KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.
Yazdır

DAVA TARİHİNDEN SONRA GERÇEKLEŞEN İFA KISIMLARI İHTİRAZİ KAYITLA GERÇEKLEŞMİŞ İFA OLUP UYARLAMA İSTENMESİNE ENGEL OLMAYACAKTIR.

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2023/2257
KARAR NO    : 2024/4883

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

MAHKEMESİ              : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 16.03.2023
NUMARASI                : 2021/572 E., 2023/312 K.

Davacılar vekili; taraflar arasında 09.08.2017 tarihinde 12.919.000,00 TL götürü bedelli bir yapım sözleşmesinin imzalandığını, iş programında işin ikmal tarihinin 17.02.2019 olarak belirlendiğini, proje değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan maliyet artışı, yine bu proje değişiklikleri nedeniyle sürenin uzaması, MEDAŞ trafosunun yer değişikliği, pazaryeri tarafındaki istinat perdesinin devrilmesi nedeniyle sürenin uzaması, bu sırada inşaat malzemelerinde fiyat artışları meydana gelmesi nedeniyle ortaya çıkan maliyet artışından dolayı müvekkillerinin 31.08.2017 tarihli yazıyla idareye başvurarak süre uzatımı talebinde bulunduğunu, davacı yüklenicilerin bu başvurusuna karşılık idarenin müvekkiline 450 gün süre uzatımı vererek, işin bitim tarihinin 12.05.2020 olarak belirlendiğini, meydana gelen gecikmelerde müvekkilinin hiçbir kusurunun olmaması sebebiyle müvekkili yüklenici Ortak Girişimin 03.10.2018 tarihli yazıyla idareye müracaat ederek fiyat farkı verilmesi talebinde bulunduğunu, ancak idarenin sözleşmenin 14.1 maddesini gerekçe göstererek müvekkillerinin talebini reddettiğini, 17.01.2019 tarih ve 7161 sayılı Kanunun 32. maddesiyle 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa eklenen geçici 4. maddeyle 31.08.2018 tarihinden önce ihalesi yapılan ve devam eden ihalelerin idarenin onayı ile tasfiye edilebileceğinin hüküm altına alındığını, müvekkili yüklenicilerin de zikredilen bu düzenleme kapsamında 07.03.2019 tarihli dilekçeyle idareye başvurarak sözleşmenin tasfiyesine karar verilmesi talebinde bulunduğunu, idarenin bu başvuruyu; Bakanlığın olumsuz görüşü sebebiyle reddettiğini, iş bitim tarihi olan 12.05.2020 tarihine kadar malzeme fiyat artışlarının öngörülebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin 10 ve 11 no.lu hak edişlere de usulüne uygun itiraz ettiğini, iş bitim tarihi olan 18.02.2019 tarihinden itibaren başlamak üzere işin süresinin 450 gün uzatılması nedeniyle iş yıllara sari olduğundan sözleşmenin uyarlanarak oluşan fiyat farkının verilmesinin gerektiğini ileri sürerek; sözleşmenin 14.1 maddesinde yer alan "fiyat farkı verilmeyeceği" yönündeki düzenlemenin kaldırılarak, sözleşmenin "fiyat farkı verileceği" yönünde uyarlanmasını, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla yürürlükte bulunan fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre hesap edilecek şimdilik 10.000,00 TL fiyat farkının ve KDV alacağının hakediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 11 nolu hak edişten sonra yapılacak tüm hakedişlere de fiyat farkı ve KDV’nin hesap edilip ödenmesini talep etmiş, 08.02.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; bilirkişi ek raporu uyarınca ıslah taleplerinin kabulü ile 10.000,00 TL olarak açtıkları davanın, KDV dahil 421.893,96 TL ıslahı ile toplam KDV dahil 431.893,96 TL olarak hüküm kurulmasını, ıslah edilen miktar yönünden de hak ediş tarihleri dikkate alınarak yasal faiz yürütülmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14.1. maddesinde, yüklenicinin fiyat farkı talep etmeyeceğine dair bir düzenlemenin bulunduğunu, davacıların Türk Borçlar Kanunu'nun aşırı ifa güçlüğü hükümlerine dayanarak sözleşmede değişiklik yapılmasını talep ettiklerini, sözleşmede değişiklik yapılması talebinin 4735 sayılı Kanuna aykırı olduğunu, davacıların davaya konu götürü bedel sözleşmeyi imzalamadan önce sözleşmenin yerine getirilip getirilemeyeceğini hesaba katıp basiretli bir iş adamı gibi davranıp borcun yerine getirilmesini engelleyebilecek durumları önceden nazara alması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince, davanın sözleşmenin uyarlanması talebine ilişkin olduğu, taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin uyarlanmasının ise uyarlama koşullarının varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durum olduğu, dava