KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

BELİRSİZ ALACAK DAVASINA KONU EDİLEN ALACAKLAR BAKIMINDAN EK DAVA AÇILABİLİR.

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2024/4381
Karar No      : 2024/10374

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 25.01.2023
SAYISI                                 : 2022/2842 E., 2023/76 K.

Taraflar arasında iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama neticesinde İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının davacılar ve davalı vekili tarafından istinafı üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında kısmen kabul ve kısmen redde dair karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacılardan Mehmet D. ve davalı vekilleri tarafından duruşmalı olarak temyiz edildiği, anlaşılmakla duruşma yapılmak üzere tayin olunan 05.12.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine duruşma talep edenlerden davalı adına Av. F.M.T. ile davacılar adına Av. O.B. geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak, sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra aynı gün yapılan incelemede noksan tespit edilen hususların ikmali için dosya mahalline geri çevrilmiş, noksan hususlar ikmal edilerek dosyanın Dairemize gelmesi üzerine Tetkik Hâkimi Güner Durmuş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete ait fabrikada işçi olarak çalışmakta iken 01.05.2014 günü geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde yaralandığını, olay günü müvekkilinin çalışmakta olduğu makineye bacağını kaptırdığını ve bacağını kaybettiğini, müvekkilinin küvet döküm hattında çalışırken işbu kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin aslında maçane diye tabir edilen bölümün işçisi iken işverenin daha sonra iş kazası olan bu bölümde çalışmasını istediğini, müvekkiline çalışmış olduğu ve makine ile ilgili olarak her hangi bir kurs verilmediğini, müvekkilinin 2 yıldır davalı iş yerinde çalışmakla birlikte son 3 aydır bu bölümde çalışmaya başladığını, müvekkilinin fabrikada çalışmaya başladıktan sonra sürekli işinin değiştirildiğini, müvekkilinin çalışmış olduğu işin son bir ayında 3 hafta kadar gece vardiyasında çalıştırıldığını, sürekli gece vardiyasında çalışması sebebiyle yorgun düştüğünü ve dikkatinin de dağılmaya başladığını, kazanın olduğu makinenin otomatik durdurma sensörü olması gerektiği halde ve koruma aparatlarının olması gerektiği halde sensör ve iş kazasını önlemeye matuf diğer aparatların ihmal edildiği, iş kazası meydana geldikten sonra makineye sensör takıldığı ve koruma aparatlarının takıldığı, müvekkillerine iş kazası ve makine kullanımı hususunda her hangi bir kurs verilmediği, ancak kurs verildiğine ilişkin belge düzenlendiğini ve kurs verildiğine ilişkin imza alınmak suretiyle resmi formalitelerin yerine getirildiğini, kazanın oluşumunda müvekkilinin hiçbir kusurunun olmayıp kusurun tamamen davalı işverende olduğunu, kazadan sonra müvekkili Mehmet'in yaralandığını ve halen tedavisinin devam ettiğini, müvekkilinin mezkûr kaza nedeniyle geçici iş gücü kaybı nedeniyle davalıdan maddi tazminat talep ettiklerini, müvekkili Mehmet'in geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle acı ve elem çekmiş olup çekmiş olduğu acı ve elem nedeniyle davalıdan 100.000,00 TL manevi tazminat talep ettiklerini, davacılar Halil ve Hilal müvekkilinin çocukları olduğunu, mezkur iş kazasında babalarının bacağını kaybetmesi nedeniyle çok üzüldüklerini acı ve elem çektiklerini, bu sebeple 50.000,00' er TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkilleri Halil ve Hilal'e verilmesini talep ettiklerini, davacılar Şerife ve Şehide'nin müvekkilinin kız kardeşleri olduğunu, mezkûr iş kazasında kardeşlerinin bacağını kaybetmesi nedeniyle çık üzüldüklerini acı ve elem çektiklerini, bu sebeple 40.000,00' er TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkilleri Şerife ve Şehide'ye verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin geçici ve sürekli iş gücü kaybından dolayı talep etmiş oldukları maddi tazminat taleplerine yönelik davalarının belirsiz alacak davası olup müvekkilinin gerek geçici iş göremezlik süresi ve gerekse sürekli iş gücü kaybının tespiti ile hesaplanacak tazminatların bilirkişi marifetiyle tespit edilmesini ve tespit edilen miktarların kaza tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ettiğini, müvekkilinin yapmış olduğu iş gereği usta olup kaza öncesi en son 1.800,00 TL civarında aylık ücret aldığını, müvekkilinin aylık ücretinin SGK kayıtlarında müvekkilinin aylık gelirinin belli olduğunu, tazminat hesabında bu hususun göz önünde bulundurulmasını talep ettiğini, davalarının maddi tazminat talepleri yönünden belirsiz alacak davası olduğunu maddi tazminat talepleri yönünden şimdilik dava değeri olarak 2.000,00 TL'yi ( alacak miktarı belli olunca bakiye peşin harcı yatırmaya hazır olduklarını ) talep ve dava etmiştir.

