
YK ÜYESİ HAKKINDA İBRA EDİLMEME VE SORUMLULUK DAVASI AÇILMASI KARARI VERİLEREK SORUMLULUK DAVASI AÇILMIŞSA, PAY SAHİBİ YK ÜYESİNİN KARARIN İPTALİ İÇİN HUKUKÎ YARARI BULUNMAMAKTADIR
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/5361
Karar No : 2024/9065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 13.07.2023
SAYISI : 2021/54 Esas, 2023/1142 Karar
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 03.12.2024 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat R.A. ile davalı vekili Avukat Ö.K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketin toplam 16.333.350 hissesinden 1.023.557 adedine sahip olduğunu, 13.009.346 hissenin D. Holding A.Ş.'ye, 1.023.557 adedin Ahmet Sinan U.'a, 1.023.557 adedin Ali U.'a, 163.333 adedin Ayşegül Aslı M.'na ait olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun aldığı karar üzerine olağan genel kurul toplantısının 14.05.2018 tarihinde yapıldığını, olağan genel kurulda gündemin 6. maddesi gereğince alınan karar ile müvekkilinin ibra edilmediğini ve hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yine olağan genel kurulda gündemin 7. maddesi gereğince alınan karar ile esas sözleşmeye aykırı olarak davalı şirketin sermayesinin en az %15'ine sahip hissedarlar tarafından önerilen aday yerine davalı şirketin hakim hissedarı konumunda bulunan D. Holding A.Ş. tarafından önerilen Mehmet A.'ın yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesine karar verildiğini, olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 numaralı kararların kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 numaralı kararın esas sözleşmeye aykırı olduğunu iddia ederek davalı şirketin 14.05.2018 tarihli olağan genel kurulunda alınan 6 ve 7 numaralı kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde;14.05.2018 tarihli olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 numaralı kararların kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 numaralı kararın esas sözleşmeye aykırı olmadığını, zira davacıya yönelik işlem yapılması kararının davacının pay sahipliği sıfatından değil, yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklandığını, eşit şartlardaki pay sahiplerinin gerek pay sahipliği haklarını kullanırken gerek ortaklığa karşı borçlarını ifa ederken eşit muameleye tabi tutulması şeklinde ifade edilebilecek eşit işlem ilkesinin bu sebeple somut olaya uygulanamayacağını, davacının şirkette CEO olarak görevlendirildiğini, bu çerçevede şirketi devamlı zarar ettirerek yüklü miktarda borç altına soktuğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olarak vazifelerini ifa etmemekle şirketi zarara soktuğunu, bu nedenle ibra edilmediği gibi hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin tamamının ibrasının zorunlu olmasını gerektiren yasal düzenleme bulunmaması, CEO olarak görevlendirilen davacının da şirketi zarara sokması nedeniyle davacının ibra edilmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığını, genel kurul toplantısında diğer pay sahiplerinin alınan kararlara muhalefet etmediklerini, diğer pay sahiplerinin ancak birlikte yönetim kuruluna aday gösterebileceklerini, tek başına davacının aday gösterme hakkının esas sözleşme gereğince bulunmadığı gibi davacının eldeki davayı da tek başına açamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalı şirketin esas sözleşmesinin 12. maddesi ile yönetim kuruluna, sermayeyi temsil eden payların %15'ini temsil eden pay sahiplerinin 1 üye, kalan %20 paya sahip olanların 1 üye, geriye kalan % 30'a sahip pay sahiplerinin 1 üye ve % 35'e sahip olanların 1 üye aday gösterme hakkının bulunduğunun düzenlendiği, 29.07.2013 tarihli ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesinde, yönetim kuruluna 4 üye seçileceği, üyelerden üçünün D. Holding A.Ş., 1'inin azınlık ortaklar tarafından gösterilen adayın genel kurulca seçileceğinin düzenlendiği, somut olayda, 14.05.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6. ve 7. maddeleri ile şirkette %19,81 oranında pay sahibi olanların aday olarak gösterdiği davacının, geçmiş yıllar, özellikle 2017 yılındaki 80.056.832 TL faaliyet zararı nedeniyle ibra edilmeyerek sorumluluk davası açılmasına, azlık pay sahipleri tarafından (%19,81) aday gösterilen davacının yerine D. Holding A.