konusu olayda TBK'nın 138. maddesinde öngörülen yasal şartların oluştuğu gerekçesiyle; taraflar arasında, 2017/93602 ihale kayıt numarası ile düzenlenen Kırşehir Belediyesi Şehir içi Minübüs Terminali Yapım İşine Ait Sözleşmenin; fiyat farkı ödenmesi ve hesaplanması şartları başlıklı 14. maddesinin 14.1 maddesindeki “yüklenici gerek sözleşme süresi gerekse uzatılan süre içerisinde, sözleşmenin tamamının ifasına kadar vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerde artışa gidilmesi veya yeni mali yükümlülüklerin ihdası gibi nedenlerle fiyat farkı verilmesi talebinde bulunulamaz'' yönündeki düzenlemenin “fiyat farkı verilmesi talebinde bulunabilir” şeklinde uyarlanarak yorumlanmasına, 431.893,96 TL’nin 46.080,01 TL'sine (12.762,95TL'sine hakediş tarihi olan 25.03.2019 tarihinden itibaren; 33.317,06 TL’sine ise 22.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek) yasal faizi ile birlikte, geri kalan 385.813,95 TL’sine dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından, taraflar arasında düzenlenen 09.08.2017 tarihli Kırşehir Belediyesi Şehiriçi Minibüs Terminali Yapım İşine ait sözleşmenin niteliği itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacının yüklenici, davalının iş sahibi olduğu, bu sözleşme ile davacı yüklenicinin, davalı iş sahibine ait Şehiriçi Minibüs Terminali Yapım İşini 12.919.000,00 TL + KDV anahtar teslimi götürü bedel ile üstlendiği, sözleşmenin 14.maddesinin fiyat farkı düzenlemesine ilişkin olup, yüklenicinin fiyat farkı talep etmeyeceğine dair bir düzenlemenin bulunduğu, davacının 03.10.2018 tarihinde, mücbir sebeplerden dolayı yer tesliminin geç yapılmasının, inşaatın yapım süresinin uzatılmasını mecbur kıldığı gerekçesiyle, oluşan mevcut durumun değerlendirilerek fiyat farklarının verilmesi talebinde bulunduğu, bu talebinin davalı iş sahibi idarece, 05.10.2018 tarihli yazı ile reddedildiği, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi'nin 10.06.2010 tarih ve 2009/209 Esas, 2010/3337 Karar sayılı, 13.11.2015 tarih ve 2015/1637 Esas, 2015/5752 Karar sayılı ilamı ve benzer içtihatlarında belirtildiği üzere; sözleşmenin değişen hal ve şartlara uyarlanmasının istenebilmesi için diğer koşulların yanında edimlerin henüz ifa edilmemiş ya da ihtirazi kayıtla ifa edilmiş olması gerektiği, sözleşmenin tarafı değişen hal ve şartlara rağmen edimini ihtirazi kayıt koymaksızın ifa etmişse ifada bulunmakla onu yerine getirme güç ve imkanına sahip olduğu ve değişen şartlara rağmen borcunu kabul etmiş bulunduğunu dolaylı olarak ortaya koymuş olduğundan kural olarak sözleşmenin uyarlanmasını talep edemeyeceği, öte yandan yanlar arasındaki sözleşmenin 8.2.1. maddesine göre Yapım İşleri Genel Şartnamesi sözleşmenin ekleri arasında sayıldığı, dosyaya sunulan ve davacının fiyat farkı verilmesini talep ettiği hak edişlerde fiyat farkı alacağıyla ilgili, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 39. maddesindeki usule uygun konulmuş bir ihtirazi kaydı bulunmadığı, bu haliyle ara hak edişler yüklenici aleyhine olduğu gibi kesinleşmiş sayıldığından mahkemece ihtirazi kayıt bulunmayan hak edişler yönünden fiyat farkı isteminin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, kabule göre de; taraflar arasındaki sözleşmenin 14.1 maddesi; sözleşmeden sonra ortaya çıkacak olan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerdeki artışlar veya yeni mali yükümlülükler ihdasına ilişkin olup, uzayan süredeki inşaat malzemelerindeki fiyat artışlarının bu madde hükmü kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığı halde, taleple ilgili olmayan sözleşme hükmünün uyarlanmasına karar verilmesinin doğru olmadığı, yine, dava tarihinden sonra düzenlenen yani davanın konusu olamayacak olan hak edişlere ilişkin ıslah talebinin kabulü ile bu hakedişlere de fiyat farkı uygulanarak karar verilmesinin de doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan kabulü ile kararın kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında karar verilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı davacılar vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekilince yapılan istinaf başvurusu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesince, usul ve yasaya aykırı görülerek istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın reddine kararı verilmiş ise de;

