
DAVA DİLEKÇESİNDE TANIK DELİLİNE DAYANMAYAN TARAFIN, DAVANIN AÇILMASINDAN ALTI GÜN SONRA TANIK LİSTESİNİ VERMESİ, HMK 145 HÜKMÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/12134
Karar No : 2024/14049
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.07.2024
SAYISI : 2024/737 E., 2024/1554 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalının istinaf başvuru sebepleri incelenerek tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 20.02.2008 tarihinden itibaren aynı ticari gruba bağlı davalılar M. Bilişim Sanayi Ticaret AŞ (M. AŞ) ve S. Mühendislik Taahhüt Sanayi ve Ticaret AŞ (S. AŞ) isimli şirketlerde çalıştığını, bu Şirketlerin diğer davalı Şirketler olan T.T. ve V. Telekomünikasyon adlı Şirketlere sağlanan alt işveren işlerde mobil baz istasyonu kurulumu işinde teknisyen (mobil eleman) olarak çalıştığını, genel olarak İstanbul dışında çalıştığını, günlük çalışma süresinin ortalama 15 saat olduğunu, maç, miting, konser gibi etkinlikler hâlinde çalışma süresinin 24 saate kadar çıktığını, bazen bu süreyi de geçtiğini, şehir dışı işe gittiğinde 20 güne kadar çalıştığını, millî ve dinî bayramlarda, yılbaşı tatillerinde, resmî tatillerde ve hafta sonları da çalıştığını, yılbaşına 2-3 gün kala ara vermeden yılbaşına kadar çalıştığını, iş saatleri dışında baz istasyonu arızaları nedeniyle çoğu zaman işe çağrıldığını, itiraz durumunda işten çıkarılmakla tehdit edildiğini, işe başlarken şifahi olarak prim sözü verildiğini ancak bu sözün tutulmadığını ileri sürerek fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı T.T. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davaya konu Altyapı İşleri Çerçeve Sözleşmesi'nin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacının davalı Şirket ile doğrudan ya da dolaylı iş ilişkisinin mevcut olmadığını, davalı Şirket çalışanı olmadığını, diğer davalı M. AŞ ile aralarındaki sözleşme gereği sözleşmeye konu işlerin anahtar teslim usulüyle diğer davalıya devredildiğini, bu nedenle davalı Şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, işbu sözleşme gereği taraflar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin doğmadığını, sözleşme uyarınca davalı M. Şirketinin, personelinin alacaklarından münhasıran sorumlu olduğunu, sözleşmenin (9.2.8) maddesinde bu hususun belirtildiğini, bu nedenle işçilerinin tüm alacaklarından bizzat diğer davalı yanın sorumlu olduğunu belirterek davanın davalı Şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddini istemiştir.
2. Davalılar S. AŞ ve M. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde tanık deliline açıkça dayanmadığını, dayanılmayan delilin Mahkemece istenmesinin de sonuç doğurmayacağını, tanık delili olmaksızın ispat edilemeyecek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davalı müvekkilleri arasında organik bağ bulunduğunu ancak her işverenin kendi döneminden sorumlu olduğunu, bu nedenle davacının her iki Şirket yönünden tüm taleplerinin reddini talep ettiklerini, günlük çalışma sürelerine ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu, işyeri kayıtları dışındaki tüm iddia ve beyanları kabul etmediklerini, davacının 2008-2013 yılı sonuna kadar mobil kurulum elemanı olarak çalıştığını, 2014-2015 yılı sonuna kadar Vodafone indoor ekip şefi, 2015 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar ise supervizor olarak çalıştığını, mobil kurulumu elamanı olarak sadece iş çıktıkça çalıştığını, mobil kurulumu gerekmedikçe çalışmadığını, mobil kurulumun her zaman söz konusu olmadığını, etkinlik vs. ihtiyaca binaen şehir dışına giderek mobil kurulumu yaptığını, gittikleri yerde iş emri gelmezse çalışma yapmadığını, mobil kurulumun takriben 3-4 saat sürdüğünü, kurulum sonrası davacının ve arkadaşlarının dilediklerini yaptıklarını, etkinliklerde eğlenebildiğini, şehri gezdiğini, denize girdiğini, otelinde dinlendiğini, çalışma saatlerini arkadaşlarıyla dilediğince ayarladığını, bu nedenle Yargıtay kararlarına göre bu durumda fazla çalışma talebinde bulunamayacağını, işi gereği işi çok az olduğundan haftalık çalışma saatini dâhi tamamlamadığını, bu nedenle iddia edilen çalışma saatlerini kabul etmediklerini, dinî ve millî bayramlarda ve genel tatillerde çalışma yapılmadığını, supervizor ve ekip şefi görevinde ise davacıya zimmetli araç ile Şirkete giderek evrak alıp alt işveren iş süreçlerinin kontrolü ve faturaları kontrol etmekten ibaret iş düzeni olduğunu, bu düzende fazla çalışma yapılmasının zaten imkânsız olduğunu, son 2 yıldır işlerin az olması nedeniyle eleman çıkarıldığını, son derece esnek çalışma saatleri olduğunu ve her türlü kolaylık sağlandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