Ş. tarafından gösterilen adayın oy çokluğuyla seçilmesine karar verildiği, davacının fiillerinin 2017 yılı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve zararın açıklaması olmadan ibra edilmemesine karar verilmesinin kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bu nedenle gündemin 6. maddesi gereğince alınan ibra edilmeme ve davacı hakkında sorumluluk davası açılması yönündeki kararın iptalinin gerektiği, yine esas sözleşmenin 12. maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine D. Holding A.Ş. tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu, 7. maddede alınan kararın iptalinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin genel kurulunda ibraya ilişkin 6 numaralı ve yönetim kurulu seçimine ilişkin 7 numaralı kararın iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemeleri ya da daha önce alınan bir ibra kararının yine genel kurul marifeti ile geri alınması halinin başlı başına iptal davasına konu edilmesi durumunda, yerleşik yargı kararlarına göre davacıların hukuki yararlarının bulunmadığı kabul edildiği, hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için yönetim kurulu üyeleri hakkında ayrı bir sorumluluk davasının makul bir süre de açılıp açılmadığının beklenmesi gerektiği, zira yönetim kurulu üyelerinin görevleri ile ilgili iş ve işlemlere ilişkin inceleme ve değerlendirmelerin sorumluluk davasında somuta indirgenmek suretiyle ele alınarak sonuca bağlandığı ve sorumluluk davası açılmaksızın sırf ibra etmeme yönündeki kararların, ilgililer hakkında herhangi bir hukuksal sonuç meydana getirmediği, somut olayda davacının ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına dair karar alınmış ise de, davacı yönetim kurulu üyesi hakkında genel kurul kararına dayalı olarak açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığı, bu nedenle davacının hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınmaksızın işin esasına girilerek genel kurulda alınan 6 numaralı kararın iptaline karar verilmesinin doğru görülmediği, davacının, genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı, bu nedenle dava açma hakkının bulunduğu, pay oranına bakılmaksızın her pay sahibine tanınan bir hak olduğundan davalı vekilinin davacının %15 paya sahip olmadığı ve dava açmaya yetkili bulunmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde görülmediği, genel kurul tutanağının 7. bendinde aday gösterilen davacının, şirketin zarar etmesi ve zararın pay sahibi D. Holding A.Ş. tarafından finanse edilmesi, azınlık pay sahiplerinin zararın finanse edilmesine yönelik bir girişimlerinin olmaması, davacının şirketi sürekli zarara uğratması nedeniyle reddedildiği, davacının önceki olağan genel kurul toplantılarında diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ibra edildiği, bunun dışında 14.05.2018 tarihli genel kurul toplantısından sonra boşalan yönetim kurulu üyeliği için davacıya genel kurul kararı ile çelişki oluşturacak şekilde teklifte bulunulduğu, bu durumda esas sözleşmenin 12. maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine D. Holding Anonim Şirketi tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu, Mahkemece genel kurulda alınan 7 numaralı kararın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 14.05.2018 tarihli genel kurulda alınan 7 numaralı kararın iptaline, 6 numaralı kararın iptali isteminin reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı şirketin 14.05.2018 günlü olağan genel kurul toplantısında davacının ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin alınan gündemin 6 numaralı kararı ile yönetim kuruluna üye seçimine ilişkin alınan 7 numaralı kararın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı, 14.05.2018 günlü olağan genel kurul toplantısında ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin alınan 6 numaralı kararın iptalini istemiş, İlk Derece Mahkemesince bu kararın iptaline karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince davacının bu kararın iptali için dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken hukuki sorun, yönetim kurulu üyesinin ibra edilmemesi ve hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiği, ancak hakkında sorumluluk davası açılmadığı