2. Birleşen 2019/3 Esas sayılı dosyanın dava dilekçesinde özetle: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait fabrikada işçi olarak çalışmakta iken 01.05.2014 günü geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde yaralandığını, müvekkilinin yaralanmasından dolayı geçici iş göremezlik ve sürekli iş gücü kaybından doğan tazminat alacağı için davalı aleyhine açmış oldukları maddi ve manevi tazminat davasının mahkememizin 2018/82 Esas sayılı dosyasından devam ettiğini, müvekkilinin mezkür kazada yaralanması sebebi ile aynı zamanda sürekli bakıcı yardımına muhtaç hale geldiğini, bu sebeple şimdilik 1.0000 TL olmak üzere müvekkilinin bakıcı gideri alacağının bilirkişi marifetiyle tespiti ile tespit edilecek miktarın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ettiklerini, kusura ilişkin raporun, maluliyet raporlarının ve maddi tazminata ilişkin raporların mahkememizin 2018/82 Esas sayılı dosyasında mevcut olduğunu belirterek davalarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

3. Birleşen 2021/59 Esas sayılı dosyanın dava dilekçesinde özetle: Davacı vekili müvekkili olan Mehmet D.'nin davalı şirkete ait fabrikada işçi olarak çalışmakta iken 01.05.2014 tarihinde iş kazası geçirdiğini, geçirilen iş kazası sırasında sebep olan makinede acil durdurma sensörü bulunmadığını, bunun yanı sıra ayı makinede geçirilmesi muhtemel olan iş kazaları için koruyucu ekipmanların da bulunmadığının tespit olunduğunu, müvekkilinin çalışmış olduğu makine ile alakalı olarak her hangi bir kurs verilmediğini, ancak davalı işverenin bu kursların verildiğine ilişkin kayıtlar tutup sadece yasal sorumluluğu üstelemek adına müvekkiline kurs verilmediği halde kursiyer belgelerinin imzalatıldığını, davalı işverenin daha sonra yapılan bilirkişi incelemesinde %65 oranında kusurlu bulunduğunu, (Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/82 Esas sayılı dosyasında alınan 01.08.2016 tarihli bilirkişi raporu) müvekkilinin geçirmiş olduğu iş kazasıyla alakalı olarak mahkemede 2014 yılında dava açılmış olmakla birlikte 2014 yılında açılan davanın neticesinin istinaf edildiğini, 2018 yılında istinaf mahkemesince kararın tamamen kaldırılmış olmakla 2018/82 Esas sayısı üzerinden dosyanın yargılamasının yeniden yapılmasına başlanıldığını, söz konusu yargılama neticesinde Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesi tarafından müvekkilinin %79 oranında malul kaldığının tespit edildiğini, yine bu maluliyet oranı baz alınarak aktüerya bilirkişisinden müvekkilinin hak etmiş olabileceği tazminatları hesaplamalarını konu alan bir bilirkişi raporu alındığını, söz konusu hesaplamalara göre müvekkilinin toplam alacağının 356.388,88 TL olarak hesaplanmışken istinaf kararı öncesinde 280.885,06 TL'ye ıslah edilen talep sonucunun bilirkişi raporuna göre yine değiştiğini ve işbu davayı açma durumunun hasıl olduğunu, kazadan sonra müvekkili Mehmet D.'nin ağır şekilde yaralandığını ve halen tedavisinin devam ettiğini, müvekkilinin mezkur kaza nedeniyle geçici iş göremezlik süresince uğramış olduğu kazanç kaybı ile sürekli iş gücü kaybına uğradığın, müvekkilinin geçici iş göremezlik süresince uğramış olduğu kazanç kaybı nedeniyle davalıdan maddi tazminat talep ettiklerini, (Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumunca mahkemenin emri ile düzenlenen %79 maluliyet oranı) müvekkili Mehmet D.'nin geçici ve sürekli iş gücü kaybından dolayı talep etmiş oldukları maddi tazminat taleplerine yönelik müvekkilinin gerek geçici, gerek sürekli iş gücü kaybına ilişkin tazminatların bilirkişi marifetiyle tespit edilmesini ve tespit edilen miktarların kaza tarihinden itibaren işleyecek olan kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin yapmış olduğu iş gereği usta olup, kaza öncesi en son 1.800 TL aylık ücret aldığını, müvekkilinin aylık ücretinin SGK kayıtlarının celbi ile mahkeme nezdinde kesin bir kanaat oluşacağını, davanın maddi tazminat talepleri yönünden dava değeri olarak 81.110,35 TL'yi bildirdiklerini, davanın ilerleyen aşamalarında alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda ilgili tazminatları artırma haklarını da saklı tuttuklarının, eldeki bu davanın ayrıca daha önce açılmış olan konusu ve tarafları aynı olan mahkememiz nezdindeki 2018/82 Esas sayılı dosya ile de birleştirilmesini talep ettiklerini belirterek açılan davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; "Huzurdaki davanın davacılardan Mehmet D.'nin, davalı Müvekkil E. Basınçlı Döküm Sanayii A.Ş.'nin, şubesi olan ve tüzel kişiliğe haiz E. Basınçlı Döküm Sanayi A.Ş. O.O. Şubesi işçisi olduğu esnada yaşanan iş kazası nedeniyle bu davacıya ait maddi tazminat ile bu davacı ve diğer davacılar bakımından da manevi tazminat talepleri ile ikame edilmiş bir dava olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’de daha ziyade E.C.A ve S. markaları ile bilinmekte olan E. Topluluğu şirketlerinden olduğunu, tüm topluluk şirketleri E. Vakfı’nın vakfiye amacına hizmet için kurulmuş ve tüm gelirleri, bu vakfa aktarılan sanayi ve ticaret kuruluşları olduğunu, topluluğun temel prensiplerinin en başında, tüm çalışanların emeklerinin maksimum düzeyde karşılığının verilmesi ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği kurallarına maksimum düzeyde uyulmasının geldiğini, tüm bu nedenlerle de bulunduğu lokasyonda yani Osmaneli İlçesinde, güven duyulan, İlçe ekonomisine can veren, yoğun istihdam sağlayan bir kuruluş olduğunu, iş kazası yaşanma oranının ne denli düşük olduğunun da tüm bölgenin malumu olduğunu, bu nedenle de davaya konu iş kazasının tüm toplulukta derin üzüntüye yol açtığını, Mehmet D.'nin geçirmiş olduğu bu kaza nedeniyle mağduriyetini önlemek için maksimum düzeyde özen ve çaba gösterildiğini, işçiye