HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK KANUNU 16/2 VE 18/A-15 HÜKÜMLERİ UYARINCA ARABULUCULUKTA GEÇEN SÜRELER, ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN HESAPLANMASINDA DİKKATE ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/3701
Karar No : 2025/2400
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 25.04.2024
SAYISI : 2024/660 Esas, 2024/1178 Karar
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketlerin ortağı iken 31.10.2018 tarihinde davalı A. şirketindeki hisselerini, 01.11.2018 günü ise diğer davalı şirket hisselerini, çok cüz'i bedellerle her iki şirketin ortağı olup aynı zamanda müdür olan davalı Mehmet'e devrettiğini, Mehmet'in kendisine şirketlerin borca batık olduğunu belirtmesi nedeni ile gerçek bedellerinin altında devir işlemlerini gerçekleştirdiğini, ancak sonradan yakın çevresinden her iki şirketin de çok büyük ve değerli mal varlığına sahip olduklarını, davalının yıllar içinde şirketler üzerinden yaptığı usulsüz işlemlerle kendisi ve yakınları adına taşınmaz edindiğini, adı geçenin müdür olana kadar taşınır ve taşınmaz mal varlığı bulunmazken 2018 tarihi itibari ile birçok taşınmaz edindiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 107 maddesi gereğince dava değerinin bilirkişi raporuyla tam ve kesin olarak belirlenmesi halinde sonradan artırılmak üzere; davalının müdürlük görevini kötüye kullanarak usulsüz işlemlerle kendi ve yakınları adına haksız şekilde mal varlığı edinmesi nedeni ile müvekkilinin uğradığı zararların tespitine ve bu miktarların müvekkiline ödenmesine, yine davalının hileli hareketlerle şirketlerin mal varlığını kötü göstermesi nedeni ile davalı şirketlere ait devredilen hisselerin devir tarihlerindeki gerçek pay değeri tespit edilerek aradaki fark bedeli olmak üzere toplam 120.000,00 TL'nin hisse devir tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile şirket hisse devirlerinin 31.10.2018 ve 01.11.2018 tarihlerinde gerçekleştiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 147/4 hükmü uyarınca ortaklar arasındaki alacakların, beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve bu sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, devredilen hisselerin bedelinin gerçek değeri üzerinden tahsili ile müdürün sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, şirket payı devir sözleşmelerine konu hisselerin belirlenecek gerçek değerleri üzerinden tahsili istemine ilişkindir.
Davaya konu alacağın, TBK'nın 147. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu konusunda tereddüt bulunmamakta ise de davanın açılmasından önce bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği, davacı yanca dava şartı olan arabuluculuk yoluna zamanaşımı süresi içerisinde başvurulup başvurulmadığı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) "Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi" kenar başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasında "Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz" hükmüne yer verilmiş olup, anılan Kanun'un 18/A maddesinin 15. fıkrasında, 16/2 hükmüne benzer şekilde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez“ denilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya gelindiğinde, arabuluculuk son tutanağında, davacı yanca arabuluculuk yoluna 27.10.2023 tarihinde başvurulduğunun belirtildiği, UYAP kayıtlarında da bu tarihte yapılan başvuruya ilişkin belgenin yer aldığı görülmüştür. Arabuluculuk Bürosu tarafından belirtilen başvuruya ilişkin olarak açma kapama işlemi yapılmadığı, evraktaki eksiklik nedeni ile iade işlemi yapıldığı bildirilmiş ise de davacı vekilinin o tarih itibari ile başvuruda bulunduğu, sonraki tarihlerde de süreci devam ettirdiği, başvurunun sona erdiği 24.11.2023 tarihi itibari ile davanın açıldığı gözetildiğinde büro uygulamasından kaynaklı olarak davacının hak kaybına uğraması söz konusu olmayacağından başvuru tarihinin 27.10.2023 olarak belirlenip zamanaşımı sürelerinin buna göre hesaplanması gerekecektir.
