KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

WHATSAPP MESAJININ DAVALIDAN GELİP GELMEDİĞİ ARAŞTIRILARAK DAVALIDAN GELMİŞ OLMASI HALİNDE YAZILI DELİL BAŞLANGICI OLARAK KABUL EDİLMELİDİR.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2023/3928
Karar No      : 2024/3869

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       : 
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
TARİHİ                                 : 22.05.2023
SAYISI                                 : 2021/1808 E., 2023/1596 K.

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulüne, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 26.11.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat M.N.K. ile davalı asil Fatma İnci Ç. ve vekili Avukat R.C., davalı Perihan İ. ve vekili Avukat H.I.'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davalılar ile imzalanan 18.11.2015 tarihli iki ayrı sözleşme ile davalıların müvekkili şirketin sahibi bulunduğu ilaç ruhsatlarından, yeniden adlandırılan ikisi hakkında mevcut ruhsatların arasına "isim ve barkod değişikliği uygundur" ibaresi ile şerh verilmesinin veya yeniden ruhsat verilmesi halinde, bu yeni ruhsatlara ve satış iznine "barkod değişikliği" ibaresinin verilmesinin ve bu ürünlerle ilgili ithal izinlerinin ve kontrol belgelerinin alınmasının sağlanması hizmetleri için danışmanlık hizmeti vermeyi üstlendiklerini, ifa süresinin sözleşmelerin imza tarihinden itibaren 15 gün olarak belirlenmesine rağmen davalıların ifa süresi içerisinde taahhütlerini yerine getirmediklerinden sözleşmelerin 3. maddesi gereğince sözleşmeyi feshettiklerini ve sözleşmeler gereği teslim edilen teminat senetlerinin iadesini istediklerini, ancak davalıların bonoların iadesine yanaşmadıklarını ileri sürerek; 18.11.2015 tarihli iki ayrı sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğinin tespitini, davalılara verilen teminat bonolarından dolayı davalılara borçlu bulunmadığının tespiti ile bonoların iadesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Fatma İnci Ç.; davaya konu olan sözleşmedeki hususları tamamıyla yerine getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı Perihan İ.  davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve esası belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan sözleşmelere göre her iki iş için de ifa süresinin 15 gün olarak belirlendiği, 15 gün içerisinde sözleşme konusu proje, sözleşmede belirtilen şekilde yerine getirilmemiş ise tarafların söz konusu sözleşmeyi feshedeceği ve teminat senetlerini geri alacağının belirtildiği, sözleşmenin süresi 31 Aralık 2020 tarihine kadar geçerlidir hükmünün ifa ile ilgili olmadığı, davalıların, sözleşmede belirlenen süre içerisinde sözleşmede yazılı şekilde edimlerini yerine getirmedikleri, her ne kadar bilirkişi raporunda bir kısım ilaçların ithallerinin kendilerinin yaptığı hizmet nedeniyle gerçekleştiği belirtilmiş, davalıların da kendilerinin yaptığı hizmetler nedeniyle bu ithatların yapıldığını savunmuş iseler de sözleşmenin içeriği gözönünde bulundurulduğunda davalıların edimlerini yerine getirmedikleri, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, teminat senetlerinin bedelsiz kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne taraflar arasında imzalanan 18.11.2015 tarihli 2 ayrı sözleşmenin haklı sebeple fesih edildiğinin ve dava konusu 09.12.2015 ödeme tarihli 50.000,00 USD bedelli, 09.12.2015 ödeme tarihli 250.000,00 USD bedelli, 22.01.2016 ödeme tarihli 250.000,00 USD bedelli ve 22.01.2016 ödeme tarihli 50.000,00 USD bedelli, borçlusu davacı alacaklısı davalılar olan senetlerden dolayı, davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, senetlerin davacıya iadesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, bu nedenle gerekçeli kararda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklandığının gösterilmemesi ve karar başlığında davanın konusunun (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) olarak belirtilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalılar vekili; sözleşme süresi olarak, “İfa süresi sözleşmenin imza tarihini takiben (18 Kasım 2015) 15 iş günü olup, sözleşmenin