aylık maaşın mütemadiyen ödendiğini, tedavi için ihtiyaç duyulan her türlü prosedürün gerçekleştirildiğini, tüm ekstra tedavi masraflarının karşılandığını ve karşılandığını, işçinin gelinen durumda ihtiyaç duyduğu elektrikli sandalye dahi alınarak, işçiye teslim edildiğini evinin ve çocuklarının ihtiyaç duyabileceği her türlü yardımın yapıldığını ve topluluk kuralları gereği de yapılmaya devam edileceğini, müvekkili şirketin kazanın vuku bulmasında, hiçbir kusuru bulunmaması ve genel prensiplerine göre maksimum çabayı göstermiş olmasına rağmen, davacıların gerçeğe aykırı iddiaları ile ikame etmiş oldukları işbu davanın kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle dava dilekçesinde yer alan davacı işçi Mehmet D.’nin görev yeri, yer değişikliği, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri almadığı, yaptığı işlere ilişkin eğitim verilmediği, sürekli gece vardiyasında çalıştırılmış olduğu ve bu nedenle de yorgun düştüğüne ilişkin hiç bir iddianın yerinde olmadığını Mehmet D.'nin 21.10.2011 tarihi itibariyle müvekkili şirketin şubesi olan O.O. çalışmaya başladığını, anılan iş yerinin döküm mamulleri üreten bir fabrika olup, radyatör, küvet ve vb döküm ürünlerin üretilmesi işi ile iştigal ettiğini davacı Mehmet D.'nin de ağır ve tehlikeli işler kapsamında olan üretim faaliyetlerine uygun olarak fabrikada bir çok yerde görevlendirildiğini, işçiye gerek İş Sağlığı ve Güvenliği gerekse yapmakta olduğu işlere ilişkin bir çok tek nokta eğitim verildiğini, yapmakta olduğu işlere ilişkin ve özellikle de iş kazasının gerçekleştiği derece olarak tabir edilen çelik banta ilişkin de nokta eğitimlerin verildiğini, özellikle davacı Mehmet D.'nin de imzasının bulunduğunu, 11.01.2012 tarihinde verilmiş olan İş Sağlığı ve Eğitiminin 3. bendinde kazanın olduğu banta ilişkin ve tam da somut kazayı önlemeye yönelik çok spesifik bir eğitim verildiğini, bu belge incelendiğinde 2 nci maddede sistem çalışırken kesinlikle hareketli bölgelere girilmemeli ve hatlardan geçilmemelidir ifadesi ile ve 3 üncü maddede sistemdeki aksamalarda, ve yarım pozisyonlarda sisteme ve derecelere, palet arabalara, müdahale esnasında manivela, boru, levye türü takımlar dikkatli kullanılmalı, aralarda parmak, kol ayak sıkıştırılmamalı, güvenli bir şekilde müdahale yapılmalıdır ifadesi ile yapılan işe ait tüm çarpıcı konu ve özenle eğitimleri verilmiş olduğunun görüldüğünü, bunlara ilişkin tüm dokümanların delil listesinde sunulacağını, müvekkili işverenin bunlarla da yetinmeyerek kazazede davacının 13.06.2012-30.06.2012 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünce düzenlenmiş 40 saatlik Ağır ve Tehlikeli İşlerde Döküm Programına gönderildiğini ve buradan da sertifika aldığını, ayrıca Mehmet D.'nin ağır ve tehlikeli işlerde ve fabrikanın tüm bölümlerinde çalıştırılabileceğine ilişkin sağlık raporlarının da mevcut olduğunu, müvekkilinin çalışma prensiplerine İş Kanunundaki çalışma saatlerine azami özen gösterdiğini, davacı da dahil hiçbir işçinin İş Hukuku Mevzuatına aykırı süre ve biçimde çalıştırılmadığını, davacının bu yöndeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, Mehmet D.’nin iş yeri dosyasında kendi beyanları ile de sabit olduğu üzere mesleğinin dökümcülük olmakla buna aykırı davacının iddialarının kabul etmediklerini, dava dilekçesinde usta olduğu ifade edilen davacının döküm ustası olduğunu da bir anlamda ikrar ettiğini, dava dilekçesinde yer alan çelik bantın durdurulmasını sağlayan sensör ve aparatların olayın gerçekleştiği anda bulunmadığını, sonradan takıldığına dair davacı vekili iddiasının ise insaf ve izah dışı, çok talihsiz bir iddia olduğunu, bu iddia ile müfteri durumuna düşen davacı tarafın iddiasını ispatlaması gerektiğini, zira yukarıda en kısa haliyle izaha çalıştıkları müvekkili şirketin hassasiyetlerini böyle bir duruma asla müsaade etmediğini, kaldı ki bu iddia ve diğer dava dilekçesi iddiaların bizzat Mehmet D.’nin ifade ve şikayetleri ile yürüyen Savcılık soruşturma dosyası içinde hiçbir surette yer almadığını, olayı yaşayan ve orada bulunan davacının hiçbir surette bu neviden bir beyanının bulunmadığını, gerçekten de durumun iş kazası olması nedeniyle Soruşturmaya konu edilmiş olup, halen Osmaneli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/2.2 nolu dosyası ile soruşturmasının devam ettiğini, anılan bu dosya mündericatı incelendiğinde olayın oluş biçimi, işçinin kendi tanıklarının el yazısı vermiş olduğu ifadeler ile diğer tüm tanıkların ifadeleri de kusurun bizzat Mehmet D.'de olduğunu gözler önüne serdiğini, bunun dışındaki her türlü davacının iddiası gerçek dışı olduğunu, gerek kusurun tamamen iş kazası geçiren Mehmet D.’de olması ve gerekse müvekkilinin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili her türlü tedbiri aldığını ve her türlü eğitimi vermiş olmasının ve gerekse olayın oluş biçimi değerlendirildiğinde hiçbir kusurun izafe edilemeyeceğini, müvekkilinden maddi ya da manevi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını, kusuru kabul anlamına gelmemek kaydıyla, talep edilen manevi tazminat kalemlerinin pek fahiş olduğunu, zenginleşmeye yönelik bulunması nedeniyle de reddini talep ettiklerini, hele hele ki işçinin kız kardeşleri olan davacıların aktif dava ehliyeti olmamakla, bu iki davacıya ilişkin davanın öncelikle usulden reddini talep ettiklerini, esasa girilmesi halinde ise, pek fahiş ve zenginleşmeye yönelik taleplerin reddinin gerektiğini beyan ettiklerini, Osmaneli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/2.2 nolu dosyası ile devam eden soruşturmanın akıbetinin Yargıtay Kararları gereğince beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleşen 2019/3 Esas sayılı dosyanın cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafça dava dilekçesinde bahsi geçen olay sebebiyle müvekkili şirket aleyhine Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2014/176 Esas sayılı dosyasından dava açarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, iş bu dosyadan verilen kararın ise istinaf incelemesi neticesinde bozulduğunu, Mahkemeye dönen dosyanın Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/82 Esasına kaydedildiğini, işbu dosyanın derdest olduğunu, Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/82 Esas sayılı dosyasının tarafları, konusu, netice-i talebi ile dayanılan maddi vakıfları ve huzurdaki dosyadakilerin tamamen aynı olup, öncelikle derdestlik yönünden davanın reddini talep ettiklerini, kaldı ki davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin Türkiye’de E.C.A ve serel markaları ile bilinmekte olan E. Topluluğu şirketlerinden olduğunu, tüm topluluk şirketlerinin E. Vakfı’nın vakfiye amacına hizmet için kurulduğunu ve tüm gelirlerini bu vakfa aktarılan sanayi ve ticaret kuruluşları olduğunu, topluluğun temel prensiplerinin en başında tüm çalışanların emeklerinin maksimum düzeyde karşılığının verilmesi ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği kurallarına maksimum düzeyde uyulmasının geldiğini, tüm bu nedenlerle de bulunduğu lokasyonda yani Osmaneli İlçesinde, güven duyulan, ilçe ekonomisine can veren, yoğun istihdam sağlayan bir kuruluş olduğunu, iş kazası yaşanma oranının ne denli düşük olduğunun da tüm bölgenin malumu olduğunu, bu nedenle davaya konu iş kazasının tüm toplulukta derin üzüntüye yol açtığını, Mehmet D.'nin geçirmiş olduğu bu kaza nedeniyle mağduriyetini önlemek için maksimum düzeyde özen ve çaba gösterildiğini, işçiye aylık maaşının mütemadiyen ödendiğini, tedavi için ihtiyaç duyulan her türlü prosedürün gerçekleştirildiğini, tüm ekstra tedavi masraflarının karşılandığını, işçinin ihtiyaç duyduğu elektrikli sandalye dahi alınarak, işçiye teslim edildiğini, evinin ve çocuklarının ihtiyaç duyabileceği her türlü yardımın yapıldığını, müvekkili şirketin kazanın vuku bulmasında, hiçbir kusurunun bulunmaması ve genel prensiplerine göre maksimum çabayı göstermiş olmasına rağmen, davacının gerçeğe aykırı iddialar ile ikame etmiş olduğu iş bu davanın kabulünün mümkün olmadığını, Mehmet D.'nin 21.10.2011 tarihi itibariyle müvekkili şirketin şubesi olan O.'ın O.'de çalışmaya başladığını, anılan iş yerinin döküm mamulleri üreten bir fabrika olup, radyatör, küvet ve vb döküm ürünlerin üretilmesi işi ile iştigal ettiğini, davacı Mehmet D.'nin de ağır ve tehlikeli işler kapsamında olan üretim faaliyetlerine uygun olarak fabrikada birçok yerde görevlendirildiğini, işçiye gerek İş Sağlığı ve Güvenliği, gerekse yapmakta olduğu işlere ilişkin birçok tek nokta eğitim verildiğini, yapmakta olduğu işlere ilişkin ve özellikle de iş kazasının gerçekleştiği derece olarak tabir edilen çelik banta ilişkin de nokta eğitimlerin verildiğini, özellikle davacı Mehmet D.'nin de imzasının bulunduğunu, 11.01.2012 tarihinde verilmiş olan iş sağlığı ve eğitiminin 3. bendinde kazanın olduğu banta ilişkin ve tamda somut kazayı önlemeye yönelik çok spesifik bir eğitim verildiğini, (Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/82 Esas sayılı dosyası içerisinde mübrezdir.) ayrıca Mehmet D.'nin ağır ve tehlikeli işlerde ve fabrikanın tüm bölümlerinde çalıştırılabileceğine ilişkin sağlık raporlarının da mevcut olduğunu, müvekkilinin çalışma prensiplerine İş Kanunundaki çalışma saatlerine azami özen gösterdiğini, davacının da dahil hiçbir işçinin İş Hukuku Mevzuatına aykırı süre ve biçimde çalıştırılmadığını, mezkur durumun iş kazası olması nedeniyle soruşturmaya konu edilmiş Osmaneli Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/2.2 nolu dosyası ile soruşturma yürütüldüğünü, anılan bu dosya münderecatı incelendiğinde, olayın oluş biçimi, işçinin kendi tanıklarının el yazısı vermiş olduğu ifadeler ile diğer tüm tanıkların ifadelerinin de kusurun bizzat Mehmet D.'de olduğunu gözler önüne serdiğini, bunun dışındaki her türlü davacının iddiasının gerçek dışı olduğunu, gerek kusurun tamamen iş kazası geçiren Mehmet D.’de olması ve gerekse müvekkilinin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili her türlü tedbiri aldığını ve her türlü eğitimi vermiş olması ve gerekse olayın oluş biçimi değerlendirildiğinde hiçbir kusurun izafe edilemeyecek müvekkilinden maddi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını, Osmaneli Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/2.2 nolu dosyası ile devam eden soruşturma ile ceza dosyasının akıbetinin Yargıtay kararları gereğince beklenmesi gerektiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası yazılı kararında özetle: Asıl Davanın kabulü ile 1-Davacı Mehmet D.’nin geçici iş göremezlik alacağı talebinin 4.866,93 TL olarak kabulü ile kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye verilmesine, 2-Davacı Mehmet D.’nin sürekli iş gücü kaybı alacağı talebinin 276.018,13 TL olarak kabulü ile kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye verilmesine, 3-Manevi Tazminat Talepleri Yönünden; a)Mehmet D. için 75.000 TL olarak kabulü ile bu bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Mehmet D.'ye verilmesine, b)Halil D. için 20.000 TL olarak kabulü ile bu bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Halil D.'ye verilmesine, c)Hilal D. için 20.000 TL olarak kabulü ile bu bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Hilal D.'ye verilmesine, d) Şerife K. için 5.000 TL olarak kabulü ile bu bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Şerife K.'e verilmesine, e) Şehide Ö. için 5.000 TL olarak kabulü ile bu bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Şehide Ö.'e verilmesine,