bir durumda, ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılması kararına karşı iptal davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin konu ile ilgili ilamları irdelendiğinde bir kısım kararlarda, sadece ibra edilmeme yönünde karar verilip sorumluluk davası açılmasına karar verilmediği hallerde, bu durumun tek başına uygulanabilir bir karar olmadığı, haklarında sorumluluk davası açılması yolunda alınmış genel kurul kararı bulunmadan önceki bir aşamada bu kararın iptalinin talep edilebilmesinin mümkün görülmediği, sorumluluk kararı ve davası için makul bir sürenin geçmesi beklenilmeden açılan davanın dinlenilemeyeceği kabul edilmiştir. Bazı kararlarda ise, sorumluluk davası açılmasına karar verilmemiş olsa bile ibra edilmeme kararının iptali için dava açmakta hukuki yararın bulunduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.10.2023 tarihli, 2022/3989 E. ve 2023/6219 K. sayılı kararı) kabul edilmiştir. Diğer bir kısım kararlarda, davacı hakkında genel kurulda alınan ibra edilmeme kararına dayanılarak alınmış bir sorumluluk davası açılması kararı ile açılmış bir sorumluluk davası bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davasının mevcut olduğunun belirlenmesi hâlinde, davacı hakkında verilen ibra edilmeme kararının açılmış sorumluluk davasında değerlendirilecek olması karşısında, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığının kabulü ile davanın reddi gerektiği, ancak, davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığının ve makul bir süre geçmesine rağmen bu davanın açılmadığının anlaşılması hâlinde ise alınan ibra edilmeme kararının, kanun, ana sözleşme hükümleri ve iyi niyet esaslarına aykırı bulunup bulunmadığı yönlerinden tarafların dayandıkları deliller de değerlendirilmek suretiyle ortaya çıkacak sonuca göre davacının istemi hakkında bir karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bir kısım kararlarda ise, bir yönetim kurulu üyesinin kendisinin ibra edilmemesine dair genel kurul kararının iptali davası açabilmesi için bu kararın alındığı tarihten itibaren makul bir süre geçtiği hâlde aleyhine sorumluluk davası açılmaması gerektiği, aksi hâlde yani bir sorumluluk davası açılması hâlinde, yöneticinin kendisinin ibra edilmemesine dair kararın iptalini istemekte hukuki yararı bulunmadığı, zira anılan ibra edilmeme kararının yerinde olup olmadığının, açılmış bulunan bu sorumluluk davasında somut nedenleriyle birlikte incelenip değerlendirileceği, ancak davacının ibra edilmemesi kararının yanında, aynı zamanda davacı hakkında sorumluluk davası açılmasına da karar verildiği bir durumda, davacı yönetim kurulu üyesinin dava açmakta hukuki yararının bulunduğu içtihat edilmiş olup konuya ilişkin yerleşik bir uygulamanın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yargı kararlarının yeknesak olması, birbiriyle çelişkili kararların bulunmaması gerek hukuk güvenliği gerekse kamu düzenini yakından ilgilendiren bir husustur. Somut vakıa vesilesiyle günümüze dek farklı şekillerde çıkan kararların ilkesel biri çerçeveye oturtulması ve bundan böylede uygulamanın bu şekilde yürütülmesi sonucuna varılmıştır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde; yönetim kurulu üyesi hakkında sadece ibra edilmeme kararı alındığı bir durumda, pay sahibi ilgili yönetim kurulu üyesinin ibra edilmeme kararının iptali için dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Yönetim kurulu üyesi hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verildiği bir durumda sorumluluk davası açılmamışsa, pay sahibi ilgili yönetim kurulu üyesinin ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılması yönündeki kararın iptali için dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Yönetim kurulu üyesi hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verildiği bir durumda sorumluluk davası açılmışsa, artık pay sahibi yönetim kurulu üyesinin kararın iptali için dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Zira açılacak sorumluluk davasında ilgili yönetim kurulu üyesi iptal davasında gündeme getireceği tüm itiraz ve def'ilerini ileri sürme imkân ve kabileyetine sahip olacağından müstakilen iptal davası açmasında usul ekonomisi yönünden de hukuki yarar bulunmayacaktır.
Somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davacı hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verilmiş ise de hakkında sorumluluk davası açılmamıştır. Bu durumda davacının (6) numaralı kararın iptalini istemekte hukuki yararı bulunduğu gözetilerek dosyadaki deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
VI. SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.12.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Abdullah Yaman Mehmet Tunç İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir Okan Albayrak
YK ÜYESİ HAKKINDA İBRA EDİLMEME VE SORUMLULUK DAVASI AÇILMASI KARARI VERİLEREK SORUMLULUK DAVASI AÇILMIŞSA, PAY SAHİBİ YK ÜYESİNİN KARARIN İPTALİ İÇİN HUKUKÎ YARARI BULUNMAMAKTADIR
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2023/5361
Karar No : 2024/9065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 13.07.2023
SAYISI : 2021/54 Esas, 2023/1142 Karar
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 03.12.2024 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat R.A. ile davalı vekili Avukat Ö.K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketin toplam 16.333.350 hissesinden 1.023.557 adedine sahip olduğunu, 13.009.346 hissenin D. Holding A.Ş.'ye, 1.023.557 adedin Ahmet Sinan U.'a, 1.023.557 adedin Ali U.'a, 163.333 adedin Ayşegül Aslı M.'na ait olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun aldığı karar üzerine olağan genel kurul toplantısının 14.05.2018 tarihinde yapıldığını, olağan genel kurulda gündemin 6. maddesi gereğince alınan karar ile müvekkilinin ibra edilmediğini ve hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yine olağan genel kurulda gündemin 7. maddesi gereğince alınan karar ile esas sözleşmeye aykırı olarak davalı şirketin sermayesinin en az %15'ine sahip hissedarlar tarafından önerilen aday yerine davalı şirketin hakim hissedarı konumunda bulunan D. Holding A.Ş. tarafından önerilen Mehmet A.'ın yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesine karar verildiğini, olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 numaralı kararların kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 numaralı kararın esas sözleşmeye aykırı olduğunu iddia ederek davalı şirketin 14.05.2018 tarihli olağan genel kurulunda alınan 6 ve 7 numaralı kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde;14.05.2018 tarihli olağan genel kurulda alınan 6 ve 7 numaralı kararların kanuna, esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşit davranma ilkesine ve 7 numaralı kararın esas sözleşmeye aykırı olmadığını, zira davacıya yönelik işlem yapılması kararının davacının pay sahipliği sıfatından değil, yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklandığını, eşit şartlardaki pay sahiplerinin gerek pay sahipliği haklarını kullanırken gerek ortaklığa karşı borçlarını ifa ederken eşit muameleye tabi tutulması şeklinde ifade edilebilecek eşit işlem ilkesinin bu sebeple somut olaya uygulanamayacağını, davacının şirkette CEO olarak görevlendirildiğini, bu çerçevede şirketi devamlı zarar ettirerek yüklü miktarda borç altına soktuğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olarak vazifelerini ifa etmemekle şirketi zarara soktuğunu, bu nedenle ibra edilmediği gibi hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerinin tamamının ibrasının zorunlu olmasını gerektiren yasal düzenleme bulunmaması, CEO olarak görevlendirilen davacının da şirketi zarara sokması nedeniyle davacının ibra edilmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığını, genel kurul toplantısında diğer pay sahiplerinin alınan kararlara muhalefet etmediklerini, diğer pay sahiplerinin ancak birlikte yönetim kuruluna aday gösterebileceklerini, tek başına davacının aday gösterme hakkının esas sözleşme gereğince bulunmadığı gibi davacının eldeki davayı da tek başına açamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalı şirketin esas sözleşmesinin 12. maddesi ile yönetim kuruluna, sermayeyi temsil eden payların %15'ini temsil eden pay sahiplerinin 1 üye, kalan %20 paya sahip olanların 1 üye, geriye kalan % 30'a sahip pay sahiplerinin 1 üye ve % 35'e sahip olanların 1 üye aday gösterme hakkının bulunduğunun düzenlendiği, 29.07.2013 tarihli ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesinde, yönetim kuruluna 4 üye seçileceği, üyelerden üçünün D. Holding A.Ş., 1'inin azınlık ortaklar tarafından gösterilen adayın genel kurulca seçileceğinin düzenlendiği, somut olayda, 14.05.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6. ve 7. maddeleri ile şirkette %19,81 oranında pay sahibi olanların aday olarak gösterdiği davacının, geçmiş yıllar, özellikle 2017 yılındaki 80.056.832 TL faaliyet zararı nedeniyle ibra edilmeyerek sorumluluk davası açılmasına, azlık pay sahipleri tarafından (%19,81) aday gösterilen davacının yerine D. Holding A.