
HANGİ MAL İÇİN NE MİKTAR TALEPTE BULUNDUĞUNU BİLDİRMEYEN DAVACI TARAFA SÜRE VERİLMELİ, TALEBİNİ AÇIKLAMAZSA HER BİR MAL İÇİN EŞİT ALACAK TALEBİNDE BULUNDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/1953
Karar No : 2024/9572
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 56. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 05.12.2024
SAYISI : 2023/2229 E., 2023/592 K.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 inci maddesinin birinci fıkrasında belirsiz alacak davası "... Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. ..." şeklinde düzenlenmiştir.
2. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
3. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da belirsiz alacak davası açılabilen durumlarda, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.
4. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; somut olayda, davacı kadın vekilinin davalı erkeğin açtığı mal rejiminin tasfiyesi davasında karşı dava dilekçesi olarak sunduğu dava dilekçesinde, 10.000,00 TL harca değer esas değer gösterilerek '... fazlaya ilişkin her tür talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulünü, müvekkili tarafından davalıya verilen 20 gramlık 5 adet bilezik ile 8 tane çeyrek altının müvekkilene iadesini, davalının evlilik birliği içerisinde alıp sattığı taşınır ve taşınmazların kayıtlarının celbi ile değerlerinin mal rejiminin tasfiyesinde hesaba katılmasını ...'' talep ve dava ettiği, başlangıçta gösterilen dava değeri üzerinden peşin harcı ve başvurma harcı yatırılmadan davanın açıldığı, İlk Derece Mahkemesince 18.10.2022 tarihli ön inceleme tensip tutanağının (2) nolu ara kararı ile verilen süreye istinaden davacı kadın vekilinin 02.11.2022 tarihinde başvurma ve peşin harcı tamamladığı, İlk Derece Mahkemesince 03.01.2022 tarihli (1) olu celsede ''...davacıya mal rejiminin tasfiyesine ilişkin taleplerinde hangi mallar üzerinde katkı, katılma, değer artış payı olarak mal rejimi tasfiyesini talep ettiklerini, her mal ve talep bakımından ayrı ayrı mallara ilişkin talep ettikleri miktarı değeri ile bildirmek üzere ve ziynet alacağına ilişkin talep ettiği ziynetlerin ayar, gram, cins ve bedelleri ile miktarını her ziynet bakımından ayrı ayrı bildirmek üzere 1 hafta kesin süre verilmesine, kesin süreye riayet edilememesi halinde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına....'' karar verildiği, davacı kadın vekilinin 06.01.2023 tarihli dilekçesinde de '... Yukarıda ki madde de yazılı olan taşınmazın dava değerinin ancak bilirkişi marifeti ile değeri tespit olunur. dava belirsiz alacak davası olduğundan harç ikmalinin ancak dava değeri bilirkişi incelemesi sonucu belli olduktan sonra yerine getirileceğini, ziynet eşyalarının 24 ayar ayar 5 adet bilezik ile 8 tane çeyrek altın olduğunu, değerinin ise karar tarihine yakın yapılacak bilirkişi incelemesi ile belli olacağından harcın da o zaman tamamlanacağını, evlilik birliği içerisinde edinilen araçlardan davalı adına olanların aktif ve pasif sorgusunun yapılmasını gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilen banka hesaplarının celbi gerektiğini...'' şeklinde talebi açıkladığı, İlk Derece Mahkemesince yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla davacıya verilen kesin süreye istinaden davacı vekilinin sunduğu 06.01.2023 tarihli dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davada talebini ve ziynetlerin değerini ayrı ayrı açıklamadığı gerekçesiyle, davacının mal rejiminin tasfiyesi davasının ve ziynet alacağı davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
5. Öncelikle, davacı kadın vekilinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı talebi yönünden dava dilekçesinde, davalı adına alıp satılan taşınmaz ve taşınır malların belirlenerek değerlerinin tasfiye hesabına katılması talebiyle şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle dava açtığı anlaşılmakla; dava, belirsiz alacak davası niteliğindedir.