Birleşen 2019/3 Esas sayılı dava yönünden; 1-Davacı tarafın bakıcı gideri talebi yönünden feragat talebi doğrultusunda davanın reddine,

Birleşen 2021/59 Esas sayılı dava yönünden; 1-Geçici iş göremezlik alacağı talebinin kabulü ile 739,50 TL bedelin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye verilmesine, 2-Sürekli iş gücü kaybı alacağı talebinin kabulü ile 80.370,85 TL bedelin birleşen kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye verilmesine," şeklinde hüküm kurulmuştur.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile müvekkilinin davalı şirkete ait fabrikada çalışırken 01.05.2014 tarihinde iş kazası geçirdiğini, bu kaza sonucu sağ bacağı tamamen koptuğunu ve sakat kaldığını, maluliyeti % 81 olarak Adli Tıp 2. Üst Kurulunun raporu ile kesinleştiğini, müvekkilinde meydana gelen sakatlığın % 81 olmasına rağmen, müvekkilinin talebi üzerine SGK'nın belirlemiş olduğu % 79 maluliyet oranına göre hesaplama yapıldığını, Mahkemenin resen seçtiği hesap bilirkişisinden alınan 10.03.2022 tarihli rapor ile müvekkilinin iş kazası dolayısıyla uğradığı maddi tazminat miktarının 915.494,57 TL olduğu ortaya çıktığını, Osmaneli AHM 2014/176 (istinaf edilen yeni esas 2018/82) Esas sayılı dava dosyası ile açılan kısmi davada müvekkili için 276.018,13 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğunu, daha sonra 80.370,85 TL miktarlı ek dava açılarak toplam maddi tazminat talebini 356.388,98 TL ye yükseltildiğini, Mahkemece bu miktarların kabulüne doğru olarak karar verildiğini ancak bu miktarların dışında kalan 559.105,59 TL için fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına ilişkin bir hüküm kurulmadığını, Mahkemece manevi tazminat talepleri yönünden müvekkili için 75.000,00 TL, müvekkilinin çocukları Halil ve Hilal yönünden 20.000,00'er TL ve müvekkilinin kardeşleri yönünden 5.000,00'er TL manevi tazminata karar verildiğini, müvekkilinin sağ bacağının kalçadan kesilmiş olup % 81 oranında sürekli iş gücü kaybına uğramış olduğunu, müvekkilinin mağduriyetinin telafisinin mümkün olmadığını, Mahkemece tüm müvekkilleri yönünden manevi tazminat miktarının çok az takdir edildiğini, maddi tazminat kısmında kusur doğru tespit edildiğini ancak hesaplama kısmında hata yapılarak maddi tazminatın eksik olarak hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yargılama süresince kusura ilişkin birden fazla bilirkişi raporu alındığını bilirkişi raporundaki kusur oranı gerçeği yansıtmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu olaya ilişkin dosyada birden fazla kusura ilişkin rapor yer almasına rağmen bilirkişi tüm hesaplamalarını müvekkilin en yüksek kusurlu bulunduğu %65 kusur oranını esas alarak yaptığını, bunun kabulü mümkün olmadığını, müvekkil şirketin Türkiye’ nin en önde gelen sanayi gruplarından birisi olduğunu ve tüm gelirleri vakfiye amacına uygun (E. Vakfı) olarak eğitime harcandığını, haksız olarak alınan her kuruşun eğitim ihtiyacı olan çocuk ve gençlerin zararına olduğunu, müvekkil şirketin, iş kazası geçiren işçisini korumak, çocuklarının ihtiyaçlarını yerine getirmesini sağlamak adına, sağlık giderleri ile sağlık kuruluşlarına ulaşımını sürekli sağladığını, hiçbir mecburiyeti olmamasına rağmen, yaklaşık 2 yıl tam maaşını ödediğini, elektrikli sandalye aldığını ve her türlü maddi ve manevi desteği sağladığını, harcamalar dosyaya bildirildiğini ve bilirkişilerce hesaplama yapılmak üzere istenmiş olmasına rağmen, Mahkeme bu cihete hiç gitmediğini kusur açısından çelişkiler giderilmeden oluşan hükmün usul ve hukuka uygun olmadığını, davacı Mehmet D., gerek tanıklar ve gerekse mahkeme huzurunda açıkça dava konusu iş kazasının meydana gelmesinde kendi kusurunun bulunduğunu ikrar etmiş olmasına rağmen dikkate alınmadığını, Mahkeme kararında, tanık anlatımlarına yer verilmiş ise de tanık anlatımları yeterince dikkate alınmadığını, müvekkilin tüm iş güvenliği önlemlerini aldığını, davacı işçiye gerekli tüm eğitimlerin verildiğini, manevi tazminat tutarları fahiş olup sebepsiz zenginleşmeye yol açtığını, davacının kız kardeşleri olan diğer davacıların, Mahkemece hüküm altına alınan tazminata hak kazanmaları mümkün olmadığını, davacılardan Mehmet D. lehine 100.000 TL, Halil D. lehine 50.000 TL, Hilal D. lehine 50.000 TL, Şerife K. lehine 40.000 TL ve Şehide Ö. lehine 40.000 TL manevi tazminat talep edildiğini, Mahkeme ise her ne