süresi 31 Aralık 2020 tarihine kadar geçerlidir" ifadesi gereği alacaklı yanın sözleşmeyi fesih yükümlülüğü ve temerrüde düşürürken ne talep ettiğini borçluya iletmesi gereğinin açık olduğunu, oysaki kötü niyetli alacaklının borçluya ifadan vazgeçmesi ve emek sarf etmemesi için bilgi vermediğini, haksız şart olan ve borçlu taraf tacir olmadığı için konulan haksız şartın yok hükmünde olduğunu, ancak sözleşmenin ayakta durmasına engel olmadığının dikkate alınması gerektiğini, sözleşme ile kararlaştırılan işin süresi içerisinde ve sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirildiğinin somut olduğunu, davacının maddi zararı olmadığını, davacının kendi hazırladığı sözleşmede "31 Aralık 2020 yılına kadar sözleşme için geçerlilik süresi belirlemiş" olduğu halde kötü niyetli olarak 15 günlük ifa süresini neye göre belirlediğinin açık olmadığını, davacı şirketin, sözleşmenin ifa edilmesini durdurmadan, temerrüde düşürmeden sözleşmeye konu işlerin belli bir aşamaya kadar getirilmesine göz yumduğunu, bu aşamadan sonra haksız olarak sözleşmeyi feshederek hak etmiş olduğu başarı bedelini ödemekten kaçındığını, bilirkişi ek raporunda, açıkça sözleşme konusu işin Ruhsatlandırılmış veya Ruhsatlandırma Başvurusu Yapılmış, Beşeri Ve Tıbbi Ürünlerdeki Değişikliklere Dair (23/05/2005 tarih ve 25823 s.RG) Yönetmeliğin 7 nci maddesi incelendiğinde 210 günlük bir süreç olduğu, dolayısıyla R. İlaç ile Danışma Şirketi arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen “15 iş günü” ibaresinin gerçekçi olmadığı, istisnai çok özel bir durum yok ise ruhsat alınması imkanının olmadığı tespitinde bulunulduğunu, bu nedenle haksız şart olduğu somut iken iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme gereği gibi sonlandırılmadan tarafların tazminat dahil alacak talep etmesinin hakkaniyete uygun olmadığını, davacının 15 günlük ifa süresi içerisinde işin yerine getirilmediği bahanesine dayanarak, yaklaşık 1 yıl geçtikten sonra sözleşmeyi feshettiğini, davacı şirket eğer 15 gün içerisinde ruhsat alınmasını istemiş olsaydı ifa için işine devam eden davalıyı temerrüde düşürmek yerine danışmanlık hizmeti almaya devam etmeyeceğini, sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilemeyeceğini, sözleşmenin feshi taraflar arasında anlaşma sağlanarak yapılabileceği hususu sözleşmenin 3. maddesinde yer alan hükmüyle açıkça belirlenmesine rağmen davacı tarafça hem ihtarnamede hem davadaki beyanlarında, sözleşmenin kendilerine tek taraflı fesih hakkı tanımış gibi bahsetmesinin yanıltma saikiyle hareket ettiklerini gösterdiğini, sözleşmenin tek taraflı feshi diye bir konunun sözleşmede bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli şekilde ayakta olduğunu, davacının, iyi niyetlerini, güvenini suiistimal ederek zamanlarını, emeklerini ve çevrelerini kullanarak ve de ilişkilerinden faydalanarak maddi ve manevi büyük zarara uğrattıklarını, kendi tabirlerince 19 aydır giremedikleri ve hiçbir yetkili ile görüşemedikleri Kurum ile kendileri sayesinde iletişim kurarak, hem ruhsat işlemlerinin devam ettiğine dair evrak alarak hem de ilaçlarının yeni hali ile özel ithal izni alarak ve ruhsat işlemlerini de çabuklaştırarak maddi kazançlar elde ettiklerini, aldıkları randevular ve tüm görüşmelerin Kurum’un randevu defterleri kayıtlarında mevcut olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı, nitekim Dairenin 05.03.2020 tarih ve 2020/424 Esas, 2020/458 Karar sayılı ilamı ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın 18.11.2015 tarihli danışmanlık sözleşmelerinden kaynaklandığı, dava konusu senetlerin, bu sözleşmeler kapsamında teminat olarak davalılara verildiği, kaynağının bu sözleşmeler olduğu sabit olduğundan davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlendiği, davacı tarafından sözleşmenin ifası için gereken 15 iş gününden uzunca bir zaman geçtikten sonra keşide edilen 05.01.2016 tarihli fesih ihtarnamesinden sonra da davalıların sözleşmelere konu hizmetleri vermeye devam ettiği, bununla birlikte bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere dava tarihinden sonra da, danışmanlık şirketinin ürünlerle ilgili gerekli yazışmaları 