3. Davalı V. Telekomünikasyon vekili cevap dilekçesinde; davalı Şirket ile diğer davalı arasında bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, her bir davalının bağımsız birer işveren olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde bu hususu kabul ettiğini, davacının diğer davalının çalışanı olduğunu, diğer davalı ile aralarındaki “Ürün ve hizmet tedariki çerçeve sözleşmesi” gereğince hizmet aldığını, 4857 sayılı İş Kanunu'unun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi hükmüne göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulmadığını, davalının diğer davalıdan alacağı hizmeti ayırdığını ve diğer davalının çalışanlarının yanında kendi çalışanlarını çalıştırmadığını, bu nedenle davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı def'ilerinin bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanılmadığı, dosyaya ibraz edilen 2018 yılı Mart, Nisan, Mayıs ayı ücret bordrolarında fazla çalışma tahakkuku bulunmadığı, Yargıtay kararlarına göre ulusal bayram ve genel tatilde çalıştığını ve fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi iddiasını ispat etmek zorunda olmakla dosya kapsamında fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatilde çalışma yapıldığına dair delil sunulmadığı, tanık dinletilmediği, davacı tarafça her ne kadar Bakırköy 28. İş Mahkemesinde 2018/79 ve 2018/80 Esas sayılı dosyalarında dinlenen davalı tanıkları M.Ö., G.A. ve B.K.E. beyanlarını içerir duruşma zaptı ibraz edilmiş olsa da bu duruşma zabıtlarında işyerinde çalışma şartlarına yönelik beyanda bulunulmadığı, bu durumda davalı tanıklarının beyanlarına göre fazla çalışma yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerekmekle yine davalı tanık beyanına göre 01.01.2012-30.05.2018 tarihleri arasında hesaplama yapıldığında yasal çalışma süresinin geçilmediğinin anlaşıldığı, davalı tanıkları beyanlarında ulusal bayram ve genel tatilde çalışma olmadığını beyan ettiklerinden davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davacının fazla çalışma, ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; dava dilekçesinde her türlü yasal delile dayanılarak davanın ispatına çalışılacağının beyan ve ifade edildiğini, buna tanık delilinin de dâhil olduğunu, yargılamada her şeyin delil olabileceğini ancak her şeyin tek tek delil olarak yazılmasının mümkün olmadığını, bu bağlamda "her türlü delil" ifadesiyle bu imkânsızlığın aşılmak istendiğini, Mahkemenin tanık dinletme taleplerini geri çevirerek ispat haklarını kullanmalarına engel olduğunu, bu anlamda eksik yargılama ile karar verildiğini, davacının fazla çalışmalarından kaynaklanan alacağının tahsilinin mümkün olmadığını belirtmiş ve ret kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı T.T. AŞ vekili; davacının davalı Şirket aleyhine açtığı davanın Mahkemece ispatlanamadığından reddedildiğini, açılan davanın davalı Şirket yönünden husumetten reddi gerektiğini ileri sürerek Mahkeme gerekçesinin düzeltilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2023 tarihli kararı ile; taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda kanun koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirdiği, bu düzenlemeye göre de açıkça tanık deliline dayanılmadığı takdirde, tarafın tanık dinletme hakkının bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerektiği, tarafın "sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller" gibi ibareleri kullanmış olmasının tanık deliline açıkça dayanmış olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde davacıya yüklenen, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve (f) bendinde de iddia ettiği her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek yükümlülüğü ile 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerekliliği yükümlülüğü dikkate alınarak dava dilekçesinin deliler bölümünde kulanılan "her türlü yasal deliller" ibaresiyle tanık deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, davanın konusunu oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları konusundaki ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının fazla çalışma yaptığının veya ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının davalı tanık anlatımları veya başka bir delille de kanıtlanamadığı nazara alındığında, Mahkemenin bu konudaki tespit ve değerlendirmelerinin isabetli olduğu, Mahkeme gerekçesinde asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığından söz edilmiş ise de davanın esası hakkında ret kararı verilmiş olması nedeniyle bu hususun sonuca etkili ve bağlayıcı olmadığı anlaşıldığından, bu konuda ayrıca bir karar verilmesine de yer bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 