kadar davanın kabulü ile demiş ise de davacılardan Mehmet D. lehine 75.000 TL, Halil D. lehine 20.000 TL, Hilal D. lehine 20.000 TL, Şerife K. lehine 5.000 TL ve Şehide Ö. lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmettiğini, davacıların manevi tazminat taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmediğini, bu nedenle reddedilen tazminatlar yönünden davalı lehine de vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; "Mahkemece maluliyetin tespitine ilişkin prosedüre uygun hareket edildiğini, somut olayda; 01.08.2016 tarihli işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan heyet raporu oluşa, kabule ve dosya kapsamına uygun olup meydana gelen kazada davalı şirketin olayın meydana geldiği Hat-1 döküm hattının bulunduğu alanına swiç sistemli korkuluk yapılarak güvenli bulunması sağlamaması, burada güvenliğin çalışanların bilgi, tecrübe ve inisiyatifine terk edilmesinin kazazedeyi iş sağlığı güvenliği yönünden gereği gibi eğitmemiş, bilgilendirmemiş, bilinçlendirmemiş, emniyetli çalışma alışkanlığı kazandırmamış, denetlememiş, geniş anlamda denetim mekanizması oluşturmamış, emniyetsiz şekilde çalışmasını engellememiş olmasından dolayı kazanın meydana gelmesinde %65 oranında kusurlu olduğu, bu şirketin kusuru içerisinde olmak üzere Ceza Mahkemesinde kusurlu bulunup cezaları kesinleşmiş olan Yusuf C.'ın %1 oranında değerlendirildiği, kazazede işçi Mehmet D.'nin ise olay tarihinde 41 yaşında oluşabilecek tehlikelerin bilincinde SGK uzun vade hizmet dökümünde 02.09.1992 tarihinde işe girerek çeşitli işlerde giriş-çıkış yaparak çalıştığı, 21.10.2011 tarihinden beri de iş yerinde çalışan İSG eğitimlerine katıldığı ve iş tecrübesi sahibi bir eleman olarak hat-1 ünitesini durdurup durdurulmadığını kontrol edip emin olmadan, kendi emniyet ve güvenliğini sağlamada gerekli özen ve itinayı göstermeyerek hattın içerisine girerek dereceleri bozan ve kum tezeklerini kırmaya çalışarak dikkatsiz ve tedbirsiz davranmış olmasından dolayı kazanın meydana gelmesinde %35 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, raporun gerekli hukuki ve teknik verileri içermekte olup dosya kapsamı ve oluşa uygun olduğu, davalı vekilince istinaf dilekçesinde bu şekilde genel ifadeler kullanılmıştır. Bilirkişi raporundaki bu kalem alacağın hesaplama yöntem ve tekniklerine ilişkin açık ve net bir istinaf sebebi de ileri sürülmediği, davacıların yaptığı ödemelerin ifa amacı taşımadığı, bu ödemelerin yardım amaçlı olduğu destekten yoksun kalma tazminatıyla ilgi ve alakasının olmadığı tazminattan tenkisinin mümkün olmadığı, hükmedilen manevi tazminatların az olup sigortalıya 100.000 TL, çocuklara 30.000 TL’şer ve kardeşlere 10.000 TL’şer olarak hükmedilmesi yönünden yeniden karar verildiği, kaldırma kararı sonrası alınan PMF yaşam tablosuna göre hazırlanan 06.05.2020 tarihli aktüerya raporu davacı tarafa 14.06.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup 7226 sayılı Kanun'la getirilen değişikliklerde nazara alındığında rapora karşı 30.06.2020 tarihine kadar herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, söz konusu bilirkişi raporuna davacı tarafça itiraz edilmediği gibi rapordaki miktarlara göre ek dava açıldığı, hal böyle olunca belirtilen miktar davalı lehine usuli müktesep hak oluşturduğundan 10.03.2022 tarihli raporun nazara alınmasına olanak olmayıp davacının buna ilişen istinaf talebinin kabulünün mümkün olmadığı, Yargıtay 9.H.D'sinin 14.03.2022 tarihli - 2022/1985 E. - 2022/3372 K. sayılı içtihadı doğrultusunda belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklar bakımından ek dava açılamayacağı dikkate alınarak birleşen ek davanın derdestlik dava şartı sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107/2 nci maddesi uyarınca davacı vekiline talep artırımı dilekçesi sunması için süre verildiği, davacı vekilinin 20.12.2022 tarihli harç tamamlama dilekçesiyle taleplerini 915.494,57 TL yükselttiği, ancak davalı lehine oluşan usuli müktesep hak olgusu gözetilerek davacının 5606,50 TL geçiçi iş göremezlik ve 356.388,98 TL sürekli iş göremezlik olarak toplam 361.995,48 TL destekten yoksun kalma tazminatı hüküm altına alındığı, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2019/1688 E. - 2019/6432 K. sayılı içtihadı gereği davacılar ve davalı lehine manevi tazminat yönünden tek vekalet ücreti takdir edildiği" gerekçeleriyle

