan kazının 6 no'lu hakedişten sonra yapıldığı iddia edilmekte olup, taraflar arasında imzalanan 31.05.2012 tarihli tasfiye tarihine kadar bu imalatın ne zaman yapıldığı net olarak taraflarca ispatlanamamıştır. Bu durumda Kararname uyarınca söz konusu iş bedelinin tasfiye kabul tarihi olan 31.05.2012 tarihi itibariyle hesaplanıp, hüküm altına alınması gerekirken 1999 yılı fiyatlarıyla hesaplanan iş bedeline hükmedilmesi doğru olmamıştır. Yargılama aşamasında alınan 12.09.2019 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda 2012 yılı fiyatlarıyla yapılan iş bedeli 2.329.414,54 TL hesaplanmıştır. Davacı vekili 30.09.2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile 284.927,25 TL olan dava değerini 3.621.857,71 TL’ye çıkartmış ve aynı gün tamamlama harcını yatırmıştır. Davalı taraflarca söz konusu bedel artırımına ilişkin zamanaşımı definde bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince dava, belirsiz alacak davası olarak nitelendirilip davacının 30.09.2021 tarihli dilekçesi bedel artırım dilekçesi olarak kabul edilmiş ise de, talep konusu alacak miktarı belirlenebilir olduğundan davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi gerekir. Kısmi dava açılması halinde alacağın yalnız dava konusu edilen kısmı için zamanaşımı kesilir, dava dışı kalan bölümü içinse zamanaşımı işlemeye devam eder. Somut uyuşmazlıkta davacının 2012 yılı fiyatlarıyla 2.329.414,54 TL iş bedeline hak kazandığı anlaşılmış ise de davacı davasını açarken 284.927,25 TL’nin tahsilini talep etmiş, 30.09.2021 tarihli dilekçesi ile bu talebini artırmış ise de söz konusu tarih itibariyle artırılan kısım bakımından 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan mahkemece dava dilekçesinde talep edilen 284.927,25 TL’nin tahsiline karar verilmesi gerekirken, 1999 yılı fiyatlarıyla hesaplanan 254.718,95 TL’nin tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

VI. KARAR

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının taraflar yararına BOZULMASINA,

3. Dairemizdeki duruşmada vekille temsil olunan taraflar yararına takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşılıklı alınarak diğer tarafa verilmesine,

4. Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

5. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2025 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan                  Üye                       Üye                   Üye              Üye 
Mahmut Coşkun     Belkıs Karakaş     Özcan Turan     İlhan Kara     Doğan Ağırman
(Muhalif)                                                                                             (Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı taraf belirsiz alacak davası açarak 284.927,25 TL talep etmiş, 30.09.2021 tarihli dilekçesi ile bedel artırım talebi ile dava değerini 3.621.857,71 TL’ye çıkarmış, mahkemece talep konusu belirlenebilir olduğu gerekçesiyle davanın kısmi dava olarak kabulü ile ilk talep yönünden davanın kabulüne, bedel artırım dilekçesi ile talep edilen bedel yönünden ise zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

HMK’nın 109. maddesi gereğince, talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülmesi mümkündür. Kısmi dava açılması durumunda her ne kadar alacağın bir kısmı talep edilse de kalan kısmından vazgeçilmemekte ve yargılama alacağın tümü üzerinden yapılmaktadır. Karar verilince de alacağın tümü dikkate alınarak kanun yolu değerlendirmesi yapılmaktadır. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24.05,2019 tarih ve 2017/8 esas, 2019/3 karar sayılı ilamında da faiz istemi yönünden bu yaklaşım dikkate alınmıştır.

Diğer yönden TBK’nın 154. maddesinde zamanaşımının kesilmesi sebepleri yer almaktadır. Buna göre dava yoluyla mahkemeye başvurulması halinde zamanaşımı kesilmektedir. Kısmi davada alacağın tümü dikkate alınarak yargılama yapıldığından o alacağa ilişkin dava açılması ile tümü açısından zamanaşımı kesilmiş olacaktır.

Diğer yönden davacının talebinin belirsiz alacak davası olmasına ve mahkemece de tahkikatın bu talep üzerinden yürütülmesine rağmen bedel artırımı yapıldıktan sonra davayı kısmi dava olarak değerlendirdiğini ve artırılan kısım yönünden zamanaşımını gerekçe göstermesi de tarafın açıkça yanıltılmasına neden olmuştur. Bu durumun adil yargılanma hakkının ihlali oluşturacağının dikkate alınması gerekir. HMK’nın 107/2. maddesinde verilen süre içerisinde bedel artırım yapılmaması halinde davanın kısmi dava olarak kabul edileceği hükmü yer almaktadır.