17.01.2024 tarihli ve 2023/16536 Esas, 2024/573 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davalı T.T. AŞ vekilince, İlk Derece Mahkemesinin T.T. AŞ ile S. ve M. Şirketleri arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu yönündeki gerekçesine itiraz edilerek davanın husumet yönünden reddi gerektiği belirtilmek suretiyle istinaf talebinde bulunulmuş; Bölge Adliye Mahkemesince, davanın esası hakkında ret kararı verilmiş olması nedeniyle bu hususun sonuca etkili ve bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle bu konuda ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığı kanaatiyle davalının istinaf talebi esastan reddedilmiş olmakla; davalının istinaf sebebi yaptığı hususun Bölge Adliye Mahkemesince hiç değerlendirilmediği anlaşıldığından davalı T.T. AŞ'nin istinaf başvurusu, davalı Şirketler ile yapılan sözleşmelere göre değerlendirilerek, davalı Şirketler ile T.T. AŞ arasındaki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi mi yoksa ihale makamı müteahhit ilişkisi mi olduğu ve hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerekip gerekmediği açıklığa kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle incelenmeyen istinaf sebebi yönünden yeniden istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dairemiz bozma kararı doğrultusunda dosyaya sunulan ve M. Şirketiyle, sözleşmede grup şirketleri olarak ifade edilen T.T., A. (T. Mobil), ve T.N.T'nin birlikte imzaladığı "Altyapı İşleri Çerçeve Sözleşmesi"nin, "Sözleşmenin konusu ve kapsamı" başlıklı 3 üncü maddesinde, sözleşmenin, yüklenici olan M. şirketi ile tüm grup şirketlerinin [T.T., A. (T. Mobil), ve T.N.T. birlikte] hak ve yükümlülükleri belirleme amacı taşındığı, sözleşme konusundaki alımların her bir grup şirketinin ayrı iş emri veya satın alma siparişi doğrultusunda yapılacağı; 4 üncü maddede bir yıl olan sözleşme süresinin bitiminden bir ay önce bildirimde bulunulmadığı hâlde sözleşmenin bir yıl olarak uzayacağı; 5 inci maddesinde, iş emirlerinin imzalanmasını ve kendisine ulaşmasını müteakip grup şirketlerinin onayından itibaren en geç 7 gün içinde işlerin başlayacağı; (7.5) numaralı maddesinde, grup şirketlerinin yazılı onayı olmaksızın gerek projelerde gerekse imalatlarda yüklenici M. Şirketi tarafından hiçbir değişiklik yapılmayacağı; (8.12.1) numaralı maddesinde, yüklenicinin; işin büyüklük, önem ve hızına uygun sayıda, tecrübeli, kanunen sorumluluğu bulunan teknik ve idari personeli belirtilen kriterlerde istihdam etme yükümlülüğünün bulunduğu; (8.46) numaralı maddesinde, yüklenicinin, grup şirketlerinin talimatlarına uymak zorunda olduğunun düzenlendiği müşahede edildiğinden sözleşmenin tüm T.T. grup şirketleri tarafından imzalanmış olması ve M. Şirketinden, grup şirketlerinin birlikte hizmet almaları nedeniyle davalılardan T.T. AŞ'nin asıl işveren olarak sorumlu olduğu sonucuna varıldığı, 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde davacıya, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve (f) bendinde de iddia ettiği her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek yükümlülüğü ile 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması yükümlülüğü dikkate alınarak, dava dilekçesinin deliler bölümünde kullanılan "her türlü yasal deliller" ibaresiyle "tanık" deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, dava konusunu oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları konusundaki ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının fazla çalışma yaptığının veya ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının davalı tanık anlatımları veya başka bir delille de kanıtlanamadığı nazara alındığında, Mahkemenin bu konudaki tespit ve değerlendirmelerinin isabetli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı T.T. AŞ vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek kararın, müvekkili yönünden husumetten ret kararı verilmek üzere bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, "her türlü delil" ibaresinin tanık delilini kapsayıp kapsamadığı ve davacı tarafça somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği ile davalı T.T. AŞ yönünden davanın husumetten reddi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi, 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 145 inci ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 2, 41 ve 47 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davacı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Doç. Dr. Seracettin Muharrem Akkaya Nevzat Karababa Ömer Faruk Doğan Korkmaz
Göktaş Herdem
(Karşı Oy) (Karşı Oy)
K A R Ş I O Y