6. Diğer yandan, dava dilekçesi ile davalı adına alıp satılan taşınır ve taşınmaz malların belirlenerek tasfiyeye dahil edilmesi gerektiği belirtilerek trafik, tapu ve banka kayıtları için ilgili kurumlara yazı yazılmasının talep edildiği, Mahkemece ilgili kurumlara yazı yazılmadan ve tasfiye konusu mallar tespit edilmesi talebi yönünden araştırma yapılmadan davacıya talep ettiği alacak kalemlerinin her biri yönünden talep ettiği alacak miktarını ayrı ayrı açıklaması için süre verilmesi hakkaniyete de uygun değildir. Mahkemeler, taraflar arasındaki ihtilafı çözme ile görevli olup bundan kaçınılmaması gerekmektedir.
7. O halde, İlk Derece Mahkemesince ilk olarak tasfiye konusu mallar tespit edildikten sonra hangi mal için ne kadar miktar talepte bulunulduğunun bildirilmesi için davacı tarafa süre verilmesi, davacı taraf talebini açıklamaz ise bu durumda dava dilekçesindeki talep miktarı yönünden her bir kalem mal için eşit alacak talebinde bulunulduğunun kabulü edilmesi, sonra alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda da 6100 sayılı Kanun'un 107 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için süre verilmesi, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
8. Son olarak, davacının ziynet eşyalarının aynen iadesi talebi yönünden de dava dilekçesinde ziynet eşyalarının 24 ayar 20 gramlık 5 adet bilezik ve 8 adet çeyrek altın olarak cins, sayı, nitelik ve miktarının açıklandığı anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince dava dilekçesinde gösterilen dava değeri olan 10.000,00 TL'nin de mal rejiminin tasfiyesi yönünden 5.000,00 TL, ziynet eşyalarının aynen iadesi talebi yönünden 5.000,00 TL olacak şekilde eşit olduğu kabul edilerek, dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının değeri yönünden bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra eksik nispi harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Sedat Demirtaş Seydi Kahveci Erdem Şimşek Şaban Kazdal
BİLGİ : “Verilen bilgiler çerçevesinde tespiti mümkün malvarlıkları için ilgili yerlere yazı yazılarak gelen yazı cevaplarına göre talep açıklattırılmalıdır” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 21 Haziran 2023 tarihli kararı ve İçtihat Yorumu için bkz.
HANGİ MAL İÇİN NE MİKTAR TALEPTE BULUNDUĞUNU BİLDİRMEYEN DAVACI TARAFA SÜRE VERİLMELİ, TALEBİNİ AÇIKLAMAZSA HER BİR MAL İÇİN EŞİT ALACAK TALEBİNDE BULUNDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/1953
Karar No : 2024/9572
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 56. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 05.12.2024
SAYISI : 2023/2229 E., 2023/592 K.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 inci maddesinin birinci fıkrasında belirsiz alacak davası "... Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. ..." şeklinde düzenlenmiştir.
2. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
3. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da belirsiz alacak davası açılabilen durumlarda, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.
4. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; somut olayda, davacı kadın vekilinin davalı erkeğin açtığı mal rejiminin tasfiyesi davasında karşı dava dilekçesi olarak sunduğu dava dilekçesinde, 10.000,00 TL harca değer esas değer gösterilerek '... fazlaya ilişkin her tür talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulünü, müvekkili tarafından davalıya verilen 20 gramlık 5 adet bilezik ile 8 tane çeyrek altının müvekkilene iadesini, davalının evlilik birliği içerisinde alıp sattığı taşınır ve taşınmazların kayıtlarının celbi ile değerlerinin mal rejiminin tasfiyesinde hesaba katılmasını ...'' talep ve dava ettiği, başlangıçta gösterilen dava değeri üzerinden peşin harcı ve başvurma harcı yatırılmadan davanın açıldığı, İlk Derece Mahkemesince 18.10.2022 tarihli ön inceleme tensip tutanağının (2) nolu ara kararı ile verilen süreye istinaden davacı kadın vekilinin 02.11.2022 tarihinde başvurma ve peşin harcı tamamladığı, İlk Derece Mahkemesince 03.01.2022 tarihli (1) olu celsede ''...davacıya mal rejiminin tasfiyesine ilişkin taleplerinde hangi mallar üzerinde katkı, katılma, değer artış payı olarak mal rejimi tasfiyesini talep ettiklerini, her