Sözleşmenin uyarlanması genel hüküm olarak 6098 sayılı TBK 138. maddede düzenlenmiştir. Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır (TBK 138/1). Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır (TBK 138/2).

Maddenin gerekçesinde; bu yeni düzenlemenin, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, "işlem temelinin çökmesi"ne ilişkin olduğu, imkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temelinin, Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinde öngörülen dürüstlük kuralları olduğu, ancak sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılmasının, dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlı olduğu belirtilmiştir.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasının istenebilmesi için gerekli dört koşul olarak; 1-Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalı, 2-Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalı, 3-Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalı 4-Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

Sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin bu genel hüküm yanında daha özel biçimde uyarlamanın düzenlendiği kanun hükümleri de bulunmaktadır. TBK 480/2. maddedeki hüküm de bu özel hükümlerden birisidir.

Anılan hükümde; eser sözleşmesinde bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemeyeceği (TBK 480/1), ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğu, dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenicinin ancak fesih hakkını kullanabileceği (TBK 480/2) düzenlenmiştir.

4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun Sözleşmelerin tasfiyesi veya devri başlıklı geçici 4. madde hükmüne göre; 31.8.2018 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan (3 üncü maddesindeki istisnalar dâhil) ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmeler, imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi nedeniyle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 60 gün içinde yüklenicinin idareye yazılı olarak başvurması kaydıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak idarenin onayına bağlı olarak feshedilip tasfiye edilebilir veya devredilebilir. Bu durumda devir alacaklarda ilk ihaledeki şartlar, devir tarihi itibarıyla aranacak olup devirden veya fesihten kaynaklanan kısıtlama ve yaptırımlar uygulanmaz. Yüklenimi ortak girişim tarafından yürütülen sözleşmelerde ortaklar arasında devir veya hisse devirlerinde ilk ihaledeki yeterlik şartları aranmaz. Sözleşmesi feshedilen veya sözleşmeyi devreden yüklenicinin teminatı iade edilir. Bu fıkra kapsamında devredilen sözleşmeler ile bu fıkra kapsamına girmekle birlikte devredilmeyen sözleşmelerde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 60 gün içinde yüklenicinin idareye yazılı olarak başvurması kaydıyla süre uzatımına ilişkin kısıtlama ve şartlara tabi olunmaksızın Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak idare tarafından süre uzatılabilir. (1. Fıkra). Sözleşmenin bu madde kapsamında feshedilerek tasfiye edilmesi veya devredilmesi durumunda yüklenici, fesih veya devir tarihine kadar gerçekleştirdiği imalatlar dışında idareden herhangi bir hak talebinde bulunamaz. Yüklenici tarafından, işin idarece uygun görülecek can ve mal güvenliği ile yapı güvenliğine yönelik tedbirlerin alınması şarttır (2. Fıkra).

Bu hüküm ile belirtilen tarihten önce yapılan ve ifası tamamlanmamış sözleşmeler yönünden imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi nedeniyle devir ve fesih imkanı tanınmıştır. Böylece fesih ve tasfiye istenebileceği düzenlendiğinden bu hükümden yararlanarak başvurmayan tarafın bunun yerine uyarlama isteyebilmesinin de mümkün olmadığının kabulü gerekir.