"A) Tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile Osmaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2018/82 Esas - 2022/60 Karar sayılı ilamının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına,

B) Asıl Davanın kısmen kabulü ile

1- Davacının 5.606,50 TL geçiçi iş göremezlik ve 356.388,98 TL sürekli iş göremezlik olarak toplam 361.995,48 TL destekten yoksun kalma tazminatının 01.05.2014 tarihli kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,

2- Manevi tazminat talepleri yönünden; sigortalı Mehmet lehine 100.000 TL, Oğlu Halil ve Kızı Hilal lehlerine 30.000 TL’şer, Kardeşler Şerife ve Şehide lehlerine 10.000 TL’şer manevi tazminatın 01.05.2014 tarihli kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.

C) Birleşen (Bakıcı Gideri Talepli) 2019/3 Esas sayılı dava yönünden; bakıcı gideri talebi yönünden açılan davanın feragat nedeniyle reddine,

D) Birleşen 2021/59 Esas sayılı davanın HMK'nın 114/1-ı ve 115/2 nci maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine," karar verildiği anlaşılmıştır.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılardan Mehmet D. ve davalı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılardan Mehmet D. vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde sunulan talep artırım dilekçesinin tamamen hüküm altına alınması gerektiğini; yargılamada fazlaya ilişkin talep hakkı saklı tutulduğundan asgari ücret değişikliklerinden yararlanması gerektiğini, asgari ücret değişikliklerinin usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğunu kamu düzeninden kaynaklı olarak uygulanması gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosyadaki kusur raporları arasında çelişkinin giderilmeden son rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının kendi kusurlu davranışını ikrar ettiği sistemi durdurmadan dereceler arasından geçtiğini, bu delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü tanık beyanlarının dikkate alınmadığını Ceza dava dosyasında kusur raporlarında asli kusurun davacıya verildiğinin gözetilmediğini, davacıya verilen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinden 11.01.2012 tarihli eğitimde sistem çalışırken hareketli bölgelerden geçilmemesinin belirtildiğini, vardiya devrinin 08.00 olmasına karşın 07.40 dikkate alınarak paydos olacağını düşünen davacı beyanına itibar edilemeyeceğini, davacı beyanının kendi tanıklarınca çürütüldüğünün gözetilmediğini, davacı temyiz itirazlarına cevapla asgari ücret değişikliklerinin dikkate alınmayacağını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, temyiz kapsam ve nedenlerine göre iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi tazminat istemi noktasındadır.

2. İlgili Hukuk

"Temyiz incelemesinin kapsamı" açısından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleridir. "Dava yığılması (objektif dava birleşmesi)" açısından aynı Kanun'un 110 uncu maddesidir. "Tazminat miktarının tayin ve tespiti" açısından kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan kanun hükümleri gözetildiğinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417 ve 114 maddeleri delaletiyle 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56 ncı maddeleri, "Olayın iş kazası olarak tespiti ile SGK yönünden sonuçları" için 5510 sayılı Kanun'un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin alınacak tedbirler bakımından işyerinin nitelik ve kapsamına göre 4857 sayılı İş Kanun'un 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun'u maddeleri, "Usuli kazanılmış hak" yönünden 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, kusur oran ve aidiyeti ile usuli kazanılmış haklar kapsamında hükme esas alınan hesap raporundaki tespitlerin dosya içeriği ve dairemizce benimsenen ilkelere uygun olduğu, ne var ki ek davanın usulden reddi noktasında dairemizce kabul edilmeyen içtihat dikkate alınarak karar verilmesi yerinde görülmemiş ise de sonucu itibariyle hüküm altına alınan maddi tazminat miktarının usul ve kanuna uygun belirlenmesi nedeniyle sonucu itibariyle kurulan hükmün yerinde olması sebebiyle bu hususun bozma sebebi yapılamayacağı gözetilerek usul ve kanuna uygun olan hükme yönelik davacı ve davalı taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile anılan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacılardan Mehmet D. ve davalı taraf vekillerinin maddi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