07.04.2017 tarihine kadar düzenli olarak gerçekleştirdiği, taraflar arasında imzalanan dava konusu sözleşmelerin ayakta olduğunun kabulü gerektiği, dolayısıyla, sözleşmenin 3. maddesinde yer alan koşulun gerçekleşmediği, her ne kadar davacı şirket tarafından sözleşmenin feshedildiği ve sözleşmeler gereği verilen dört adet bononun iadesine dair 05.01.2016 tarihinde ihtarname keşide edilmiş ise de, dava konusu sözleşmelere konu danışmanlık hizmetinin davalılar tarafından verilmeye, davacı şirketin de bu hizmeti almaya devam ettiği, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Ruhsatlandırılmış veya Ruhsatlandırma Başvurusu Yapılmış Beşeri Tıbbi Ürünlerdeki Değişikliklere Dair Yönetmeliğin 7. maddesine göre, sözleşme konusu işin yapılması için 210 günlük bir sürece ihtiyaç duyulduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen ''15 iş günü'' ibaresinin gerçekçi olmadığı, 15 iş günü içinde bir ilaca, çok istisnai özel bir durum yok ise, ruhsat alınması imkanının bulunmadığının anlaşılmakta olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalılardan Perihan'ın 21.01.2016 tarihinde müvekkiline gönderdiği SMS ile bonoların iade edileceğini açıkça beyan ettiğini, bu durumun davalının üstlendiği edimini ifa etmediği ve sözleşmenin feshedildiğini kabul edildiği anlamına geldiğini, sözleşmenin yanlış nitelendirildiğini, eser sözleşmesi olduğunu, davalıların taahhüt edilen 15 iş günü içerisinde edimlerini yerine getirmediklerini, senetlerin iade edilmemesi üzerine iş bu davanın 11.03.2016 tarihinde açıldığını, eser sözleşmesinin ani edimli sözleşme olduğundan işin yüklenici tarafından tamamlanması gerektiğini, davanın açıldığı tarihe kadar ruhsatın hala alınmamış olmasının başka bir araştırmaya gerek olmaksızın sözleşmede belirtilen edimin ifa süresi içerisinde yerine getirilmediğini gösterdiğini, davacıların sözleşme için bir şey yaptıklarını gösterir somut delil de bulunmadığını, Bölge Adliye mahkemesinin gerekçesinde fesih ihtarının geç keşide edilmesinin bir geçersizlik sebebi olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, ifa süresinin 09.12.2015 olup, ifa süresi dolunca bonoların iade edilmesi için davalılar ile görüşüldüğünü, davalıların bonoların iade edileceği konusunda davranışlarda bulunduklarını, aradan geçen 27 güne rağmen bonolar teslim edilmeyince 05.01.2016 ihtarnamenin gönderildiğini, 2 ay sonrasında da dava açıldığını, her ne kadar fesih ihtarından sonra da davalıların 2017 yılına kadar gerekli yazışmaları yaptıkları gerekçesiyle sözleşmenin ayakta olduğu kabul edilmiş ise de, fesih ihtarından sonra feshedilmiş sözleşmeyi davalıların nasıl canlandırabileceğinin izaha muhtaç olduğunu, davalıların hizmet vermeye devam ettiği hususunda somut bir delil olmadığını, sözleşmede taahhüt edilen hususun özel ithal izni verilmesi olmayıp davalıların sözleşmeyle hiç alakası olmadığı halde özel ithal izni verilmesini sahiplenmelerinin anlaşılabilir olmadığını, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince sözleşme konusu işin yapılması için 210 günlük süreye ihtiyaç olduğu, sözleşmedeki 15 gün ibaresinin gerçekçi olmadığı belirtilmiş ise de zaten müvekkil şirketin sözleşme konusu iş için müracaatını 1yıl 9 ay önce kuruma yaptığını, davalıların sözleşme ile ifasını üstlendikleri işin sıfırdan bir ruhsat müracaatı olmadığını, davalıların taahhütlerde bulunarak müvekkilini ikna ettiğini ve 585 gün yapılmış müracaatı 15 gün içinde bitirmeyi taahhüt ettiklerini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, iki ayrı danışmanlık hizmet sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin tespiti ile anılan sözleşmeler nedeniyle davalılara verilen bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve bonoların iadesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 199 uncu ve 202 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Dava, 18.11.2015 tarihli 2 ayrı danışmalık sözleşmesinin davacı tarafça feshedilmesi üzerine sözleşmelerin haklı olarak feshedildiğinin tespiti ile sözleşmeler kapsamında verilen teminat senetlerinde dolayı borçlu olmadığını tespiti ile senetlerin tarafına iadesi istemine ilişkindir.