Hüküm ayrıca salt başvuruyu yeterli görmemiş, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak idarenin onayına bağlı olduğunu düzenlemiştir. Yasa koyucu imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesini bir olgu olarak belirtmek suretiyle uyarlama yolunu kapatan bir hüküm getirdiğine göre maddede bir unsur olarak belirtilen idare onayına ilişkin yetkinin de maddenin getiriliş amacına uygun biçimde kullanılmış olması gerekir. Gerçekten yapılan iş ve kalan aşamaları bakımından maddi olarak işin devamını zorlaştıran imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmiş olmasına rağmen bu onay verilmemiş ve buna bağlı olarak işe devam edilmek zorunda kalınmış ise yukarıda sayılan koşulların varlığı halinde uyarlama istenebileceğinin kabulü gerekir. Zira onay verilmemesi yetkisi somut olaya uygun biçimde kullanılmamış ise hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından hukukça korunması mümkün değildir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacıya 19.09.2018 tarihli olur ile 450 gün süre uzatımı verilmiştir. Süre uzatımı nedeniyle fiyat farkı verilmesi için idareye yapılan başvuru 04.10.2018 tarihli tutanak ile uygun görülmemiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede fiyat farkı verilmeyeceği kararlaştırılmıştır. Yukarıda anılan geçici 4. madde hükmüne göre davacı 07.03.2019 tarihinde idareye fesih ve tasfiye için başvurmuş ancak idarece buna onay verilmemiştir. Uyarlama talebi içeren bu dava sözleşmenin devamı sırasında 08.08.2019 tarihinde açılmıştır.

Bilirkişi ek raporunda belirtilen 10 ila 16 no.lu 7 adet hakediş fesih ve tasfiye talebinin reddinden sonra düzenlenmiştir. Bunlardan 10 ve 11 no.lu 2 hakediş dava tarihinden önce, 12 ila 16 no.lu 5 hakediş ise dava tarihinden sonra düzenlenmiştir. Davacının süre uzatımı nedeniyle fiyat farkı verilmesi için idareye yaptığı başvuru sözleşmenin uyarlanması talebi niteliğinde değildir. Uyarlama talebi bu dava ile ileri sürülmüştür.

Yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin uyarlanması koşullarından birisi de borçlunun, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmasıdır. Taraflar arasındaki sözleşme aşamalarda yapılan hakedişlerle ilerlediğinden, hakedişi yapılan kesimler ifanın varlığını gösterecektir. Bu nedenle uyarlama talebi öncesi hakedişi yapılan ve ifası tamamlanmış kısımlar yönünden sözleşmenin uyarlanması istenemeyeceğinden 10 ve 11 no.lu hakedişe girmiş kısım yönünden uyarlama koşulları bulunmadığının kabulü gerekir.

Dava tarihinden sonra 12 ila 16 no.lu olarak hakedişi yapıldığı anlaşılan işler ve sonrasında yapılacak işler yönünden ise ifa gerçekleşmeden dava açıldığından diğer koşulların da bulunması halinde sözleşmenin uyarlanmasının istenebileceğinin kabulü gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilerek davanın reddine karar verilmiş ve temel gerekçe olarak uyarlama istenebilmesi için diğer koşullar yanında edimlerin henüz ifa edilmemiş ya da ihtirazi kayıtla ifa edilmiş olması gerektiği belirtilmiş ise de bu gerekçe 11 no.lu hakediş sonrası yapılan veya yapılacak işler yönünden dosya kapsamına uygun olmamıştır. Zira 12 ila 16 no.lu hakedişlerin düzenlenme tarihi bu işlerin dava tarihinde henüz ifa edilmediğini ve dava tarihinden sonra ifa edildiğini göstermektedir. Davacı dava tarihinden sonra bu kısımları ifa etmiş ise de açılan bu uyarlama davası, ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan hakların saklı tutulması niteliğinde olduğundan dava tarihinden sonra gerçekleşen ifa kısımları ihtirazı kayıtla gerçekleşmiş ifa olup uyarlama istenmesine engel olmayacaktır.

Öte yandan davanın reddine gerekçe olarak sözleşmenin eki haline gelmiş olan Yapım İşleri Genel Şartnamasi 39. madde hükmüne uygun bir ihtirazi kayıt içeren hakedişe itiraz bulunmadığı belirtilmiş ise de davacının bu davadaki talebi sözleşme kapsamında fiyat farkı verilmesi talebi olmayıp sözleşmenin uyarlanması talebidir. Davacının fiyat farkı verilerek sözleşmenin uyarlanmasını talep etmiş olması ne miktarda uyarlama istendiğine dair talep sonucunun miktar olarak açıklanması niteliğindedir. Bu nedenle fiyat farkı miktarınca uyarlanma istenmiş olması fiyat farkı istemi niteliğinde olmadığından hakedişe itiraz edilmemiş olmasının uyarlama talebinin reddine gerekçe yapılması da yerinde değildir.