Somut olayda davacı işçi, davalı T.T. AŞ ve V. Telekomünikasyon AŞ’nin mobil baz istasyonu kurulumu işlerini üstlenen diğer davalılar nezdinde teknisyen olarak çalıştığını, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatillerde yaptığı çalışma karşılığı ücretlerinin ödenmediğini belirterek alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı T.T. AŞ ve V. Telekomünikasyon AŞ cevap dilekçelerinde; davacının anahtar teslim iş üstlenen diğer davalıların işçisi olduğunu, aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığını belirterek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı S. Mühendislik Taahhüt San. TAŞ ve M. Bilişim San. TAS vekili, davacının fazla çalışma yapmadığını, ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmadığını, ayrıca dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanmadığını, tanık delili olmaksızın ispatı mümkün olmayan dava konusu alacaklara ilişkin davanın reddine karar verilmesini gerektiğini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, bu nedenle fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle alacak talebi reddedilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının dava dilekçesinde 6100 sayılı Kanun’un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri uyarınca iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerini ve her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceğini göstermekle yükümlü olduğu, Kanun’un 194 üncü maddesi gereğince de dayandığı vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerektiği açıklandıktan sonra, davacının dava dilekçesinde belirtilen "her türlü yasal deliller" ibaresiyle tanık deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, davacının fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı vekili tarafından 13.11.2018 tarihinde verilen dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığının belirtilmediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, davacı vekili dava dilekçesinin verilmesinden 6 gün sonra, 19.11.2018 tarihinde dosyaya sunulan dilekçe ile tanık listesi vermiştir.
6100 sayılı Kanun'un "Dava dilekçesinin içeriği" kenar başlıklı 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre "Davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır." Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı Kanun'da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine dair bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ankara, 2015, s. 277).
6100 sayılı Kanun'un 145 inci maddesinin birinci cümlesinde tarafların, Kanun'da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtildikten sonra, ikinci cümlede bu kurala iki istisna getirilmiştir. Buna göre "Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir." Maddenin gerekçesinde düzenlemenin amacı şu şekilde açıklanmıştır: "Uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğu bilinmektedir. Maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğu kural olarak benimsenmiştir. Fakat iki istisna kabul edilmiştir. Yeni delil sunulması talebi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya delilin süresinde sunulmaması ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanıyorsa, hâkim gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebilir. Bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesi, hukukî dinlenme hakkının tabiî bir sonucudur."
Dava dilekçesinde belirtilen "her türlü yasal delil" ibaresinin tanık delilini kapsamadığına yönelik Derece Mahkemelerinin ve Dairemizin Sayın Çoğunluğunun vardığı sonuç, 6100 sayılı Kanun’un 119, 194 ve 318 inci maddelerde düzenlenen hükümlere uygun düşmektedir. Ancak, davanın açılmasından 6 gün sonra davacı tarafından sunulan tanık listesinin, "sonradan delil gösterme" olarak değerlendirilmesi gerekir. Kanun'un 145 inci maddesinde yeni delil sunulması, "yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması" unsurlarının varlığına bağlanmış, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla yeni delil sunulmasına izin verebileceği belirtilmiştir. Sözü edilen düzenleme sonradan delil gösterilmesini hâkimin iznine tâbi kılmışsa da bu izin verme yetkisi hukuki dinlenme hakkının özüne aykırı olarak kullanılamaz. Ön inceleme duruşmasından önce sunulan ve davanın uzamasına yol açmayacağı açık olan bu yeni delilin Kanun'un yukarıda gerekçesiyle birlikte ifade edilen 145 inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Aksi hâlde hukuki dinlenme hakkı kapsamında taraflara tanınan bu hakkın kullanılması mümkün olamayacaktır.
Mahkemece davacı tanıklarının dinlenerek sonucuna göre dava konusu alacaklar hakkında bir karar verilmesi gerekirdi. Kararın bu sebeple bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun onama yönündeki kararına katılamıyoruz.