O halde 6325 sayılı Kanun'un 16/2 ve 18/A-15 hükümleri uyarınca 27.10.2023-24.11.2023 tarihleri arasında arabuluculukta geçen sürelerin 5 yıllık zamanaşımı süresinin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı, dolayısıyla belirtilen süre geçmeden davanın açıldığı gözetilip işin esası incelenerek ulaşılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.04.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Dudu İrem Toros Mehmet Durgun Mehmet Tunç Mikail Özdemir
Vuraloğlu
HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK KANUNU 16/2 VE 18/A-15 HÜKÜMLERİ UYARINCA ARABULUCULUKTA GEÇEN SÜRELER, ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN HESAPLANMASINDA DİKKATE ALINAMAZ.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/3701
Karar No : 2025/2400
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 25.04.2024
SAYISI : 2024/660 Esas, 2024/1178 Karar
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketlerin ortağı iken 31.10.2018 tarihinde davalı A. şirketindeki hisselerini, 01.11.2018 günü ise diğer davalı şirket hisselerini, çok cüz'i bedellerle her iki şirketin ortağı olup aynı zamanda müdür olan davalı Mehmet'e devrettiğini, Mehmet'in kendisine şirketlerin borca batık olduğunu belirtmesi nedeni ile gerçek bedellerinin altında devir işlemlerini gerçekleştirdiğini, ancak sonradan yakın çevresinden her iki şirketin de çok büyük ve değerli mal varlığına sahip olduklarını, davalının yıllar içinde şirketler üzerinden yaptığı usulsüz işlemlerle kendisi ve yakınları adına taşınmaz edindiğini, adı geçenin müdür olana kadar taşınır ve taşınmaz mal varlığı bulunmazken 2018 tarihi itibari ile birçok taşınmaz edindiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 107 maddesi gereğince dava değerinin bilirkişi raporuyla tam ve kesin olarak belirlenmesi halinde sonradan artırılmak üzere; davalının müdürlük görevini kötüye kullanarak usulsüz işlemlerle kendi ve yakınları adına haksız şekilde mal varlığı edinmesi nedeni ile müvekkilinin uğradığı zararların tespitine ve bu miktarların müvekkiline ödenmesine, yine davalının hileli hareketlerle şirketlerin mal varlığını kötü göstermesi nedeni ile davalı şirketlere ait devredilen hisselerin devir tarihlerindeki gerçek pay değeri tespit edilerek aradaki fark bedeli olmak üzere toplam 120.000,00 TL'nin hisse devir tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile şirket hisse devirlerinin 31.10.2018 ve 01.11.2018 tarihlerinde gerçekleştiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 147/4 hükmü uyarınca ortaklar arasındaki alacakların, beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve bu sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, devredilen hisselerin bedelinin gerçek değeri üzerinden tahsili ile müdürün sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, şirket payı devir sözleşmelerine konu hisselerin belirlenecek gerçek değerleri üzerinden tahsili istemine ilişkindir.
Davaya konu alacağın, TBK'nın 147. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu konusunda tereddüt bulunmamakta ise de davanın açılmasından önce bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği, davacı yanca dava şartı olan arabuluculuk yoluna zamanaşımı süresi içerisinde başvurulup başvurulmadığı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) "Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi" kenar başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasında "Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz" hükmüne yer verilmiş olup, anılan Kanun'un 18/A maddesinin 15. fıkrasında, 16/2 hükmüne benzer şekilde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez“ denilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya gelindiğinde, arabuluculuk son tutanağında, davacı yanca arabuluculuk yoluna 27.10.2023 tarihinde başvurulduğunun belirtildiği, UYAP kayıtlarında da bu tarihte yapılan başvuruya ilişkin belgenin yer aldığı görülmüştür. Arabuluculuk Bürosu tarafından belirtilen başvuruya ilişkin olarak açma kapama işlemi yapılmadığı, evraktaki eksiklik nedeni ile iade işlemi yapıldığı bildirilmiş ise de davacı vekilinin o tarih itibari ile başvuruda bulunduğu, sonraki tarihlerde de süreci devam ettirdiği, başvurunun sona erdiği 24.11.2023 tarihi itibari ile davanın açıldığı gözetildiğinde büro uygulamasından kaynaklı olarak davacının hak kaybına uğraması söz konusu olmayacağından başvuru tarihinin 27.10.2023 olarak belirlenip zamanaşımı sürelerinin buna göre hesaplanması gerekecektir.
O halde 6325 sayılı Kanun'un 16/2 ve 18/A-15 hükümleri uyarınca 27.10.2023-24.11.2023 tarihleri arasında arabuluculukta geçen sürelerin 5 yıllık zamanaşımı süresinin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı, dolayısıyla belirtilen süre geçmeden davanın açıldığı gözetilip işin esası incelenerek ulaşılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.04.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
Hafize Gülgün Dudu İrem Toros Mehmet Durgun Mehmet Tunç Mikail Özdemir
Vuraloğlu