Davaya konu olayda da ilk davanın açılması ile zamanaşımı kesildiğinden ve yeni işlemeye başlayan zamanaşımı süresi de henüz dolmamış olduğundan kararın bozulması gerektiği düşüncemizle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayız.

Başkan                            Üye
Mahmut Coşkun             Doğan Ağırman

İÇTİHAT YORUMU : Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 27 Şubat 2025 tarihli kararına katılmak mümkün değildir. Koşulları oluşmadan açılan belirsiz alacak davası, hukukî yarar yokluğundan usûlden reddedilmelidir.

İsviçre Federal Mahkemesi’nin 03.05.2022 tarihli (BGE 148 III 322) Kararı’na göre, koşulları oluşmadan açılan belirsiz alacak davası hakkında, dava dilekçesinin, hâkimin davayı aydınlatma ödevi gereği soru sorulmasına gerek olmadığını ve münasebetsiz evrak gibi değerlendirilip yeniden düzenlenmesi için süre verilemeyeceğini belirtmiştir. Bu durumda da, açıkça [=bilindiği, belirlenebilir olduğu hâlde] belirli hale getirilmemiş bir davanın esasına girilmeyeceğini ifade etmiştir. Ayrıca, bu kararda, koşulları oluşmadan açılan belirsiz alacak davasının dava dilekçesindeki tutara ilişkin davanın kısmî dava olarak görülmesi görüşünü ise daha önce verdiği indekslenmiş 04 Temmuz 2014 tarihli (BGE 140 III) Kararı’nda zımnen reddedildiğini belirtmiştir.

Bu nedenle, Türk Hukuku’nda sıklıkla tartışma konusu olan ve Anayasa Mahkemesi’nin 22 Şubat 2022 (İsmail Avcı, Başvuru No: 2019/12190) tarihinde vermiş olduğu mahkemeye erişim hakkının ihlâli kararı ile alevlenen bu husus ile ilgili istikrarlı bir şekilde ileri sürmeye devam ettiğimiz daha önceki görüşlerimiz için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Hukuk Yargılamasında Güncel Gelişmeler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin Belirsiz Alacak Davası İle İlgili Vermiş Olduğu 27.12.2022, 6872/17896 Sayılı Kararı Üzerine Değerlendirmeler, Ankara, 2024, s. 119-132.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 27 Şubat 2025 tarihli kararında “HMK’nın 107/2. maddesinde verilen süre içerisinde bedel artırım yapılmaması halinde davanın kısmi dava olarak kabul edileceği hükmü yer almaktadır” şeklinde ifade edilen muhalefet şerhindeki görüşe de katılmak mümkün değildir. Şöyle ki, HMK m. 107/2 hükmü çok açık olup şu şekildedir:

“Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.

“Belirsiz alacak davası kısmî davanın bir türü olarak nitelendirilemeyeceği gibi, davacının alacağının miktarını artırmaması, bu davanın kısmî davaya dönüştüğü sonucunu da doğurmaz.” (PEKCANITEZ, Hakan; SİMİL, Cemil, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, C: II, 16. Bası, İstanbul, 2025, s. 1648)

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2024/2272
KARAR NO    : 2025/1039