Başkan Üye
Doç. Dr. Seracettin GÖKTAŞ Ömer Faruk HERDEM
DAVA DİLEKÇESİNDE TANIK DELİLİNE DAYANMAYAN TARAFIN, DAVANIN AÇILMASINDAN ALTI GÜN SONRA TANIK LİSTESİNİ VERMESİ, HMK 145 HÜKMÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/12134
Karar No : 2024/14049
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 02.07.2024
SAYISI : 2024/737 E., 2024/1554 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalının istinaf başvuru sebepleri incelenerek tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 20.02.2008 tarihinden itibaren aynı ticari gruba bağlı davalılar M. Bilişim Sanayi Ticaret AŞ (M. AŞ) ve S. Mühendislik Taahhüt Sanayi ve Ticaret AŞ (S. AŞ) isimli şirketlerde çalıştığını, bu Şirketlerin diğer davalı Şirketler olan T.T. ve V. Telekomünikasyon adlı Şirketlere sağlanan alt işveren işlerde mobil baz istasyonu kurulumu işinde teknisyen (mobil eleman) olarak çalıştığını, genel olarak İstanbul dışında çalıştığını, günlük çalışma süresinin ortalama 15 saat olduğunu, maç, miting, konser gibi etkinlikler hâlinde çalışma süresinin 24 saate kadar çıktığını, bazen bu süreyi de geçtiğini, şehir dışı işe gittiğinde 20 güne kadar çalıştığını, millî ve dinî bayramlarda, yılbaşı tatillerinde, resmî tatillerde ve hafta sonları da çalıştığını, yılbaşına 2-3 gün kala ara vermeden yılbaşına kadar çalıştığını, iş saatleri dışında baz istasyonu arızaları nedeniyle çoğu zaman işe çağrıldığını, itiraz durumunda işten çıkarılmakla tehdit edildiğini, işe başlarken şifahi olarak prim sözü verildiğini ancak bu sözün tutulmadığını ileri sürerek fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı T.T. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davaya konu Altyapı İşleri Çerçeve Sözleşmesi'nin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacının davalı Şirket ile doğrudan ya da dolaylı iş ilişkisinin mevcut olmadığını, davalı Şirket çalışanı olmadığını, diğer davalı M. AŞ ile aralarındaki sözleşme gereği sözleşmeye konu işlerin anahtar teslim usulüyle diğer davalıya devredildiğini, bu nedenle davalı Şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, işbu sözleşme gereği taraflar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin doğmadığını, sözleşme uyarınca davalı M. Şirketinin, personelinin alacaklarından münhasıran sorumlu olduğunu, sözleşmenin (9.2.8) maddesinde bu hususun belirtildiğini, bu nedenle işçilerinin tüm alacaklarından bizzat diğer davalı yanın sorumlu olduğunu belirterek davanın davalı Şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddini istemiştir.
2. Davalılar S. AŞ ve M. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde tanık deliline açıkça dayanmadığını, dayanılmayan delilin Mahkemece istenmesinin de sonuç doğurmayacağını, tanık delili olmaksızın ispat edilemeyecek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davalı müvekkilleri arasında organik bağ bulunduğunu ancak her işverenin kendi döneminden sorumlu olduğunu, bu nedenle davacının her iki Şirket yönünden tüm taleplerinin reddini talep ettiklerini, günlük çalışma sürelerine ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu, işyeri kayıtları dışındaki tüm iddia ve beyanları kabul etmediklerini, davacının 2008-2013 yılı sonuna kadar mobil kurulum elemanı olarak çalıştığını, 2014-2015 yılı sonuna kadar Vodafone indoor ekip şefi, 2015 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar ise supervizor olarak çalıştığını, mobil kurulumu elamanı olarak sadece iş çıktıkça çalıştığını, mobil kurulumu gerekmedikçe çalışmadığını, mobil kurulumun her zaman söz konusu olmadığını, etkinlik vs. ihtiyaca binaen şehir dışına giderek mobil kurulumu yaptığını, gittikleri yerde iş emri gelmezse çalışma yapmadığını, mobil kurulumun takriben 3-4 saat sürdüğünü, kurulum sonrası davacının ve arkadaşlarının dilediklerini yaptıklarını, etkinliklerde eğlenebildiğini, şehri gezdiğini, denize girdiğini, otelinde dinlendiğini, çalışma saatlerini arkadaşlarıyla dilediğince ayarladığını, bu nedenle Yargıtay kararlarına göre bu durumda fazla çalışma talebinde bulunamayacağını, işi gereği işi çok az olduğundan haftalık çalışma saatini dâhi tamamlamadığını, bu nedenle iddia edilen çalışma saatlerini kabul etmediklerini, dinî ve millî bayramlarda ve genel tatillerde çalışma yapılmadığını, supervizor ve ekip şefi görevinde ise davacıya zimmetli araç ile Şirkete giderek evrak alıp alt işveren iş süreçlerinin kontrolü ve faturaları kontrol etmekten ibaret iş düzeni olduğunu, bu düzende fazla çalışma yapılmasının zaten imkânsız olduğunu, son 2 yıldır işlerin az olması nedeniyle eleman çıkarıldığını, son derece esnek çalışma saatleri olduğunu ve her türlü kolaylık sağlandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