mal ve talep bakımından ayrı ayrı mallara ilişkin talep ettikleri miktarı değeri ile bildirmek üzere ve ziynet alacağına ilişkin talep ettiği ziynetlerin ayar, gram, cins ve bedelleri ile miktarını her ziynet bakımından ayrı ayrı bildirmek üzere 1 hafta kesin süre verilmesine, kesin süreye riayet edilememesi halinde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına....'' karar verildiği, davacı kadın vekilinin 06.01.2023 tarihli dilekçesinde de '... Yukarıda ki madde de yazılı olan taşınmazın dava değerinin ancak bilirkişi marifeti ile değeri tespit olunur. dava belirsiz alacak davası olduğundan harç ikmalinin ancak dava değeri bilirkişi incelemesi sonucu belli olduktan sonra yerine getirileceğini, ziynet eşyalarının 24 ayar ayar 5 adet bilezik ile 8 tane çeyrek altın olduğunu, değerinin ise karar tarihine yakın yapılacak bilirkişi incelemesi ile belli olacağından harcın da o zaman tamamlanacağını, evlilik birliği içerisinde edinilen araçlardan davalı adına olanların aktif ve pasif sorgusunun yapılmasını gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilen banka hesaplarının celbi gerektiğini...'' şeklinde talebi açıkladığı, İlk Derece Mahkemesince yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla davacıya verilen kesin süreye istinaden davacı vekilinin sunduğu 06.01.2023 tarihli dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davada talebini ve ziynetlerin değerini ayrı ayrı açıklamadığı gerekçesiyle, davacının mal rejiminin tasfiyesi davasının ve ziynet alacağı davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
5. Öncelikle, davacı kadın vekilinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı talebi yönünden dava dilekçesinde, davalı adına alıp satılan taşınmaz ve taşınır malların belirlenerek değerlerinin tasfiye hesabına katılması talebiyle şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle dava açtığı anlaşılmakla; dava, belirsiz alacak davası niteliğindedir.
6. Diğer yandan, dava dilekçesi ile davalı adına alıp satılan taşınır ve taşınmaz malların belirlenerek tasfiyeye dahil edilmesi gerektiği belirtilerek trafik, tapu ve banka kayıtları için ilgili kurumlara yazı yazılmasının talep edildiği, Mahkemece ilgili kurumlara yazı yazılmadan ve tasfiye konusu mallar tespit edilmesi talebi yönünden araştırma yapılmadan davacıya talep ettiği alacak kalemlerinin her biri yönünden talep ettiği alacak miktarını ayrı ayrı açıklaması için süre verilmesi hakkaniyete de uygun değildir. Mahkemeler, taraflar arasındaki ihtilafı çözme ile görevli olup bundan kaçınılmaması gerekmektedir.
7. O halde, İlk Derece Mahkemesince ilk olarak tasfiye konusu mallar tespit edildikten sonra hangi mal için ne kadar miktar talepte bulunulduğunun bildirilmesi için davacı tarafa süre verilmesi, davacı taraf talebini açıklamaz ise bu durumda dava dilekçesindeki talep miktarı yönünden her bir kalem mal için eşit alacak talebinde bulunulduğunun kabulü edilmesi, sonra alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda da 6100 sayılı Kanun'un 107 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için süre verilmesi, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
8. Son olarak, davacının ziynet eşyalarının aynen iadesi talebi yönünden de dava dilekçesinde ziynet eşyalarının 24 ayar 20 gramlık 5 adet bilezik ve 8 adet çeyrek altın olarak cins, sayı, nitelik ve miktarının açıklandığı anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince dava dilekçesinde gösterilen dava değeri olan 10.000,00 TL'nin de mal rejiminin tasfiyesi yönünden 5.000,00 TL, ziynet eşyalarının aynen iadesi talebi yönünden 5.000,00 TL olacak şekilde eşit olduğu kabul edilerek, dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının değeri yönünden bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra eksik nispi harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Mehmet Kasım Çetin Sedat Demirtaş Seydi Kahveci Erdem Şimşek Şaban Kazdal
BİLGİ : “Verilen bilgiler çerçevesinde tespiti mümkün malvarlıkları için ilgili yerlere yazı yazılarak gelen yazı cevaplarına göre talep açıklattırılmalıdır” şeklindeki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 21 Haziran 2023 tarihli kararı ve İçtihat Yorumu için bkz.