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

MAHKEMESİ              : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 20.05.2024
NUMARASI                : 2024/1163 E., 2024/1401 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşmasız ve davalılar vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma isteminin miktar itibariyle reddine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili idarenin yurt binası yapım işi için davalılardan oluşan adi ortaklık ile 08.06.2016 tarihinde anahtar teslim, götürü bedel sözleşme imzaladığını, süre uzatımı verilerek işin bitim tarihinin 06.03.2018 olarak belirlendiğini, 05.03.2018 tarihinde 18. hakediş ödemesinin yapıldığını, ancak 03.08.2018 tarihinde müvekkili tarafından inşaat mahallinde yapılan tespitte ekli tutanakta belirtilen ve 18 no'lu hakediş ile ödemesi yapılan malzemelerin çalındığının tespit edildiğini, Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunulduğunu ancak faillere ulaşılamadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 17.1 maddesi gereği davalıların yüklenici olarak işe başlama tarihinden geçici kabul tarihine kadar geçen süre içinde all risk sigorta yaptırmak zorunda olduklarını, ancak davalılar tarafından yaptırılan sigorta poliçesinde hırsızlık ve hırsızlığa teşebbüsün teminat dışı bırakıldığını, davalılar tarafından sözleşme hükümlerine aykırı davranıldığını, hakedişle davalıya ödenen malzemeler çalındığından maddi zararın oluştuğunu ve davalıların sorumlu olduklarını, halen sözleşme konusu işin davalı tarafından tamamlanmadığını, belirtilen nedenlerle ekli listede sayılan ve 18 no'lu hakediş ile bedeli ödenen malzemelerin çalınmasından dolayı uğranan zararın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL sinin 05.03.2018 hakediş tarihinden itibaren bankalarca uygulanan en yüksek faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı A. Yapı İnşaat Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı idarenin onayına sunulan All Risk Sigorta Poliçesini idarenin kabul etmeme, yeni sigorta poliçesi yaptırılmasını isteme ve poliçeye ek klozlar koyulmasını isteme hakkı olduğunu ancak herhangi bir değişiklik talep edilmediğini, poliçedeki eksiklik nedeniyle bir zarar meydana geldiğinde buna ilişkin iş ortaklığından talepte bulunulmasının iyi niyetli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin idare tarafından haksız olarak feshedildiğini, fesih sonrası iş ortaklığının işi tamamlamasının beklenemeyeceğini, feshin 13.08.2019 tarihli yazı ile sabit olduğunu, inşaat sahasından çalınan malzemelerle ilgili olarak yaptırılmış olan all risk poliçesi ile bu durumun kapsam dışı bırakılmış olmasının tek başına müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı D. İnşaat Taahhüt Nakliye Ticaret Ltd. Şti. cevap dilekçesinde; hırsızlığın teminat dışı bırakıldığı belirtilen poliçenin 5. sayfasının bakım devresi klozuna ilişkin olduğunu ve taraflar arasındaki sözleşmede öngörülmediğini, söz konusu sigorta poliçesinin 11. sayfasında hırsızlık ve hırsızlığa teşebbüsün teminat kapsamına alındığını, inşaat alanındaki muhteviyatı korumak için gerekli tüm önlemlerin alındığını, poliçenin hırsızlık sigortasını kapsamadığı düşünülse dahi, poliçeyi incelemeyen ve eksiklikleri bildirmeyen davacının bunun sonuçlarını üstlenmesi gerektiğini, diğer davalı A. Yapı İnş. A.Ş.'nin adi ortaklığın pilot ortağı olduğunu ve davacı idare ile koordinasyon sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu durumun 22.03.2018 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini ancak davacının yükümlü olduğu denetimi yapmadığını, ihtarnamenin gönderildiği tarihten sonra gerçekleşen olaylarda pilot ortağı denetlemeyen davacının kusurlu olduğunu, adi ortaklığa iş artışı sonrasında verilen 90 günlük ek süre neticesinde yeni iş bitim tarihinin 06.03.2018 olduğunu ve davaya konu hırsızlığın tutanak ile tespit edildiği 03.08.2018 tarihinin bu tarihten yaklaşık beş ay sonra olduğunu, bu süreçte işin süresinin uzatılmadığını, işin örtülü kabul ile devam ettiğini ve zeyilname olmadan sigorta poliçesinin tarihinin uzatılmasının mümkün olmadığını, neticede sözleşme süresi bitmesine rağmen süre uzatım, fesih, ihtar vs. gibi sözleşmeden doğan hiçbir hakkını kullanmayan davacının inşaatın bu yolla devamını kabul ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yüklenici davalıların yapım işinin korunmasında işe başlama tarihinden kesin kabul tarihine kadar sorumlu olduğu, sözleşme ile üstlendiği sorumluluk ve yükümlülüklerin sigortalarla sınırlandırılmamış olduğu, iş yerinde yeterli güvenlik önleminin alınmaması sebebiyle oluşacak zarardan sorumlu oldukları, yüklenici ile idare arasında geçici veya kesin kabul yapılmadığından davacı idarenin, hırsızlık hadisesi sebebiyle gerçekleştiği iddia edilen zararını, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve ekleri uyarınca davalı iş ortaklığından tazminini isteyebileceği, ödemenin yapıldığına ve kamu zararının oluştuğuna ilişkin ispat külfeti ile çalındığı iddia edilen malzemeler ile ödemesi yapılan malzemelerin karşılaştırılması neticesinde düzenlenen 24.05.2023 havale tarihli bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmenin hükme esas alındığı, 18 no'lu hakedişin tahakkukunun yapıldığı miktar olan 400.544,91 TL davacı zararının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; 25.06.2020 tarihli ilk bilirkişi raporunda tutanakla tespiti yapılan çalınan malzemelerin bedelinin belirlendiğini, en son sayıştay raporunda ise sadece 18 no'lu hakediş ile davalı şirkete ödenen bedellerin hesaplandığını, karar gerekçesinin son paragrafına göre verilen kararın kabul edilemeyeceğini, davada ekli tutanakta dökümü yapılan ve çalınan malzemelerin bedelinin tespiti ile son hakediş tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, taleplerinin sadece 18 no'lu hakedişte ödenen malzemeler olmadığını beyan etmektedir.