Davacı uyarlama talebi yanında ihtirazi kayıtla gerçekleştirdiği ifa yönünden alacak talebinde bulunabilir ise de dava tarihinde muaccel olmayan alacaklarını gerek dava sırasında gerekse sonrasında ıslah talebi ile istenebilmesi mümkün değildir. Zira 28.11.1956 gün 15 E., 15 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği üzere her davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerekir. Diğer yandan 18.02.2022 tarihli ve 2019/5 Esas, 2022/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada, mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bu içtihadı birleştirme kararları ile dava tarihinden sonra doğan alacakların istenip hüküm altına alınmasının mümkün olmadığı açık ise de bu durum uyarlama taleplerinin incelenebilmesine engel değildir. Zaten uyarlama ancak ifanın gerçekleşmediği hallerde mümkün olduğundan aksinin düşünülebilmesi de mümkün olmayacaktır.

Açıklanan nedenlerle 11 no.lu hakedişe kadar yapılan işler için ifa gerçekleştiğinden uyarlama istenemez ise de, sözleşmenin 4735 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesine dayanılarak yapılan fesih ve tasfiye talebinin kabul edilmediği dikkate alındığında uyarlama talebi içeren bu dava açıldıktan sonra ifaya devam edilmesi uyarlama talebinin incelenmesine engel olmayacaktır. Bu durumda 11 no.lu hakediş sonrası işler yönünden; sözleşme konusu işin mahiyeti ve uyarlama istenebilecek dönemde gerçekleştirilecek imalat kapsamı ve bu işler yönünden özellikle 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun Sözleşmelerin Tasfiyesi veya Devri Başlıklı Geçici 4. madde hükmünde belirtildiği şekilde imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelip gelmediği, idarenin fesih ve tasfiye talebini kabul etmemede takdir hakkını yerinde kullanıp kullanmadığı değerlendirilerek, söz konusu takdir hakkı yerinde kullanılmamışsa TBK 480. madde gereğince uyarlama koşulları gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda gerekirse rapor veya ek rapor alınmak ve davacının fiyat farkı oranında olmak üzere çizdiği talep sonucu sınırı da aşılmamak suretiyle uyarlama talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında verdiği karar usul ve yasaya aykırı görüldüğünden BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 16.12.2024 gününde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Başkan                  Üye                      Üye                     Üye                    Üye 
Mahmut Coşkun     Ahmet Tuncay     Bahri Aydoğan     Zeki Gözütok     İlhan Kara

İÇTİHAT YORUMU : “İfa edilmiş sözleşmenin dar anlamda uyarlanması noktasında gerçekten daha dikkatli davranılması gerekir. Ancak durum değişikliğinin getirdiği adaletsizlik ve somut olayın özellikleri, sözleşme taraflarının durumu, ifaya rağmen ifanın beklenemezliğini işaret ediyorsa, dar anlamda uyarlama da pekâlâ mümkün görülmelidir. Bizim görüşümüze göre bu noktada önemli olan ölçüt ifanın beklenemezliğidir yoksa çekince ileri sürülüp sürülmemesi değil. Değişen koşullar sonucu ifa, somut ilişki ve bu ilişkinin yanları bakımından ölçüsüz bir fedakârlığı gerektiriyorsa, sözleşmenin ifa edilmiş olması sözleşmenin uyarlanmasına engel olmamalıdır, bu nedenle çekinceli ifanın ne olduğu konusunda geniş yürekli davranılmalıdır. Kural olarak ifa edilmiş sözleşmenin uyarlanmasının, sadece sözleşmenin ileriye etkili biçimde sona erdirilmesi şeklinde olabileceği kabul edilmelidir. Ancak istisnai hâllerde, sözleşmenin içeriğinin değiştirilmesi şeklinde, geriye etkili bir uyarlama (rückwirkende Vertrag-sanpassung) kabul edilir.” (BAYSAL, Başak, Sözleşmenin Uyarlanması, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Bası, İstanbul, 2020, s. 352)