3. Davalı V. Telekomünikasyon vekili cevap dilekçesinde; davalı Şirket ile diğer davalı arasında bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, her bir davalının bağımsız birer işveren olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde bu hususu kabul ettiğini, davacının diğer davalının çalışanı olduğunu, diğer davalı ile aralarındaki “Ürün ve hizmet tedariki çerçeve sözleşmesi” gereğince hizmet aldığını, 4857 sayılı İş Kanunu'unun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi hükmüne göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulmadığını, davalının diğer davalıdan alacağı hizmeti ayırdığını ve diğer davalının çalışanlarının yanında kendi çalışanlarını çalıştırmadığını, bu nedenle davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı def'ilerinin bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanılmadığı, dosyaya ibraz edilen 2018 yılı Mart, Nisan, Mayıs ayı ücret bordrolarında fazla çalışma tahakkuku bulunmadığı, Yargıtay kararlarına göre ulusal bayram ve genel tatilde çalıştığını ve fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi iddiasını ispat etmek zorunda olmakla dosya kapsamında fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatilde çalışma yapıldığına dair delil sunulmadığı, tanık dinletilmediği, davacı tarafça her ne kadar Bakırköy 28. İş Mahkemesinde 2018/79 ve 2018/80 Esas sayılı dosyalarında dinlenen davalı tanıkları M.Ö., G.A. ve B.K.E. beyanlarını içerir duruşma zaptı ibraz edilmiş olsa da bu duruşma zabıtlarında işyerinde çalışma şartlarına yönelik beyanda bulunulmadığı, bu durumda davalı tanıklarının beyanlarına göre fazla çalışma yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerekmekle yine davalı tanık beyanına göre 01.01.2012-30.05.2018 tarihleri arasında hesaplama yapıldığında yasal çalışma süresinin geçilmediğinin anlaşıldığı, davalı tanıkları beyanlarında ulusal bayram ve genel tatilde çalışma olmadığını beyan ettiklerinden davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davacının fazla çalışma, ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; dava dilekçesinde her türlü yasal delile dayanılarak davanın ispatına çalışılacağının beyan ve ifade edildiğini, buna tanık delilinin de dâhil olduğunu, yargılamada her şeyin delil olabileceğini ancak her şeyin tek tek delil olarak yazılmasının mümkün olmadığını, bu bağlamda "her türlü delil" ifadesiyle bu imkânsızlığın aşılmak istendiğini, Mahkemenin tanık dinletme taleplerini geri çevirerek ispat haklarını kullanmalarına engel olduğunu, bu anlamda eksik yargılama ile karar verildiğini, davacının fazla çalışmalarından kaynaklanan alacağının tahsilinin mümkün olmadığını belirtmiş ve ret kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı T.T. AŞ vekili; davacının davalı Şirket aleyhine açtığı davanın Mahkemece ispatlanamadığından reddedildiğini, açılan davanın davalı Şirket yönünden husumetten reddi gerektiğini ileri sürerek Mahkeme gerekçesinin düzeltilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2023 tarihli kararı ile; taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda kanun koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirdiği, bu düzenlemeye göre de açıkça tanık deliline dayanılmadığı takdirde, tarafın tanık dinletme hakkının bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerektiği, tarafın "sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller" gibi ibareleri kullanmış olmasının tanık deliline açıkça dayanmış olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde davacıya yüklenen, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve (f) bendinde de iddia ettiği her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek yükümlülüğü ile 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerekliliği yükümlülüğü dikkate alınarak dava dilekçesinin deliler bölümünde kulanılan "her türlü yasal deliller" ibaresiyle tanık deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, davanın konusunu oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları konusundaki ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının fazla çalışma yaptığının veya ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının davalı tanık anlatımları veya başka bir delille de kanıtlanamadığı nazara alındığında, Mahkemenin bu konudaki tespit ve değerlendirmelerinin isabetli olduğu, Mahkeme gerekçesinde asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığından söz edilmiş ise de davanın esası hakkında ret kararı verilmiş olması nedeniyle bu hususun sonuca etkili ve bağlayıcı olmadığı anlaşıldığından, bu konuda ayrıca bir karar verilmesine de yer bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 17.01.2024 tarihli ve 2023/16536 Esas, 2024/573 