2. Taraflar arasında imzalanan 18.11.2015 tarihli iki ayrı sözleşme ile sözleşme konusunun, davacı şirketin sahibi bulunduğu ilaç ruhsatlarından yeniden adlandırılan eski ruhsatlarının arkasına ''isim değişikliği ve barkod değişikliği uygundur ibaresi ile şerh'' verilmek sureti ile veya ruhsatların yeniden kesilmesi durumunda, yeni kesilecek ruhsatlarına ve satış iznine ''barkod değişikliği'' şeklinde uygunluk verilmesi ve ruhsat verilmesi durumunda TC Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu sayfasına ilaçların karşılığında ''barkod değişikliği'' ibaresinin konularak yayınlanması ve ithal izinlerin ve kontrol belgelerinin onaylanarak alınmasının gerçekleştirilmesini sağlamak üzere gerekli danışmanlık hizmetlerinin yukarıda anılan metin dahilinde 15 günlük süre içerisinde verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

3. Davacı tarafça keşide edilen 05.01.2016 tarihli ihtar ile davalıların sözleşmenin imza tarihinden itibaren 15 gün içinde edimlerini yerine getirmedikleri, bu nedenle sözleşmenin 3. maddesi uyarınca sözleşmeyi feshettiklerini ve teminat senetlerinin iadesini istedikleri halde senetlerin iade edilmediğini, gecikmiş ifanın kabul edilemeyeceğini konusuz kalan teminat senetlerinin 3 gün içinde teslim edilmesi ihtaren bildirilmiştir.

4. Davacı tarafından gönderilen 05.01.2016 tarihli ihtardan sonraki tarih olan 21 Ocak tarihli ve davalılardan Perihan tarafından gönderilen "Alp Bey merhaba ben perihan önümüzdeki hafta içinde Ankaraya gelicem. Senetlerini iade edeceğim. Ve sizinle görüşmek istiyorum. Birlikte cumhurbaşkanına gitmek için randevu bekliyorum. Ayrıntıları gelince konuşuruz." şeklindeki mesaj ile senetleri iade etmeyi kabul ederek sözleşme kapsamında üzerine düşen edimleri ifa etmediklerini kabullendikleri anlaşılmaktadır.

5. 6100 sayılı Kanun'un 199 uncu maddesi “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiş olup, bu düzenleme ile mail ve telefon mesajları da belge olarak kabul edilmiştir.

6. 6100 sayılı Kanun'un 202 nci maddesinde ise “(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenleme getirilerek, bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

7. Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda belirtilen Whatsapp mesajının davalı Perihan'dan gelip gelmediği araştırılarak, belirtilen mesajın davalı Perihan'dan gelmiş olması halinde yazılı delil başlangıcı kabul edilmek suretiyle bu belgenin diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde fesih tarihinden sonra da davalıların hizmet vermeye devam ettiği belirtilmiş ise de, soyut ifade dışında bir delilin de belirtilmediği anlaşılmakla, açıklanan hususlar üzerinde durularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan               Üye                     Üye                     Üye                    Üye 
Battal Yılmaz       Hikmet Kanık      Ferhan Temel      İsmail Ulukul      Osman Kiper

İÇTİHAT YORUMU : 6100 sayılı HMK m. 202 hükmünün madde kenar başlığı “Delil başlangıcı” şeklindedir. Bu yüzden, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26 Kasım 2024 tarihli kararındaki “yazılı delil başlangıcı” ifadesine, HMK sistematiği açısından katılmak mümkün değildir. Kanımızca, bu durumda, “delil başlangıcı” şeklinde bir ifade tercih edilmeliydi. Ayrıca, haklı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13 Aralık 2023 tarihli kararına göre, bir belgenin delil başlangıcı olabilmesi için yazılı olması şartı aranmayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13 Aralık 2023 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/bir-belgenin-delil-baslangici-olabilmesi-icin-yazili-olmasi-sart-aranmayacaktir

BİLGİ : “Davalı şirketin yetkilisi ile yapılan Whatsapp yazışmasıyla ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulü gerekir” şeklindeki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11 Eylül 2024 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/davali-sirketin-yetkilisi-ile-yapilan-whatsapp-yazismasiyla-ayip-ihbarinda-bulunuldugunun-kabulu-gerekir

“Taraflar arasındaki WhatsApp yazışmaları delil başlangıcı niteliğindedir” şeklindeki Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 25 Kasım 2024 tarihli kararı için

bkz. https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/taraflar-arasindaki-whatsapp-yazismalari-delil-baslangici-niteligindedir

“Davacı, mesajlaşmanın muhatabı olan davalının kocasının kız kardeşi olduğuna göre Whatsapp mesajının içeriği itibariyle HMK 202 hükmü uyarınca delil başlangıcı sayılmalıdır” şeklindeki Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 12 Aralık 2024 tarihli kararı için bkz.

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/davaci-mesajlasmanin-muhatabi-olan-davalinin-kocasinin-kiz-kardesi-olduguna-gore-whatsapp-mesajinin-icerigi-itibariyle-hmk-202-hukmu-uyarinca-delil-baslangici-sayilmalidir