Ş. tarafından gösterilen adayın oy çokluğuyla seçilmesine karar verildiği, davacının fiillerinin 2017 yılı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve zararın açıklaması olmadan ibra edilmemesine karar verilmesinin kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bu nedenle gündemin 6. maddesi gereğince alınan ibra edilmeme ve davacı hakkında sorumluluk davası açılması yönündeki kararın iptalinin gerektiği, yine esas sözleşmenin 12. maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine D. Holding A.Ş. tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu, 7. maddede alınan kararın iptalinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin genel kurulunda ibraya ilişkin 6 numaralı ve yönetim kurulu seçimine ilişkin 7 numaralı kararın iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemeleri ya da daha önce alınan bir ibra kararının yine genel kurul marifeti ile geri alınması halinin başlı başına iptal davasına konu edilmesi durumunda, yerleşik yargı kararlarına göre davacıların hukuki yararlarının bulunmadığı kabul edildiği, hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için yönetim kurulu üyeleri hakkında ayrı bir sorumluluk davasının makul bir süre de açılıp açılmadığının beklenmesi gerektiği, zira yönetim kurulu üyelerinin görevleri ile ilgili iş ve işlemlere ilişkin inceleme ve değerlendirmelerin sorumluluk davasında somuta indirgenmek suretiyle ele alınarak sonuca bağlandığı ve sorumluluk davası açılmaksızın sırf ibra etmeme yönündeki kararların, ilgililer hakkında herhangi bir hukuksal sonuç meydana getirmediği, somut olayda davacının ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına dair karar alınmış ise de, davacı yönetim kurulu üyesi hakkında genel kurul kararına dayalı olarak açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığı, bu nedenle davacının hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınmaksızın işin esasına girilerek genel kurulda alınan 6 numaralı kararın iptaline karar verilmesinin doğru görülmediği, davacının, genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı, bu nedenle dava açma hakkının bulunduğu, pay oranına bakılmaksızın her pay sahibine tanınan bir hak olduğundan davalı vekilinin davacının %15 paya sahip olmadığı ve dava açmaya yetkili bulunmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde görülmediği, genel kurul tutanağının 7. bendinde aday gösterilen davacının, şirketin zarar etmesi ve zararın pay sahibi D. Holding A.Ş. tarafından finanse edilmesi, azınlık pay sahiplerinin zararın finanse edilmesine yönelik bir girişimlerinin olmaması, davacının şirketi sürekli zarara uğratması nedeniyle reddedildiği, davacının önceki olağan genel kurul toplantılarında diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ibra edildiği, bunun dışında 14.05.2018 tarihli genel kurul toplantısından sonra boşalan yönetim kurulu üyeliği için davacıya genel kurul kararı ile çelişki oluşturacak şekilde teklifte bulunulduğu, bu durumda esas sözleşmenin 12. maddesi ve ortaklık sözleşmesinin 4.2.1 maddesine aykırı olarak azlık pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna aday gösterilen davacının seçilmeyerek yerine D. Holding Anonim Şirketi tarafından gösterilen adayın seçilmesinin şirket esas sözleşmesine ve ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu, Mahkemece genel kurulda alınan 7 numaralı kararın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 14.05.2018 tarihli genel kurulda alınan 7 numaralı kararın iptaline, 6 numaralı kararın iptali isteminin reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı şirketin 14.05.2018 günlü olağan genel kurul toplantısında davacının ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin alınan gündemin 6 numaralı kararı ile yönetim kuruluna üye seçimine ilişkin alınan 7 numaralı kararın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı, 14.05.2018 günlü olağan genel kurul toplantısında ibra edilmemesine ve hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin alınan 6 numaralı kararın iptalini istemiş, İlk Derece Mahkemesince bu kararın iptaline karar verilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince davacının bu kararın iptali için dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken hukuki sorun, yönetim kurulu üyesinin ibra edilmemesi ve hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiği, ancak hakkında sorumluluk davası açılmadığı bir durumda, ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılması kararına karşı iptal davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin konu ile ilgili ilamları irdelendiğinde bir kısım kararlarda, sadece ibra edilmeme yönünde karar verilip sorumluluk davası açılmasına karar verilmediği hallerde, bu durumun tek başına uygulanabilir bir karar olmadığı, haklarında sorumluluk davası açılması yolunda alınmış genel kurul kararı bulunmadan önceki bir aşamada bu kararın iptalinin talep edilebilmesinin mümkün görülmediği, sorumluluk kararı ve davası için makul bir sürenin geçmesi beklenilmeden açılan davanın dinlenilemeyeceği kabul edilmiştir. Bazı kararlarda ise, sorumluluk davası açılmasına karar verilmemiş olsa bile ibra edilmeme kararının iptali için dava açmakta hukuki yararın bulunduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.10.2023 tarihli, 2022/3989 E. ve 2023/6219 K. sayılı kararı) kabul edilmiştir. Diğer bir kısım kararlarda, davacı hakkında genel kurulda alınan ibra edilmeme kararına dayanılarak alınmış bir sorumluluk davası açılması kararı ile açılmış bir sorumluluk davası bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davasının mevcut olduğunun belirlenmesi hâlinde, davacı hakkında verilen ibra edilmeme kararının açılmış sorumluluk davasında değerlendirilecek olması karşısında, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığının kabulü ile davanın reddi gerektiği, ancak, davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığının ve makul bir süre geçmesine rağmen bu davanın açılmadığının anlaşılması hâlinde ise alınan ibra edilmeme kararının, kanun, ana sözleşme hükümleri ve iyi niyet esaslarına aykırı bulunup bulunmadığı yönlerinden tarafların dayandıkları deliller de değerlendirilmek suretiyle ortaya çıkacak sonuca göre davacının istemi hakkında bir karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bir kısım kararlarda ise, bir yönetim kurulu üyesinin kendisinin ibra edilmemesine dair genel kurul kararının iptali davası açabilmesi için bu kararın alındığı tarihten itibaren makul bir süre geçtiği hâlde aleyhine sorumluluk davası açılmaması gerektiği, aksi hâlde yani bir sorumluluk davası açılması hâlinde, yöneticinin kendisinin ibra edilmemesine dair kararın iptalini istemekte hukuki yararı bulunmadığı, zira anılan ibra edilmeme kararının yerinde olup olmadığının, açılmış bulunan bu sorumluluk davasında somut nedenleriyle birlikte incelenip değerlendirileceği, ancak davacının ibra edilmemesi kararının yanında, aynı zamanda davacı hakkında sorumluluk davası açılmasına da karar verildiği bir durumda, davacı yönetim kurulu üyesinin dava açmakta hukuki yararının bulunduğu içtihat edilmiş olup konuya ilişkin yerleşik bir uygulamanın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yargı kararlarının yeknesak olması, birbiriyle çelişkili kararların bulunmaması gerek hukuk güvenliği gerekse kamu düzenini yakından ilgilendiren bir husustur. Somut vakıa vesilesiyle günümüze dek farklı şekillerde çıkan kararların ilkesel biri çerçeveye oturtulması ve bundan böylede uygulamanın bu şekilde yürütülmesi sonucuna varılmıştır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde; yönetim kurulu üyesi hakkında sadece ibra edilmeme kararı alındığı bir durumda, pay sahibi ilgili yönetim kurulu üyesinin ibra edilmeme kararının iptali için dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Yönetim kurulu üyesi hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verildiği bir durumda sorumluluk davası açılmamışsa, pay sahibi ilgili yönetim kurulu üyesinin ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılması yönündeki kararın iptali için dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Yönetim kurulu üyesi hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verildiği bir durumda sorumluluk davası açılmışsa, artık pay sahibi yönetim kurulu üyesinin kararın iptali için dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Zira açılacak sorumluluk davasında ilgili yönetim kurulu üyesi iptal davasında gündeme getireceği tüm itiraz ve def'ilerini ileri sürme imkân ve kabileyetine sahip olacağından müstakilen iptal davası açmasında usul ekonomisi yönünden de hukuki yarar bulunmayacaktır.
Somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davacı hakkında ibra edilmeme ve sorumluluk davası açılmasına karar verilmiş ise de hakkında sorumluluk davası açılmamıştır. Bu durumda davacının (6) numaralı kararın iptalini istemekte hukuki yararı bulunduğu gözetilerek dosyadaki deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
VI. SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.12.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Abdullah Yaman Mehmet Tunç İsmail Yavuz Döndü Deniz Bilir Okan Albayrak