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davalı T.T. AŞ vekilince, İlk Derece Mahkemesinin T.T. AŞ ile S. ve M. Şirketleri arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu yönündeki gerekçesine itiraz edilerek davanın husumet yönünden reddi gerektiği belirtilmek suretiyle istinaf talebinde bulunulmuş; Bölge Adliye Mahkemesince, davanın esası hakkında ret kararı verilmiş olması nedeniyle bu hususun sonuca etkili ve bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle bu konuda ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığı kanaatiyle davalının istinaf talebi esastan reddedilmiş olmakla; davalının istinaf sebebi yaptığı hususun Bölge Adliye Mahkemesince hiç değerlendirilmediği anlaşıldığından davalı T.T. AŞ'nin istinaf başvurusu, davalı Şirketler ile yapılan sözleşmelere göre değerlendirilerek, davalı Şirketler ile T.T. AŞ arasındaki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi mi yoksa ihale makamı müteahhit ilişkisi mi olduğu ve hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerekip gerekmediği açıklığa kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle incelenmeyen istinaf sebebi yönünden yeniden istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dairemiz bozma kararı doğrultusunda dosyaya sunulan ve M. Şirketiyle, sözleşmede grup şirketleri olarak ifade edilen T.T., A. (T. Mobil), ve T.N.T'nin birlikte imzaladığı "Altyapı İşleri Çerçeve Sözleşmesi"nin, "Sözleşmenin konusu ve kapsamı" başlıklı 3 üncü maddesinde, sözleşmenin, yüklenici olan M. şirketi ile tüm grup şirketlerinin [T.T., A. (T. Mobil), ve T.N.T. birlikte] hak ve yükümlülükleri belirleme amacı taşındığı, sözleşme konusundaki alımların her bir grup şirketinin ayrı iş emri veya satın alma siparişi doğrultusunda yapılacağı; 4 üncü maddede bir yıl olan sözleşme süresinin bitiminden bir ay önce bildirimde bulunulmadığı hâlde sözleşmenin bir yıl olarak uzayacağı; 5 inci maddesinde, iş emirlerinin imzalanmasını ve kendisine ulaşmasını müteakip grup şirketlerinin onayından itibaren en geç 7 gün içinde işlerin başlayacağı; (7.5) numaralı maddesinde, grup şirketlerinin yazılı onayı olmaksızın gerek projelerde gerekse imalatlarda yüklenici M. Şirketi tarafından hiçbir değişiklik yapılmayacağı; (8.12.1) numaralı maddesinde, yüklenicinin; işin büyüklük, önem ve hızına uygun sayıda, tecrübeli, kanunen sorumluluğu bulunan teknik ve idari personeli belirtilen kriterlerde istihdam etme yükümlülüğünün bulunduğu; (8.46) numaralı maddesinde, yüklenicinin, grup şirketlerinin talimatlarına uymak zorunda olduğunun düzenlendiği müşahede edildiğinden sözleşmenin tüm T.T. grup şirketleri tarafından imzalanmış olması ve M. Şirketinden, grup şirketlerinin birlikte hizmet almaları nedeniyle davalılardan T.T. AŞ'nin asıl işveren olarak sorumlu olduğu sonucuna varıldığı, 6100 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde davacıya, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve (f) bendinde de iddia ettiği her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek yükümlülüğü ile 194 üncü maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması yükümlülüğü dikkate alınarak, dava dilekçesinin deliler bölümünde kullanılan "her türlü yasal deliller" ibaresiyle "tanık" deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, dava konusunu oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları konusundaki ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının fazla çalışma yaptığının veya ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığının davalı tanık anlatımları veya başka bir delille de kanıtlanamadığı nazara alındığında, Mahkemenin bu konudaki tespit ve değerlendirmelerinin isabetli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı T.T. AŞ vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek kararın, müvekkili yönünden husumetten ret kararı verilmek üzere bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, "her türlü delil" ibaresinin tanık delilini kapsayıp kapsamadığı ve davacı tarafça somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği ile davalı T.T. AŞ yönünden davanın husumetten reddi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi, 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 145 inci ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 2, 41 ve 47 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı ve davalılardan T.T. AŞ vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davacı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Doç. Dr. Seracettin Muharrem Akkaya Nevzat Karababa Ömer Faruk Doğan Korkmaz
Göktaş Herdem
(Karşı Oy) (Karşı Oy)
K A R Ş I O Y