Davalı A. Şirketi vekili temyiz dilekçesinde; hırsızlık eyleminin ispatlanamadığını, sigorta poliçesinde hırsızlığın teminat dışı kalmasının davacının kusurundan kaynaklandığını, ispatlanamayan hırsızlık olayına ilişkin sigortanın ödeme yapmasının sözkonusu olmayacağını, davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava olarak açıldığının sabit olduğunu, dava konusu itibariyle de belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, davacının 17.07.2023 tarihli dilekçesinin bedel artırım değil ıslah dilekçesi olduğunu, dava dilekçesi ile talep edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının işlemeye devam ettiğini, 17.07.2023 tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımının dolduğunu, ıslah edilen talep yönünden davanın zamanaşımından reddi ile 10.000,00 TL üzerinden karar verilmesi gerektiğini beyan etmektedir.

Davalı D. Şirketi vekili temyiz dilekçesinde; hırsızlık olayına ilişkin soruşturma dosyasında fail bulunamadığından hırsızlık suçunun oluştuğunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 18 no'lu hakedişteki malzemelerin mekanik malzemeler olup, yerin altına döşenen ve bu nedenle ekonomik değeri kalmayan malzemeler olduğunu ve yerin altından çalınmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkilinin uyarısına rağmen ve hatta hırsızlık olayından sonra dahi diğer davalıya ödeme yaparak zararın artmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin pilot ortak olup yalnızca davacıyla koordinasyonu sağladığını, müvekkilinin hırsızlık olayından önce diğer davalıya ödeme yapılmaması konusunda davacıyı uyardığını, ancak düzenlenen bilirkişi raporu ile 13.6.2018-20.02.2019 tarihleri arasında ödeme yapıldığının anlaşıldığını, 18 no'lu hakediş alacak ödemelerinin de hırsızlık olayı olduğu iddia edilen tarihten sonra yapıldığını, belirtilen nedenlerle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının alacağının olduğu kabul edilse dahi zamanaşımına uğradığını, nitekim davanın kısmi dava olduğunu ve davanın belirsiz alacak davası olması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğini ancak açıkça yazılmış bir talep olmadığını beyan etmektedir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında tazminat istemine ilişkindir.

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalılar vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Taraflar arasında eser sözleşmesi çerçevesinde yapılan işle ilgili iş mahallinde vuku bulan hırsızlık nedeniyle davacı iş sahibi tarafından, dilekçesine ekli tutanaktaki malzemelerin çalındığı belirtilerek 10.000,00 TL'lik dava açtıktan sonra dava konusu talebini artırarak 1.615.920,11 TL tazminatın tahsili talep edilmiştir.

Davacı dava dilekçesine ekli tutanaktaki bedelini ödediğini iddia ettiği malzemelerin toplam bedelini talep ettiğine göre, dava iddia edildiği gibi belirsiz alacak davası değil kısmi dava niteliğindedir. Davacının sonradan yaptığı 17.07.2023 tarihli bedel artırımı da ıslah niteliğindedir. Taraflar arasında eser sözleşmesi sözkonusu olduğuna göre 5 yıllık zamanaşımı da dikkate alınarak dilekçe ekinde bulunan ve davanın sınırlarını çerçeveleyen tutanaktaki malzemelerin tamamının çalındığı, bu tutanağın aksinin davalı taraflarca iddia edilmediği ve davalılardan oluşan iş ortaklığı tarafından geçici kabul de yapılmadığından dava konusu malzemelerin çalınmasından sorumlu oldukları da dikkate alınarak davacının toplam talebi değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, sadece 18 no'lu hakediş çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının taraflar yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan                  Üye                  Üye                     Üye                     Üye 
Mahmut Coşkun     Birol Soner      Ahmet Tuncay     Bahri Aydoğan     Zeki Gözütok