2. Aşağıda dökümü yapılan bakiye karar harçlarının ilgililerden tahsiline,

3. Dairemizde icra edilen duruşmada davacı Mehmet D. ve davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 28.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı Mehmet D.'ye 28.000,00 TL vekalet ücretinin de davacı Mehmet D.'den alınarak davalıya verilmesine,

4. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                   Üye                  Üye                      Üye  
Mustafa Taş        Ali İnceman       Bektaş Kar      Faruk Kaymak      Yılmaz Akıncı

İÇTİHAT YORUMU : Belirsiz alacak davasının hukukî niteliğini Türk, İsviçre ve Alman Hukuku’nda yer alan doktrin görüşleri doğrultusunda, sonrasında ise kısmî davanın genel anlamda tanımını ortaya koymak gerekir.

Belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir davadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 59; SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 23, 111, 299, 343; AKİL, Cenk, Kısmî Dava, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 105; BAHADIR, Zeynep, Medenî Usûl Hukukunda Kısmî Karar, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 155)

Doktrindeki katıldığımız hâkim görüşe göre belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibarı ile tam bir eda davasıdır. (PEKCANITEZ, s. 31; SİMİL, s. 23, 111, 299, 343; KİRAZ, Taylan Özgür, “Belirsiz Alacak Dâvası”, Çatı Dergisi, S: 30, Y: 2012, s. 16; AKİL, s. 105; ASLAN, Kudret/ AKYOL ASLAN, Leyla/ KİRAZ, Taylan Özgür, “Koşulları Oluşmadan Açılan Belirsiz Alacak Davasında Mahkemece Verilecek Karar”, DEÜHFD, C: 16, Özel Sayı (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan), Y: 2014, s. 998, 999; TANRIVER, Süha, Medenî Usûl Hukuku, C: I, Tümüyle Gözden Geçirilmiş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 597; KARAASLAN, Varol, “Belirsiz Alacak Davası/Kısmi Dava - Bir Madalyonun İki Yüzü Mü?”, YÜHFD, C: VIII, Özel Sayı (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kuruluşunun 20. Yılı Armağanı), Y: 2016, s. 214, 217; PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C: II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 1025; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 4. Baskı, C: 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 2378; BAHADIR, s. 153, 154; BUDAK, Ali Cem/ KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 148; ERCAN ÖZLER, Meltem, Medenî Usûl Hukuku’nda Dava Konusu, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 318; EROĞLU, Orhan, Islah, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 228; DURAN, Osman, Medeni Usul Hukukunda Taleple Bağlılık İlkesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 116. Doktrinde İYİLİKLİ, belirsiz alacak davasının nitelik itibarı ile tespit davasından çok eda davasına yakın olduğu görüşündedir. (İYİLİKLİ, Ahmet Cahit, Hukuk Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 604). İsviçre ve Alman hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili yazılan monografik eserlerde de, belirsiz alacak davası, eda davası olarak kabul edilmektedir. (BAUMANN WEY, Sabine, Die unbezifferte Forderungsklage nach Art. 85 ZPO, Schulthess Verlag, Zürich, 2013, s. 7; GUT, Nicolas, Die unbezifferte Forderungsklage nach der Schweizerischen Zivilprozessordnung, Helbing Lichtenhahn Verlag, Basel, 2014, s. 4; KURTOĞLU, Bahar Tuna, Die unbezifferte Forderungsklage Analyse, Problemstellungen und Lösungsansätze, bezogen auf das türkische, schweizerische und deutsche Recht, Peter Lang Verlag, Berlin, 2019, s. 46, 122, 312)

Kısmî dava ise davacının aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı dava şeklinde tanımlanabilir. (PEKCANITEZ (Pekcanıtez Usûl), s. 990; AKİL, s. 63; ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder/ TAŞPINAR AYVAZ, Sema/ HANAĞASI, Emel, Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş ve 7251 sayılı Kanun Değişiklikleri İşlenmiş 6. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 290; GÖRGÜN, L. Şanal/ BÖRÜ, Levent/ TORAMAN, Barış/ KODAKOĞLU, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 28.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunla Değiştirilmiş, Güncellenmiş 9. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 287; BUDAK/KARAASLAN, s. 146)

Belirsiz alacak davası, TAM BİR EDA DAVASI olduğu için kısmî davanın aksine sonradan EK DAVA AÇILAMAZ. Kaldı ki, somut olayda, davacı belirsiz alacak davası şeklinde açtığı davasında, kanun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve hâkimin kendisine verdiği süre içerisinde talep artırımı yapmak yerine ek dava açmasında da, hukukî yararı bulunmamaktadır.

“Belirsiz alacak davasının açılmasından sonra ek dava açılamaz” şeklindeki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 17 Mayıs 2023 ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 20 Eylül 2023 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasinin-acilmasindan-sonra-ek-dava-acilamaz

"Belirsiz alacak davasından sonra ek dava açılamaz" şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 29 Haziran 2021 ve 14 Mart 2022 tarihli kararları için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/belirsiz-alacak-davasindan-sonra-ek-dava-acilamaz

Bu konudaki daha detaylı açıklamaların yer aldığı internet erişimine açık çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Belirsiz Alacak Davasından Sonra Ek Dava Açılabilir Mi?, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 7, S: 12, Y: 2022, s. 83-107.

İlgili makale için bkz.

https://bit.ly/3PLXHhh