Somut olayda davacı işçi, davalı T.T. AŞ ve V. Telekomünikasyon AŞ’nin mobil baz istasyonu kurulumu işlerini üstlenen diğer davalılar nezdinde teknisyen olarak çalıştığını, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatillerde yaptığı çalışma karşılığı ücretlerinin ödenmediğini belirterek alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı T.T. AŞ ve V. Telekomünikasyon AŞ cevap dilekçelerinde; davacının anahtar teslim iş üstlenen diğer davalıların işçisi olduğunu, aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığını belirterek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı S. Mühendislik Taahhüt San. TAŞ ve M. Bilişim San. TAS vekili, davacının fazla çalışma yapmadığını, ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmadığını, ayrıca dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanmadığını, tanık delili olmaksızın ispatı mümkün olmayan dava konusu alacaklara ilişkin davanın reddine karar verilmesini gerektiğini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığı, bu nedenle fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle alacak talebi reddedilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının dava dilekçesinde 6100 sayılı Kanun’un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri uyarınca iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerini ve her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceğini göstermekle yükümlü olduğu, Kanun’un 194 üncü maddesi gereğince de dayandığı vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerektiği açıklandıktan sonra, davacının dava dilekçesinde belirtilen "her türlü yasal deliller" ibaresiyle tanık deliline dayanılmış olduğunun kabul edilemeyeceği, davacının fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı vekili tarafından 13.11.2018 tarihinde verilen dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığının belirtilmediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, davacı vekili dava dilekçesinin verilmesinden 6 gün sonra, 19.11.2018 tarihinde dosyaya sunulan dilekçe ile tanık listesi vermiştir.
6100 sayılı Kanun'un "Dava dilekçesinin içeriği" kenar başlıklı 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre "Davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır." Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı Kanun'da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine dair bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ankara, 2015, s. 277).
6100 sayılı Kanun'un 145 inci maddesinin birinci cümlesinde tarafların, Kanun'da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtildikten sonra, ikinci cümlede bu kurala iki istisna getirilmiştir. Buna göre "Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir." Maddenin gerekçesinde düzenlemenin amacı şu şekilde açıklanmıştır: "Uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğu bilinmektedir. Maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğu kural olarak benimsenmiştir. Fakat iki istisna kabul edilmiştir. Yeni delil sunulması talebi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya delilin süresinde sunulmaması ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanıyorsa, hâkim gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebilir. Bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesi, hukukî dinlenme hakkının tabiî bir sonucudur."
Dava dilekçesinde belirtilen "her türlü yasal delil" ibaresinin tanık delilini kapsamadığına yönelik Derece Mahkemelerinin ve Dairemizin Sayın Çoğunluğunun vardığı sonuç, 6100 sayılı Kanun’un 119, 194 ve 318 inci maddelerde düzenlenen hükümlere uygun düşmektedir. Ancak, davanın açılmasından 6 gün sonra davacı tarafından sunulan tanık listesinin, "sonradan delil gösterme" olarak değerlendirilmesi gerekir. Kanun'un 145 inci maddesinde yeni delil sunulması, "yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması" unsurlarının varlığına bağlanmış, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla yeni delil sunulmasına izin verebileceği belirtilmiştir. Sözü edilen düzenleme sonradan delil gösterilmesini hâkimin iznine tâbi kılmışsa da bu izin verme yetkisi hukuki dinlenme hakkının özüne aykırı olarak kullanılamaz. Ön inceleme duruşmasından önce sunulan ve davanın uzamasına yol açmayacağı açık olan bu yeni delilin Kanun'un yukarıda gerekçesiyle birlikte ifade edilen 145 inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Aksi hâlde hukuki dinlenme hakkı kapsamında taraflara tanınan bu hakkın kullanılması mümkün olamayacaktır.
Mahkemece davacı tanıklarının dinlenerek sonucuna göre dava konusu alacaklar hakkında bir karar verilmesi gerekirdi. Kararın bu sebeple bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun onama yönündeki kararına katılamıyoruz.
Başkan Üye
Doç. Dr. Seracettin GÖKTAŞ Ömer Faruk HERDEM